Ben olsam Şener Paşa’ya ne sorardım?
Değerli ‘Ergenekon sanığı’ Şener Paşa, seçim sonuçlarını etkilemek için, emrindeki illegal ‘çalışma grubu’na, hükümeti ‘dış politika’da zaaf içinde gösterecek bir ‘eylem planı paketi’ sipariş etmiş.
Pakette özetle şunlar yer alıyormuş:
Kıbrıs elden gidiyor.
Memleket karış karış satılıyor.
Bütün limanlarımız ve tersanelerimiz AB’ye peşkeş çekiliyor.
Dolayısıyla, kalkın ey ehl-i vatan...
Kalkalım kalkmasına da, insanın kafası karışıyor.
Nasıl yani?
Madem AB’yi ‘felaketler silsilesi’ içinde gösterecektiniz, o zaman niçin bunu bir ‘kutsal devlet politikası’ olarak dayattınız? İsmet Paşa o imzaları boşuna mı attı? İlerici subaylarımız ‘arsıulusal değerleri’ boşuna mı işaret etti? Rahmetli özal resmi üyelik başvurusunu boşuna mı yaptı?
Hem bu politikaya (AB illüzyonuna) inanmamızı isteyeceksiniz, inanmadığımızı söylediğimizde döveceksiniz, hem de bu illüzyona karşı derin mahfiller tarafından kotarılmış cephede (‘ulusalcı cephe’de) yer almamızı bekleyeceksiniz...
Hangisini yapalım?
Değerli Ergenekon sanığı Şener Paşa da, muhtemelen, ‘Laik-antilaik kavgası hikaye, asıl kavga AB’yi savunan vatan hainleriyle, AB’ye karşı ulusal bilinci diri tutan kuva-yı milliye güçleri arasında...’ diyen cuntacı ağabeyimiz gibi düşünüyor.
Bu da bir düşünce...
Fakat, azıcık sakat ve anakronik bir düşünce.
Esasında, baştan alıp, ‘kuva-yı milliye ruhu’nun aslında ne demek olduğunu anlatmak, AB üyeliği ‘parçalanmak’ anlamına geliyorsa, ‘kuva-yı milliye ruhu’ denilen ruhun niçin daha önce, mesela CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur öymen Gümrük Birliği Anlaşması’na imza koyduğunda canlandırılmadığını sormak gerekiyor ama, kendilerini hiç de haketmedikleri ‘vatansever’ sıfatıyla taltif edenler de çok iyi biliyor ki, karşı oldukları süreç ‘parçalanmayı’ değil bilakis ‘bütünleşmeyi’ getiriyor ve Türkiye’nin önünde hep bir engel olarak duran ‘geleneksel statükoyu’ ortadan kaldırıyor.
Bütün telaş bu...
Statüko ortadan kalkarsa, meşruiyet alanları daralacak.
Meşruiyet alanları daralırsa istedikleri gibi siyasete müdahale edemeyecekler, istedikleri gibi darbe yapamayacaklar, istedikleri gibi hukuku çiğneyemeyecekler.
Hayır, AB parçalanmayı getirirmiş.
çünkü AB, vaktiyle hükümet ortaklığı da etmiş bulunan bir sayın genel başkanın da buyurduğu gibi, ‘Osmanlı’dan devraldığımız insanlar üzerinde etnik şuur oluşturarak, etnik temele dayalı bir demokratikleşme stratejisi uyguluyor’muş.
Dolayısıyla, ‘demokratikleşme’den taviz verilebilirmiş.
Peki, ‘parçalanma’ korkusuyla demokratikleşme sürecini torpilleyenler (buna Şener Paşa gibiler de dahildir), iktisadi bağımsızlığımız IMF marifetiyle elden giderken neredeydiler?
Tahkim Yasası’ndan özel Sanayi Bölgeleri’ne, İzmit’in Kavaklıkları’ndan GAP’ın pamuk tarlalarına, pancardan tütüne, incirden üzüme peşkeş çekilmedik alan bırakmayanlar, neden akıllarına şu anakronik ‘kuva-yı milliye ruhu’nu canlandırmayı getirmediler?
Şener Paşa’nın çalışma grubu ne iş yapıyordu?
Neden ‘Bakanlar Kurulu’na kadar sızmış IMF memurları için de bir ‘eylem planı’ hazırlamadılar?
Ergenekon savcısının yerinde olsam Şener Paşa’ya bunu da sorardım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.