Obama üzerinden bizi sobeleyenler
Amerikalı müslümanlar 2014’de geçen yıla nazaran daha iyi girdiler gibi. Bu kanaate sebep olarak birçoklarının gösterdiği şey ülkenin farklı eyaletlerinde geçen yıl itibariyle hortlayan İslamofobik düzenlemeler. Hatırlayacaksınız, birkaç yıl önce ABD’ye şeriat geliyor yaygarası koparılmış, büyük ihtimalle de Amerika’nın tarihsel olarak ana vatanı olarak bildiği İngiltere’de resmiyete kavuşan şeriat mahkemelerinin tesiri ile de bu yaygara derinleştirilmeye çalışılmıştı. Adeta mantar gibi birçok eyalet kongresinde anti-şeriat kanun teklifleri gündeme gelmişti. Çok hukukluluk sistemini esas alan Amerika’da zaten çoktan beri dini otoritelerin evlenme, miras, boşanma vesair konulardaki kararları, seküler ABD kanunlarıyla gelen kararlara temel teşkil edecek nitelikte değer görüyordu. Şöyle ki İslam dini otoritesinin kıyacağı nikah, yapacağı bir akit, çözeceği bir ihtilaf, devletin seküler kurumları tarafından tanınıyordu. Son iki sene içerisinde çıkartılan şeriat geliyor yaygarası ise ülkede basını evanjelist cumhuriyetçilerin çektiği bir grup tarafından gündeme siyasi anlamda malzeme yapılıyordu. 2014 senesinin bu ilk aylarında gördüğümüz memnuniyet verici gelişme şu: her yıl yenilenmesi, uzatılması beklenen düzenlemelerden olan anti-şeriat düzenlemeleri bu yıl birçok eyalette tekrar gündeme getirilmedi, bu da mülga olarak kabul gördüğü anlamına geliyor. Ama tabii daha yılın çok başındayız...bekleyip göreceğiz.
New York şehrinin yeni bir belediye başkanı var. Çiçeği burnunda başkan Bill De Blaşio, göreve gelir gelmez yaptığı icraatlardan biri Müslümanların kutsal günleri olan Kurban ve Ramazan Bayramlarını bütün devlet okulları için tatil ilan etmek oldu. Bunun yanı sıra Çin takvimine ait kutsal günlerde de okullar tatil edilecek bundan böyle. ABD’de bir azınlık dini için bu bir ilk. Amerika hıristiyan değerleri üzerine kurulmuş, dini esasları temel alan bir ülke olarak hıristiyanlığın kutsal günlerinde resmi tatil yapar. Ancak her ne kadar resmi olmasa da fiili anlamda kutsal gün kabulü gören museviliğe ait günler de vardır. Evet, belki o günlerde okullar tatil edilmez ama museviliğe gösterilen saygı sebebiyle, biraz da belki anti-semitik damgası yememek adına veya ülkedeki İsrail lobisinin şerrinden korkarak, sanki hıristiyanların kutsal bir günü kutlanıyormuşcasına musevilerin özel günlerinde de fiili tatil uygulanır. Resmi kayıtlara göre New York bölgesinde okula giden çocukların arka planında yüz seksen beş farklı dilin konuşulduğu anlaşılıyor. Yine aynı bölgede okuyan ilk öğretim öğrencilerinin yüzde kırk ikisi İngilizce’nin ana dil olarak konuşulmadığı evlerden geliyorlar. Yani bu çocuklar göçmenlerin çocukları, büyük oranda. Elimizde bu rakamın ne kadarının müslüman çocukları temsil ettiğini bilmiyoruz. Ama New York şehrinin ne denli kozmopolit ve çok kültürlü olduğunu görebiliyoruz. Müslümanlar da bu erime potasının içinde bulunanlardan bir kesim. Şimdi bu yeni gelişmeyle, bundan böyle ABD’de en hızlı büyüyen din olarak kabul gören İslam dini mensubu Müslümanlar da resmi anlamda kutsal günleriyle tanınmış olacaklar. Zaten bir süredir, Obama yönetiminin Müslümanlara ait bayramları ülke çapında resmileştirmesi gündemde idi. Buna eyaletler bazında start vermiş olmak, hele hele New York gibi önemli ve büyük bir şehirde bunu başlatmış olmak çok önemli. Darısı diğer şehirlere… Obama hakkında iki imaj var. Bunlardan birisi gayet cılız ve zayıf ve onun ötesinde avanak olduğuna dair. Çaresizlik avanaklığı da besler. Tersi de doğrudur. ‘Taç giyen baş akıllanır’ derler. Ama Obama hâlâ titrek. Batı basınında Obama’nın İran ve Suriye tarafından kandırıldığı yazılıyor çiziliyor. Şubat ayı başı (2014) itibarıyla Suriye rejimi teslim etmesi gereken kimyasallardan sadece yüzde 4’ünü teslim etmiş bulunuyor. Son teslim tarihi belli olsa bile teslim hızı bu şekilde devam edecek olursa teslim işlemi 10 yıla sarkabilir. Bu da Obama’nın avanaklığının tescillenmesi olur. Dolayısıyla Esat kimyasal pazarlık üzerinden siyasi ömrünü on yıl uzatmış olur. Esat meseleyi güvenlik meselesi olarak görmüyor, aksine siyasi pazarlık meselesi olarak görüyor. Keza İran yönetimi habersiz teftişleri kabul etse ve uranyum zenginleştirilmesini belirli seviyede tutacağına söz verse de tesisleri sökmeye yanaşmıyor. CNN’den Ferid Zekeriya’ya konuşmasında Hasan Ruhani kategorik ve spesifik olarak ve herhangi bir iltibasa mahal bırakmadan nükleer programda geldikleri yerden geri adım atmayacaklarını söylemiştir. Peki! Obama İran ile neyin pazarlığını yapmaktadır? Ruhani ve Zarif estirdikleri sıcak dalga ile Obama idaresini esir almıştır. Amerikalıların gözdesi haline geldiler. ABD’de okuyan Zarif gönül çelme işini ve Amerikalılara hitap etme tarzını iyi biliyor. Ama keramet sadece onda mı? Hadi diyelim ki, Ruhani İngiliz kraliçesinin huzurlarında İngiltere’de okudu ve Zarif de öte yakaya sarkarak ABD’ de meşk ve talim etti ve bu özellikleriyle cazibe odağı oldular. Etkileme cazibesi veya fazileti sadece Zarif’e mi ait? Sıcak dalga ile uyuşturmadan mı yoksa gevşemeden mi bahsetmeliyiz?
•
Obama ekibi niye kendisini Ruhani-Zarif sıcak dalgasına kaptırdı? Demek ki keramet sadece Ruhani-Zarif de değil. Onlara kolaylıkla inanmak isteyenlerde. Hasan Ruhani tweetlerinde Cenevre’de dünya güçlerinin kendilerine teslim olduklarını yazıyor. Demek ki Obama’nın gönlüne Pers muhabbeti düşmüş. Bu nedenle de CNN’den Frida Ghitis ‘Are Syria, Irak playing Obama for a fool?’ başlıklı bir makale yazıyor. Bu makalesinde Frida, Ruhani ve Esat’ın Obama’nın avanaklığıyla oynadığını ifade ediyor. Adeta Suriye ve İran ikilisinin Obama ile dalga geçtikleriniz analiz ediyor. Evet! Bence de Obama avanakların önde gideni. Buna mukabil, Obama’yı allayıp pullayan ve göklere çıkaranlar da yok değil. Onlar da bizim saflığımızla oynuyorlar. Obama’nın İran ve Suriye rejimlerinin kendisiyle oynanmasına göz yummasına mukabil bu konularda İsrail’in gazına gelmediğini savunanlar da var. Bu zaviyeden bakarsanız Obama dünyayı kurtaran kahraman. Bunlar da bizi sobelemeye çalışanlar. Bu bizi sobelemeye çalışanlardan birisi de Obama’nın Yahudi lobisi AIPAC’ı terslediğini ve her cephede yalnızlaştırdığını yazan Robert Naiman.
•
AIPAC’ın gerileyen gücü ışığında İsrail’le şimdi barış mümkün mü(With AIPAC’s Power in Doubt, Is Peace With Israel Now Possible?)başlıklı makalesinde Robert Naiman gerçekten de kafa konforumuzla oynuyor ve adeta bizi sobeliyor. Suriye ve İran cephesinde Acem cazibesine kapılan Obama’nın üç alanda Yahudi lobisi AIPAC’ı dinlemediğini ileri sürmektedir. Bunlardan ilk, AIPAC ve İsrail’in Obama’yı İran’ı vurmaya ikna etmeye çalışması ve bu yöne doğru iteklemesidir. Obama bu dalgaya kapılmamıştır. Obama ise nedense Bush gibi İran aleyhine iteklenme yerine İran’ın kucağına doğru koşuyor. Robert Naiman ayrıca AIPAC’ın 2013 yılında kimyasal silahlar üzerinden Obama’yı Suriye rejiminin üzerine salmak istediğini yazıyor. Ama Obama’nın bunu da atlattığını ve savuşturduğunu kaydediyor. Adam hangi yolla olursa olsun Obama’ya kahramanlık payesi çıkarmak istiyor. Söz verdiği halde, Suriye rejimini cezalandırmaması İsrail’i dinlemediği için bir kahramanlığa dönüşüyor! Putin’e teslim olarak Suriye halkını yüzüstü bırakması yine kahramanlık. İsrail’in ve AIPAC’ın Obama’yı kimyasal silahların ortaya çıkmasından sonra Suriye üzerine itmek istediği doğru. Lakin hesap farklı. Yahudilerin hesabı Suriye halkının kurtulması veya Esat’ın cezalandırılması değildi. Aksine, Suriye’de bile bir aksiyon gösteremeyen ve harekete yanaşmayan Obama’nın İran cephesinde hiç harekete geçmeyeceği idi. Ne saza ne söze gelmesiydi. Evet! Gelişmeler İsrail’in sezgilerinin doğruluğunu ortaya çıkarmıştır. Bunlar Obama’yı kahraman yapar mı? Obama’nın AIPAC’ı dinlememesi kahramanlık ise İsrail’den daha büyük kahraman yok! Nasıl mı? Son sıralarda Ehud Olmert ve Liebarman tezkiye etse de Yahudi asıllı ve mason Kerry İsrailli liderlerin boy hedefi haline gelmiştir. Kerry İsrail’in planına onay vermemesi halinde İsrail’in yalnızlaşacağını ve küresel boykot ile karşılaşacağını öngörmüştür. Bunun üzerine Yahudi liderler koro halinde karşı saldırıya geçtiler. Kerry’nin Nobel ödülü uğruna gözbebekleri İsrail’i harcamaya razı olduğunu söylediler. Hatta yaptığının bir nevi anti semitizm olduğunu yaydılar. Öfkelerinden kendi adamlarına bile dokunmaya başlamışlardı. İki devlet formülünde Mahmut Abbas, müşterek sınırlarda NATO gücünün konuşlandırılmasını da istemiştir. İsrail tarafı bunu da reddetti. Bu durumda Kerry’ye ve NATO’ya posta koyan İsrail, Obama’dan daha kahraman olmuyor mu? İsrail, NATO karşıtı ama Sisi’cilere ve Esatçılara göre Karadavi NATO imamı. İsrail ise NATO savar.
Bu tablo karşısında; Obama, İran ve Suriye rejime tav ve iğfal olduğu için avanak mı yoksa İsrail telkinlerine karşı çıktığı için kurnaz kahraman mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.