Sarıklı ve sakallı kadınlar!
Birinci sahne Gırnata’dan… Gırnata hükümdarı Abdullah B. Sağîr, bir milyon nüfuslu payitahtını on bin kişilik Hıristiyan ordusuna karşı koruyamadı. Alevler altında yanan Gırnata’yı kanlı gözyaşları ile seyrediyordu ki, annesi: “Erkekler gibi koruyamadığın memleketinin felaketi karşısında şimdi kadınlar gibi ağla!” dedi.
İkinci sahne ise Şam’dan. Gazali ve Geylani’nin hayru’l halefi olan Cemaleddin Ebu’l Ferec İbni’l Cevzi Gazali’nin münzevi olarak oturduğu ve herkesten kaçındığı Camii-i Emevi minberinden ateş kütlesi gibi vaazlar vermekte ve halkı coşturmakta ve cihada hazırlamaktadır. Selefleri Gazali ve Geylani ile birlikte Salahaddin’lerin önünü açmakta ve nesillerini zafer gününe hazırlamaktadır. Haçlı ordularının öncü birlikleri Gazali döneminde Antakya üzerinden bölgeye sızmakta ve hatta akın etmektedir. Gazali büyük cihad öncesi ümmetin nefsini tezkiye ile meşguldür. Gönüllere cihadın ölçüsünü vurmaktadır. Gazali’nin vefatından (450-505) altı yıl sonra Daru’s Selam lakabıyla bilinen Bağdat’ta dünyaya gelen İbnü’l Cevzi ise zamanın Abdulkadir’idir. İkisi de Hanbeli vaizidir. İbnü’l Cevzi 511 tarihinde tevellüt etmiş ve 597 yılı 12 Ramazanında bu dünyadan darı bekaya göçmüştür. Geylani ise 470 tarihinde tevellüt etmiş 561 tarihinde dünyaya şan ve nam salarak ötelere süzülmüş ve kanatlanmıştır. Demek ki üçün üçüncüsüdür. İbnü’l Cevzi nüktedan ve hazır cevap bir hatiptir. Hatip olduğu kadar aynı zamanda velüt bir yazardır. Arap olması cihetiyle çok akıcı bir dile de sahiptir. Sözleri ölüleri diriltmekte ve sineleri coşturmaktadır. Sinelere bulaşmış ölü toprakları hallaç pamuğu gibi savurmaktadır. Camii Emevi’de kendisini on binler ve yüz binler dinlemektedir. Bağdat’ta Geylani Rıbatını Abdulkadir Geylani neşelendirirken Cam-ı Emevi’yi İbnü’l Cevzi manen imar etmektedir. Kudüs onların manevi öncülüğünde kurtarılmıştır.
¥
Camii Emevi’deki vaazlarından birisinde İbnü’l Cevzi kendisini tutamaz ve minberden halkın önüne bir tomar muhadderat-ı nisvanın (evlerinden çıkmayan namus timsali kadının) saç örgülerini ve zülüflerini atar. Güneş yüzü görmeyen bu muhtereme Şam kadınları Gırnata Emirinin anası Fatma’dan farklı olarak Filistin cephesinde mücahitlerin atlarına yular ve gem olması için saç örgülerini kesmiş ve İbnü’l Cevzi’ye göndermişlerdir. Bunun üzerine İbnü’l Cevzi galeyana gelmiş ve galeyana getirmiştir. ‘Kadınların önünü açın’ başlıklı bir vaaz vermiş ve kadınlaşan erkeklere erkek gibi kadınların diliyle hitap etmiştir. Muhadderat-ı nisvanın örgülerini elinde tutarak vaazına devam eden İbnü’l Cevzi adeta kendinden geçmiş ve harfleri ve kelimeleri ateşten bir konuşma yapmıştır. Tarihi vaazında şunları söylemiştir: “Ey insanlar! Nasıl oldu da dininizi unuttunuz? Allah’ın dinine yardımdan vazgeçtiniz de o da size olan nusretini kesti! Zannettiniz ki, izzet müşriklerin (zillet ise müminlerin)! Halbuki, izzet Allah ve rusulünün ve müminlerindir. Yazıklar olsun size! Düşmanlarınızın atalarınızın kanla suladığı toprakları çiğnemesi sizi üzmüyor ve kederlendirmiyor mu? Halbuki, siz dünyanın efendileri idiniz! Zillet hali kalbinizi titretmiyor ve duygularınızı harekete geçirmiyor mu? Düşman kardeşlerinizi kuşattı ve onlara elvan elvan azap tattırıyor! Bu topraklarda bir Arap, bir mümin veya en azından bir insan kalmadı mı? Arap Araba Müslüman Müslümana sahip çıkar, yardım eder. İnsan insana merhamet duyar. Filistin’i sahipsiz ve yüzüstü bırakan ne Arap ne Müslüman ne de insandır!
Yiyip içip semiriyorsunuz! Kardeşlerini ise ateşi kuşanmışlar, ateşe dalıyor ve kor üzerinde yatıyorlar! Ey insanlar cenk borusuna vuruldu. Cihat münadisi nida etti. Gök kapıları açıldı. Savaş şövalyesi ve cengaveri değilseniz, yerinizi kadınlara terk edin! Savaş meydanını er bayanlar sürsün! Ey sarıklı ve sakallı kadınlar! Siz ise cımbızlarınızı ve sürmelerinizi kuşanın! Öyle değilse atlara! İşte örgülerden yularlarınız! Bu yularları kimin yaptığını biliyor musunuz? Bunlar evde güneş yüzü görmeyen bacılarınızın savaş araçları. Bunlar tek sermayeleri. Allah’a yemin olsun ki, bunlar evlerinden dışarıya çıkmayan (muhadderat-ı nisvan) kadınlarımızın örgüleri ve zülüfleri! Filistin’in fethi ve düşmanların defi için başka da imkanları yok. Fantazi dönemi bitti savaş dönemi başladı. Bunun için tek zinet ve sermayeleri olan saçlarını feda ettiler. Savaş, Allah, vatan, ırz ve namus içindir. Hiç utanma, sıkılma ve arlanmanız yok mu? Şerefiniz kalmadı mı?”
İbnü’l Cevzi bu konuşmayı Camii Emevi’de büyük bir kalabalığa karşı yapmış ve ateşten bir konuşma karşısında sütunları ve kubbesi adeta inlemiş ve erimişti! ‘Mertlik kayboldu ve erkekler mertliklerini kaybetti’ demişti. ‘Yıldızlar dökülsün, kubbeler sökülsün’ diye sözlerini noktalamıştı. Kalpten çıkan sözler kalbe girmiş ve ateşli sözler bütün gönülleri yakmıştı. Emevi Camii’nde bir dalgalanma oldu, uğultu duyuldu ve camiden çıkan ölümü aramaya koştu. Ölümün peşine düştü. Kudüs bugün yine esaret altında. İbnü’l Cevzi’nin hatiplik yaptığı ve müminleri coşturduğu Camii Emevi de açıkça Acem ve müttefiklerinin istila ve işgali altında. Ayasofya ise gün sayıyor ve hala prangalı ve mahzun.
Zamanımızın İbnü’l Cevzileri nerede? İzzet ve şan İsrail ve buna ilaveten Hasan Nasrallah’ın deyimiyle Şia’nın olmuştur. Dünya sevgisi ve ölüm korkusu ise çoğunluğun mezarı olmuştur. Binbir hesap içinde hesapsızlığı ve hasbiliği unutmuş görünüyorlar. Allah bize yeni İbni Cevzi’ler nasip etsin. Karadavi gibilerin sayısını artırsın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.