Gerçeği savunmak
3 Eylül 2005’ten bu yana yani 26 ayı aşkın bir süredir sizlere bu köşeden seslenmeye çalışıyorum. Hemen hemen tüm yazılarımda ABD, İsrail ve Batı’nın Türkiye ve genel olarak coğrafyamıza yönelik tutum, davranış, eylem ve planlarını anlatmaya çalıştım. Bunun içindir ki; yazılarımın genel karakteri hep sert olmuştur. Bunun nedeni de karşı tarafın bizlere karşı aynı tonda sert ve üstelik saldırgan, kanlı ve en azından iki yüzlü ve riyakâr olmasıdır. Aklı, mantığı ve vicdanı olan herkes bu gerçeği çok kolay görüp algılayabilir.
Yaşanan bunca olaya rağmen bu gerçeği görmeyenlere söylenecek hem çok hem de yoktur bir sözümüz.
Hafta sonunda Kıbrıs’taydım ve bunu düşündüm.
Bir düşünün; Sovyetler Birliği dağılmış ve onlarca ülke bağımsız olmuş ama hiç kimse sesini çıkarmamış ve yeni devletleri tanımış.
Peşinden Yugoslavya dağılmış ve Slovenya ile Hırvatistan bağımsız olmuş ve yine herkes bu iki ülkeyi tanımış.
Bosna bağımsızlığını ilan edince bu kez Sırplar katliam yapar. ‘Uygar’ Avrupa ise insanlık dışı Sırp katliamlarını seyreder ve zaman zaman destek verir.
Peki neden?
Çünkü Bosna halkı dünyanın en ılımlısı da olsa Müslüman.
Olayın mantığı belliydi:
Hıristiyan Avrupa’nın ortasında Müslüman bir ülke olmaz ve olmamalı.
Peşinden aynı kültür, din ve yaşam biçimini paylaşan Çek ve Slavlar iki ayrı devlet oldu yine kimse sesini çıkarmadı ve Batı ayrılan iki ülkeyi tanıyarak AB’ye aldı.
Sıra şimdi Kosova’da.
Yakında Belçika da ikiye ayrılacak ve buradan doğacak Valon ve Flaman halkını temsilen iki bağımsız ülke Batı ve dünya tarafından tanınacak.
Şimdi tüm bunlar herkesin gözü önünde olup biterken Batı acaba neden Kıbrıslı Türklere farklı davranıyor?
Üstelik Kıbrıslı Türklerle Rumlar arasında parçalanan diğer ülkelerde yaşayan halkların tersine hiçbir ortak payda yok.
Dinleri, dilleri, kültürleri, tarihleri, gelenekleri ve 34 yıldan beri coğrafyaları ayrı olan Kıbrıslı Rumlarla Türkler acaba neden birlikte ve ortak bir devlette yaşatılmak isteniyor?
Bu sorunun yanıtını verebilecek bir tek mantıklı Batılı insan varsa gelsin konuşalım.
Sudan’ın güneyinde yaşayan Hıristiyanlara bağımsız olma telkininde bulunan, Kuzey Irak’ta Kürtlere ‘kendi devletinizi kurun’ diyen ve bundan 5 yıl önce 250 milyonluk Müslüman Endonezya’ya bağlı bir adanın yarısında yaşayan 500 bin Hıristiyan’a Doğu Timur devletini kurduran Batı her nedense Kıbrıslı Türklere aynı duygu ile yaklaşmıyor.
Yaklaşmıyor çünkü Batı iki yüzlü ve riyakâr.
Çünkü Batı genel olarak Müslümanlara ve Müslüman ülkelere karşı hep çifte standartlı, önyargılı ve genetik sorunlu.
Çünkü Türkiye kendisine Lozan’da çizilen sınırların dışına taşarak Kıbrıs’a asker yolladı ve bu kabul edilemez bir şey!
Atina’nın Ankara ile balayı yaşamasına rağmen.
Her fırsatta Türkiye’nin AB’ye katılımını desteklediğini söyleyen ve Türkiye ile son dönemde ilginç anlaşmalar imzalayan Yunanistan, Kıbrıs konusu AB’de konuşulurken acaba nasıl davranıyor?
Ya da önümüzdeki dönemde Ege’deki sorunlar (Kıta sahanlığı, FIR hattı, karasuları, adaların silahlandırılması) konuşulduğunda Atina acaba nasıl bir tavır sergileyecek?
Sizce balayı devam eder mi?
Sarkozy’nin tavrına gelince...
Sanıyorum söylenecek hiçbir şey yok.
Adam çok açık bir şekilde “Türkiye’nin AB’de yeri yok” diyor ve diğer AB’li ülkeler sesini çıkaramıyor ya da anlaşmalı olarak çıkarmıyor.
Hani İngiltere, İtalya, İspanya ve Yunanistan Türkiye’den yanaydı.
Neden bu ülkeler Fransa’ya dur demedi?
Demedi çünkü demek istemedi ve istemeyecek.
Bu Batı’nın temel özelliğidir ve taktiksel olarak değişir gibi gözükse de stratejik olarak devam eder.
Bu gerçek hiçbir zaman herkes tarafından asla unutulmamalı. Bu durumda yarın çok zor koşullarda Kurban Bayramı’nı karşılayacak olan milyonlarca Müslüman’ın acısı biraz da olsa azalmış olacaktır.
Bu inanç ve duygularla hepinize barış, özgürlük, eşitlik, mertlik, dürüstlük ve demokratik anlayış ile umudun egemen olduğu bir dünyada sağlık, sevgi, başarı ve mutluluklar ile doğrular uğruna direnme ve mücadele gücü diliyorum.