Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Hadislerin dilinden hadiseler

Hadislerin dilinden hadiseler

Peygamberimiz Allah’ın bildirmesi ve izniyle geçmişte ve gelecekte olacak birçok şeyi haber vermiştir. İslam’ın mukadderatına yönelik en büyük tehditlerden birisi Yahudilerle müşriklerin işbirliğine gittikleri Medine/Ahzab kuşatması olmuştur. Bunun küresel tekrarlarından veya iz düşümlerinden birisi Berlin Muahedesidir. Son iki yüzyılın en berbat anlaşmaları Ayastefanos ve Sevr muahedeleridir. Lakin bu ikisi askıya alınmıştır. Bununla birlikte, Peygamberimiz en muhteşem müjdeleri de bu kuşatma sırasında haber vermiştir. Bu müjdeler arasında bulunan Yemen Şam ve İran’ın fetihleri Ahzab kuşatması sırasında bildirilmiştir. Medine o dönemde İslam’ın ilk ve son kalesidir. Kuşatmanın başarısı İslam’ın ebediyen sönmesi olacaktır. Allah’ın takdiri İslam’ın yaşaması ve zaferi yönündedir. Ahzab kuşatması bozguna uğramış ve Peygamberimizin irtihali sırasında ve hemen sonrasında müjdelediği diyarlar birer ikişer fethedilmiştir. Peygamberimiz müjdelerden bahsettiği gibi İslam’ın geri ve kabuğuna çekilme (takallus-inhisar), büzülme günlerinden de bahsetmiştir. Fırat’ın veya Taberiye Gölünün sularının çekilmesinde olduğu gibi İslam’ın fiziki ve manevi anlamda daralacağı günleri de haber vermiştir. 93 harbinden beri İslam alemi ve onun kalbi olan Osmanlı İmparatorluğu bir hadisi şerifin muhtevasına muhatap olmuştur. İslam alemi kurtlar sofrasına dönüşmüştür. “Yiyicilerin yemek kabına (kas’a) üşüştükleri gibi bir gün diğer milletler de sizin başınıza üşüşecektir! (Kaynak Ebu Davud, Melahim 5; Ahmed bin Hanbel,V/278 )” Bu hadisi- şerif 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında gayb dilinden şahadet diline inmiş ve anlamı tahakkuk etmiştir. Mithat Paşa gibi ruveybide/ tabansız takımı Osmanlı’yı kurtlar sofrasına yem etmiştir. Zamanı geriye doğru sardığımızda hadisin anlamının bu döneme mutabakat arz ettiğini söyleyebiliriz. 93 harbi Türk tarihinin ve Osmanlı’nın dönüm noktalarından birisidir. Yıkılışı haber veren gerçek bir öncü mahiyetindedir. Bunun artçıları da Balkan savaşı (1912-1913) ile başladı ve Birinci dünya Savaşı (1914-1918) ile sona erdi.

*

Berlin Muahedesi Türkiye’nin 1699 Karlofça Muahedesi’nden yani 179 yıldan beri Avrupa’dan tasfiyesini hazırlayan ikinci büyük dönüm noktası olmuştur. Bu tasfiye 1913 Bükreş Muahedesi ile tamamlandı ve Avrupa Türkiye’si Doğu Trakya’ya münhasır kaldı. Tarihçi Yılmaz Öztuna’nın ifadesiyle Berlin Muahedesi İslam yurdunun ve Türk’ün mülkünün tam bir yağmalanması hadisesidir (Osmanlı’ya Veda, Yılmaz Öztuna, Yakın Plan, s: 202). Kırım Savaşından çok uzak olmayan Berlin Muahedesi kas’a hadisinin kuvveden fiile çıktığı ve gerçekleştiği zaman ve mekan dilimi olmuştur. Demek ki, birçok hadis Osmanlı’ya ve yıkılışına bakmaktadır. Hadislerde İstanbul fethi ve Fatih’i müjdelendiği gibi aynı zamanda kas’a hadisiyle Berlin muahedesine de gayb ve işaret diliyle parmak basılmıştır.

*

Osmanlı’dan günümüze bakan başka hadislerden birisi de ‘ruvaybide’ hadisidir. Bu hadisin manası 1871 yılında Tanzimat ricalinden Ali Paşa’nın ölümüyle birlikte tahakkuk etmiştir. Resmen ruveybide olarak bahsedilen kaht-ı rical devri başlamıştır. Ali-Fuat Paşaların ölümüyle birlikte son büyük devlet adamları ve paşalar da tarihe karışmıştır. Ondan sonra da her tarafı ve özellikle de devlet erkini Hüseyin Avni Paşa ve Mithat Paşa gibi ruvaybide tayfası kaplamıştır. Demek ki hem kas’a yani çanak hadisi hem de ruvaybide hadisi Osmanlı devletine işaret etmektedir Lakin onunla sınırlı değildir.  Hadislerin Osmanlı üzerinde görülen arazları günümüze kadar devam etmektedir. Hadiste şöyle buyrulmaktadır: Ümmetimin başına aldatıcı yıllar gelecek ve bu yıllarda sadıklar yalanlanacak ve yalancılar tasdik edilecektir. Hain, güvenilir ve emin insan bilinecek, emin insan da hain muamelesi görecektir. Ruvaybide konuşacak ve başa buyruk olacaktır. Ya Resulullah: Ruvaybide kim ola ki? Diye sorulduğunda Resulullah şöyle cevap verecektir: Kamu adına konuşacak değersiz ve sefih adamdır (Müsned-i Ahmet Bin Hanbel, hadis no: 7713). Anlayacağınız ayaklar baş olacaktır.

17. yüzyılda, Padişah 3. Mustafa demiştir ki:

“Yıkılupdur bu cihan sanma ki bizde düzele

Devleti çarh-ı deni verdi kamu müptezele

Şimdi erbab-ı saadette gezen hep hazele

İşimiz kaldı hemen merhamet-i lem yezele.”

(Bu dünya yıkılıyor, bizde düzeleceğini sanma! Çarkı felek, devleti bütün alçak kişilerin eline verdi. Şimdi mutluluk yolunda gidenler hep ayak takımı. İşimiz Tanrı’nın rahmetine kaldı.)

Bu vetire ve süreç halen devam etmektedir. Bugün İslam dünyasının başında değerli insanları görmekten mahrumuz. Beşşar Esat, 2006 yılında Hizbullah’ın İsrail’le sürtüşme içine girmesi üzerine Arap aleminin liderlerini yarım adamlar/ensafu rical olarak nitelendirmişti. ‘Söyleyene değil, söyletene bak’ diyebiliriz. Belki muhatap aldıkları söylediklerini hak etmişlerdir. Lakin kendisini Hasan Nasrullah ile nereye koyacağız? Arap liderleri yarım adamlarsa kendisinde ve ortaklarında mertliğin zerresi yok.  

 Hadis diliyle hadiselere dair günümüze kadar birçok kitap yazılmıştır. Lakin fazlasını da hak etmektedir. Hadislerin geçmişe, günümüze ve geleceğe iz düşümlerinin kaydedilmesi gerekir. Bu konu hadisle alakalı dirayet alanına girmektedir. Bu kitaplardan birisi Ebu’l-Feyz es Sıddık Gumari’nin Mutabakatü’l İhtiraati’l asriye lima ahbare bihi siyyidü’l beriye kitabıdır ve mühimdir. 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi