Pakistan gerçekleri-1
Geçen salı günü Pakistan bağlantılı Afganistan’daki gelişmeleri özetlemiştim. Bazı okuyucular PKK ve Kuzey Irak sorunu tüm gündemi işgal etmişken benim durduk yerde Afganistan’ı yazmamı yadırgamıştı.
O yazımda Batılıların aniden Afganistan’a neden ve nasıl ilgi gösterdiğini anlatmış, bu ülkede ve dolayısıyla Pakistan’daki olası gelişmelerin önemine dikkat çekmiştim.
çarşamba günü ise Afganistan’ın ABD yanlısı lideri Karzai aniden İslamabad’a giderek kendisi gibi ABD yanlısı ve eski general Başkan Müşerref ile görüştü.
Perşembe günü Benazir Butto öldürüldü.
8 yıl sürgün yaşamından sonra Amerikalıların yoğun isteği üzerine ülkesine döndüğünde bir suikasttan kurtulan Butto ikinci suikastta yaşamını yitirdi.
Hemen hemen tüm dünya liderleri pek farklı olmayan tepkiler sergiledi.
ABD Başkanı Bush ise hemen Ulusal Güvenlik Konseyi’ni toplayarak son gelişmeleri değerlendirdi ve peşinden müttefik ülkelerin liderlerini arayarak ‘Pakistan nükleer bombaları güvencede’ dedi.
Bu güvenceyi nasıl verdi bilmiyoruz ama anlaşılan Başkan Bush için önemli olan ‘demokrasi şehidi’ Butto’nun yaşamı değil, İsrail ve Hindistan için tehlike oluşturan Pakistan bombaları.
Tabii Başkan Bush için önemli olan başka bir konu var; o da Pakistan’daki radikal dinci grupların olası güçlenmesi ve bunun Afganistan’a yansıması.
İşte bu nedenle ABD yandaşı Müşerref yönetimine talimat vererek suikastın Kaide ve Taliban’a yükletilmesini sağladı.
Oysa Pakistan gerçeklerini ve bu ülkenin son 30 yıllık yakın tarihini yakından izleyenler bunun pek mantıklı olmadığını görebilirler.
1- Benazir’in babası Zülfikar Ali Butto 1974’te ‘gerekirse ot yer ama yine de nükleer silah yapacağız’ der ve bu yolda gerekli adımları atar.
2- Baba Butto bu söylem ve çabasının bedelini canı ile ödedi. 1977’de General Ziya-ül Hak askeri bir darbe ile baba Butto’yu devirdi sonra da idam etti. General hazretleri hep ABD’ye hizmet etti ve Afganistan’da Sovyet işgaline karşı direnen İslamcı mücahit örgütlerine her türlü destek ve yardımda bulundu.
3- 1988’de General Ziya-ül Hak’ın öldürülmesi sonucu yapılan seçimlerde iktidar olan Benazir Butto yine ABD taleplerine uygun olarak bu desteği sürdürdü ama daha katı ABD yandaşı generallerin gönlünü kazanamadı. çünkü generaller ‘sosyal demokrat ve İslam sosyalizmi’ gibi söylemleriyle iktidara gelen baba Butto’dan hiç hoşlanmamıştı. çünkü Pakistan generalleri dünyadaki diğer generallerden farklı olarak boş zamanlarda ticaret ile uğraşır ve ülkenin ekonomik faaliyetlerinde çok önemli konumları kontrol ederler. Generaller 1990’da Benazir’den kurtularak kendi bildikleri yolda devam ettiler.
4- 1993’te Benazir bir kez daha seçimle işbaşına geldi ve bu kez askerlerden intikam alabileceğini düşünüyordu. Ama yine olmadı. çünkü Sovyetler Birliği dağılmış ve komşu Afganistan’da mücahit örgütler birbirine girmişti. Yani Sovyetleri CIA ve Pakistan İstihbaratı İSİ’nin desteği ile Afganistan’dan kovan radikal İslamcı gruplar birbirleri ile savaşmaya başlamıştı.
5- Bu durumdan endişe duyan ABD; Afganistan’ı istikrara kavuşturma görevini İSİ’ye verdi. İslamabad’da iktidarda Benazir Butto vardı. İSİ ve ve aralarında Tuğgeneral Müşerref’in de bulunduğu İSİ’in yöneticileri Taliban örgütünü kurdu.
Bu örgüt CIA, İSİ ve Suudi Arabistan istihbaratının desteği ile kısa süre içinde Afganistan’ı kontrol etti ve Nisan 1996’da Kabil’de iktidar oldu.
Hem de ‘Sosyal demokrat, laik ve halkçı’ Benazir Butto hükümetinin tam desteği ile.
6- Taliban Kabil’de iktidar oldu ama Butto kısa bir süre ikinci kez iktidardan uzaklaştırıldı. Gizli gerekçe ise yine nükleer bomba ama Butto ABD’nin Pakistan’ı Afganistan ile birlikte İran’a karşı kullanma girişimlerine sıcak bakmamıştı.
Taliban ise mutlak İsrail yanlısı ABD politikalarından kuşkulanmaya başlamıştı.
7- 1996’da Benazir’den kurtulan ABD ve yandaşı generaller bu kez ‘ılımlı İslamcı’ Navaz Şerif’in iktidara gelmesine onay verdi.
Şerif ise ‘Pakistan milleti hep çorba içmeye mahkum olsa bile nükleer denemeleri yapacağız’ diyerek ABD ve Batı’ya kafa tuttu.
ABD Başkanı Clinton, İsrail ve Batılı liderlerin tüm baskı, tehdit ve şantajına rağmen Pakistan 28 Mayıs 1998’de nükleer bomba sahibi oldu.
Kabil’de ise ABD desteği ile iktidarı ele geçiren ve CIA tarafından kurulan Taliban ve yandaşı Kaide, Washington ve yandaşı İsrail ve Batı’ya kafa tutmaya başlamıştı.
Ekim 1999’da ABD yanlısı ve Taliban’ın kurucularından General Müşerref askeri darbe ile Navaz Şerif’i devirdi ve Pakistan tam anlamı ile ABD’nin yanında yer aldı.
Bunun öncesi ve sonrasındaki daha
ilginç gerçekleri anlatmaya salı günü devam ederiz.