Amerika’nın ilk diktatörü
Başlık ABD basının sağcı-ulusalcı kimliği ile tanınan bir medya mensubundan alıntı. Bu şekilde tanımlıyor Başkan Obama’yı. Sağcı ve ulusalcı olmak Amerika’da Cumhuriyetçi olmak anlamına geldiğinden şaşırtıcı da bulmuyoruz bu karalamayı. Obama Demokratik Parti’nin ulusalcılara yakın kanadında da bulunmadığı için, bir cumhuriyetçi gözünde affedilemez lider konumunda. Cumhuriyetçi Parti’nin fedaileri konumunda olan ulusalcıların bu yakıştırması ABD başkanının salı günü başkanlık koltuğuna oturduğundan bugüne beşinci defa verdiği “Ulusa sesleniş” konuşmasında daha da pekişti. Başkanın sözleriyle alevlenen tartışma Cumhuriyetçileri ve Demokratları bir kere daha karşı karşıya getirdi.
Amerikan siyaset makinesi Başkan ile Kongre arasına duvarlar örebilen bir sistem. Siyasi gücü tek bir elde toplamamaya özen göstermek adına paylaştıran sistem, bir taraftan da başkan ve seçilmişler arasında güç paylaşımı yapıyor. Her ne kadar başkanın özel emir diye tanımlayabileceğimiz bir yetkisi olsa da atacağı her adımda Kongre’nin desteğini arkasına alması kendi siyaseti açısında daha faydalı kabul ediliyor.
Ulusa seslenişte Obama, ilk olarak asgari ücretin yükseltilmesini talep etti Kongre’den. Devlette çalışan işçilerin asgari ücretini kendi imzaladığı özel emirle on dolara yükselten Obama, bu ücretin ülke çapında bütün asgari ücret çalışanlarına uygulanmasını istedi Kongreden. İkinci olarak ABD Hazinesi’nden Amerikan halkının yaşlanınca geçimlerini sağlamaları için yen bir emeklilik fonu oluşturulmasını talep etti. Amerikanın bozulan ekonomisi ve son onbeş senedir içinde bulunduğu borç sarmalından bir türlü kurtulamamış olması, yeni doğan çocukların çoktan tabiri caizse burunlarına kadar borç içinde dünyaya gözlerini açıyor olmaları, emekliliğe ayrılan yaşlı kesimin de kendini geçindirebilecek halde olmaması anlamına geliyor. Bu da günden güne yaşlanan Amerika nüfusunun herhangi bir güvenlik neti olmamasını gündeme getiriyor. Üçüncü olarak Obama göç konusuna değindi. İllegal olarak ülkeye girmiş, sayıları on bir milyon civarında olan Meksikalıların ülkenin işçi sınıfını oluşturuyor olması ve bir şekilde onların hukuki sisteme dahil edilmeleri ABD siyasetini uzun zamandır meşgul eden bir konu. Ülkenin hem onlara ihtiyacı var, hem de illegal girişlerini resmileştirme konusunda tereddütler var. Obama ve Demokratlar, yeni bir kanuni düzenleme ile göç yasasını geçirerek siyasetin bu sorunu aşmasını talep ediyor. Ancak bunu yapabilmeleri için Cumhuriyetçilerin desteğinin de şart olduğunu iyi biliyorlar. İklim ve enerji konusu da Demokrat Obama’nın önem verdiği alanlardan biri. Konuşmasında başkan, temiz yakıt üretimi üzerinde durdu ve her eyalet için zararlı atık üretmeyen fabrikaların açılması konusunda devletin teşvik sağlayacağını açıkladı. Obama, kendi imzasını taşıyan sağlık reformunun da Cumhuriyetçilerin direnmesine rağmen işletilmesi gerektiğinin altını çizdi ve sağlık sigortası olmadığı için zor durumda olan milyonlarca Amerikalının bir an önce bu yeni programa kayıt yapmalarını istedi. Düşününüz, dünyanın en güçlü ülkesi olarak kendinizi lanse ediyorsunuz, ancak kendi halkınıza sağlık konusunda herhangi bir güvence vermiyorsunuz devlet olarak. Meydan, sağlık alanında özel sektöre bırakılmış olduğundan ortalama yaşama standardlarını yakalayamayan Amerikan halkı sigortasız kalıyor ve hastalansa bile gerekli tedaviyi alamıyor. Amerika’nın en önemli sorunlarından biri bu. Şimdi bu yeni sağlık planını devreye sokmakla başkan Obama, hem bu plana ihtiyacı olan milyonlarca Amerikalının kalbine taht kurdu, hem de sağlık lobisinin nefretini kazandı. Devam edeceğiz inşaallah.
Not: Değerli büyüğümüz Mübeccel Okay Hanımefendi Hakk’a yürüdü. O bizim Mübeccel teyzemizdi. İnce esprilerini, fıkralarını, taklitlerini, Erzurum’un soğuk kış günlerinde ikram ettiği bozayı, cevizli kekini unutamayız. Pazar günleri Erzurum’a gelen Devlet Tiyatroları’nı seyrederken geçirdiğimiz güzel saatleri de... Mübeccel Okay sadece bir öğretim üyesi değildi. Almış olduğu İstanbul terbiyesini öğrencilerine aktarmaya özen gösteren bir eğitmendi de. Gayesi, sadece öğrencilerine Fransızca ve Fransız edebiyatını öğretmek değil, Anadolu’nun her köşesinden kalkıp Erzurum’a gelmiş gençlerin dertlerine derman olmaktı da. Öğrencilerinin sorunlarını çözmeyi kendine şiar edinmiş bir hoca hanımdı. Giyimi kuşamı, nezaketi, çocuk olarak bizlere bile muamelesi, etrafındakilere gösterdiği alakası ile çok farklı bir insandı. Onu rahmetle anıyoruz. Entüm lena selef ve inna inşaallahü bikum lahikun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.