Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Zebari’nin sırları ve krizmatik liderler!

Zebari’nin sırları ve krizmatik liderler!

işgalden sonra Irak Dışişleri Bakanlığı postuna oturan Hoşyar Zebari zaman zaman el Hayat gazetesine konuşuyor. 2013 yılı sonu itibarıyla El Hayat gazetesi kendisiyle on yıla ışık tutan bir dizi görüşme gerçekleştiriyor. Kısmen de olsa on yıllık tecrübelerini paylaşıyor. El Hayat gazetesini düzenli takip edemediğimden konuşmaya, yapılan bir atıfla birlikte muttali oldum ve dizi halindeki konuşmayı merak saldım. İzini sürdüm ve konuşmayı genel hatlarıyla okudum. Burada Irak işgaline ve Mübarek ile konuşmalarına değiniler var. Hoşyar Zebari’nin konuşmalarından açık bir biçimde şu ortaya çıkıyor: Beşşar Esat kindar ve ahmak biri. Şamlı Neron. 2002 yılında kuzey Iraklı Kürtler gizlice Amerikalılarla görüşmeye gidiyorlar. Hoşyar Zebari tam takım olarak Washington’a gittiklerini hikaye ediyor. Celal Talabani ve Mesut Barzani ile birlikte Washington’ın eşiğini aşındırıyorlar ve hem siyasi hem de müdahaleyi planlayan askerlerle bir dizi gizli görüşme icra ediyorlar. Dönerken, Amerikalıların Irak’ı işgale karar vermiş olduğunu kesinkes anlıyorlar. Bölgesel dostlarını bundan haberdar etmek istiyorlar. Bu dostlar arasında Türkiye’nin olmaması manidar! İşgali, yerinde, isabetli ve değişim için gerekli bir adım olarak görüyorlar. Amerikalıların bu sırrın üçüncü ülkelerle paylaşılmasına izin verdiği anlaşılıyor. Talabani bu müjdeyi haber vermek için İran’daki patronlarının yanına uçarken Mesut Barzani ile Hoşyar Zebari Esat’la görüşmeye gidiyorlar. Konuşmasının burasında bir iltibas var. Karanlıkta kalan bir nokta var. Esat’la görüşmede Celal Talabani’nin ismi de geçiyor lakin aynı zamanda onun Tahran’a yollandığı da ifade ediliyor. Demek oluyor ki, Celal Talabani İran’a bu üçlü görüşmeden sonra gidiyor. İran’ın Kürtler arasında sosyalistlere daha yakın durması da dikkat çekici. Buradan PKK ile ilişkilerine de köprü kurabilirsiniz.

 Esat’a meseleyi dolandırmadan söylüyorlar. Bush’un müdahale için kararlı olduğunu arzediyorlar. Beşşar’ın bu işe aklı yatmıyor. Amerikalıların karadan bir harekat yapacaklarına hiç ihtimal vermiyor. Sadece Kürtleri Afganistan’daki Kuzey İttifakı gibi kullanacaklarını ve silahlandıracaklarını ve Saddam’ın üzerine salacaklarını düşünüyor ve öngörüyor. Hatta Abdulhalim Haddam daha da ileri giderek Celal Talabani ile bahse giriyor ve diyor ki ‘Amerikalılar Irak’ı işgal edecek olurlarsa sağ kolumu kopartıp size vereceğim!’ Bunun üzerine Celal Talabani kendinden emin bir biçime şunu söylüyor: “Sen sağından vazgeçemezsin ama ben solumdan vazgeçebilirim. Amerikan müdahalesi olmazsa bırak ben solumu sana vereyim!” Demek ki, Amerikalılar iyi güvence vermişler. Hoşyar Zebari Arap Baharı öncesinde Suriyeli liderlerle görüşüyor ve Tunus’da yanan kıvılcımın bütün Arap dünyasına sıçrayabileceğini ve Irak olarak acı patlıcan gibi olduklarını ve üzerlerine kırağı yağmasının bir zararı olmayacağını söylüyor. Arapça bir deyim söylüyor: Yağmurun ıslak adama zararı olmaz. Hatta Arap Baharının kurgulu ve programlanmış bir komplo olmadığını söylüyor. Sosyolojik bir mesele olduğunu ifade ediyor. Amr Musa da buna katılıyor. Beşşar Esat ise aksine hayale ve umuda kapılıyor ve Arap Baharının kendi konumlarını daha da güçlendireceğini düşünüyor! Nitekim Deraa olaylarından önce Wall Street Journal gazetesine yaptığı bir konuşmada, ‘Arap Baharı bize uzanmaz’ diyordu. Hala da savaşanların halktan değil dışarıdan geldiklerini söylüyor. Irak’a, dışarıdan gelenleri transfer etmekten geriye kalmış bir hatıra ve intiba olsa gerek! Mübarek’in devrilmesinden sonra sevince gark oluyor ve Mübarek sonrasında Mısır’la ilişkileri geliştirebileceklerini ve Irak-Suriye ve Mısır ekseninin Arap dünyasının ana gücünü ve gövdesini temsil edeceğini söylüyor. Hayal gani!

 Halbuki, Faruk Şara düzenli olarak Irak aleyhinde bulunuyor. Onun ötesinde Esat rejimiyle İran arasında Irak’a dair yazılı olmayan bir mutabakat vardır. Bazı konularda tam olarak anlaşamasalar bile Lübnan Suriye’nin patronluğuna ve payına düşmekte ve adeta arka bahçesi veya çiftliği olup Irak da İran için aynı konumu arz etmektedir. Elbette 2005 sonrasında Lübnan’da İran’ın rolü daha fazla öne çıkmıştır. Arap Baharının Suriye limanına ulaşmasıyla birlikte de Esat ve avanesi İran’ın kararlarının esiri haline gelmişlerdir. Esat’ın ahmakça hülyaları Arap Baharına tosladığı gibi Mübarek’in devrilmesinin de kendisine bir faydası olmamıştır. O haddi zatında düşmanlığına iman etmiş biri olarak zararını faydasını görebilecek durumda değil. Hoşyar Zebari, Mübarek’le de konuşmalarını aktarıyor. Ali Hamaney düşman kampından Mübarek ise dost kampından ABD’nin güvenilir bir dost olmadığını söylüyor. Hamaney ve Mübarek ayrı ayrı Zebari’ye ‘sakın ola ki Amerikalılara güvenmeyin’ diyorlar. Mübarek, Müşerref’i örnek göstererek; ‘kullandılar sonra paçavra gibi attılar’ demektedir. Suudlular da aynısını devrildikten sonra Mübarek adına söylemişlerdir. Bundan dolayı şimdi Amerikan dostluğu Suudluları strese sokmuş bulunuyor. ‘Saddam’ı İran’a sattığı gibi ya bizi de İran’a peşkeş çekerse?’ korkusu içindeler! Hatta Mübarek bu konuda şunları söylüyor: Amerikalıların dini imanı yoktur. Dostu düşmanı belli olmaz. İlk durakta satar. ABD gibi dost varken düşmana ihtiyaç yok! Mübarek, Esat’ın sakarlıklarını unutmamış. 2006 yılında hepsini Hizbullah üzerinden aşağılamış ve Arap liderleri için adam bozuntuları tabirini kullanmıştı. Mübarek, Esat’ların İran’ın taşeronu olduğunu söylüyor
Mübarek’e göre, Esat ailesi tamamen krizmatik bir aile. Nerede bulunurlarsa orada kriz patlak verir. Mübarek her Arap zirvesinde henüz temyiz aşamasına gelmemiş ve siyaseten de akil baliğ olmamış Esat’ın kendilerine nutuk çektiğini ve kendisini Saddam sandığını söylüyor. Kaddafi dahi delilikte ve uçarılıkta Saddam’ı misal veriyor ama öteki deliler olarak hiçbirisinin aklı Saddam’dan ileri değil. Hatta meziyette eline su dökemezler. Olsa olsa Saddam kurt onlar tilki olabilir. Saddam’ın onlara nazaran artısı var, eksiği yok. Çılgınlıkları olsa da mertçe ölmesini de bildi. En azından benzeri delilerden bir gömlek üstün olduğunu ispatlayarak gitti. Geri kalanlar kendilerine yansın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi