Filistin (II)
Ulus-devletlerin oluşmasında ve akabinde dışarıdan gelen müdahaleler sonucunda yaşanan sorunlardan söz ediyorduk. Güçlü, baskıcı, genelde Batılı ülkelerden yapılan baskılar sonucunda oluşturulan ülkelerin siyaset makineleri sosyo-ekonomik, kültürel, tarihsel faktörler göz önüne alınmadan, devletten ulusa yönlendirilerek yani önce devletin oluşturulup daha sonra sınırlar içinde kalan insanlara “sizler artık tek bir milletsiniz” fikri empoze edilerek oluşturulduğundan, parçalanma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyorlar. Bunun içindir ki mesela Yugoslavya örneği, Sırbistan, Bosna, Hırvatistan ve Makedonya’yı doğurmuştur. Bunca kan hem de bu çağda, Avrupa’nın göbeğinde bunun için dökülmüştür. Kimlik krizi dediğimiz bu sorun, eğer aşılamazsa problemin seviyesine göre farklı sonuçlar doğurabiliyor. Bunların örnekleri karşımıza kimi zaman iç savaşla, kimi zaman zayıf devlet olarak çıkıyor. Ve eğer sorunlar aşılamaz ise, kimi zaman da yıkılan devletler olarak tezahür ediyorlar.
Ulus-devlet olma aşamasındaki yapılanmaların tek sorunu kimlik krizi değil hiç şüphesiz. Bir başka önemli mesele oluşacak yeni ülkeyi kimin “tanıyacağı” üzerine oturuyor. Millet olma aşamasından siyaset makinesi oluşturarak ulus-devlete geçiş yapacak insan toplulukları, uluslararası toplum dediğimiz soyut varlıktan kabul görmek zorunda aynı zamanda. Yani bir milletin “biz kendi ülkemizi kurmaya hazırız” demesi yetmiyor. Üzerinde yaşayacak bir toprak, bir alan olması dışında bu ülkeyi bağrına basacak, aramıza hoşgeldiniz diyecek bir uluslararası toplum gerekiyor. Peki kimler vardır bu uluslararası arenada? Ulus-devletler ve onların farklı organizasyonlar halinde gruplandırılmış halleri ama.. Evet ama, bütün ulus-devletler aynı ağırlıkta ve saygınlıkta değildir bu uluslararası arenada. Reel siyasetin bir tezahürü olarak tabir-i caizse parayı verenin düdüğü çaldığı bir sistemdir uluslararası arenanınki. Bunun içindir ki; süper güç olarak Amerika’nın veya Rusya’nın veya onların ikiz kardeşleri konumunda olan diyelim İngiltere’nin oyu ile Afrika’nın bir köşesindeki ufak bir ülkenin oyu aynı ağırlıkta değildir. “Büyük abiler” ne derse o yönde karar çıkar uluslararası alandan kısacası...
Malum, bu ülkelerin yani Batı Avrupa ve ABD’nin başını çektiği batı dünyasının ve doğuda da Rusya ve Çin gibi süper güçlerin oluşturduğu blok en ağırlıklı bölümüdür uluslararası arenanın. Zaman zaman batılı ve doğulu olarak bu iki grup arasında farklı fikirler oluşsa da genel anlamda hepsinin aynı yönde duruş sergilediği çoktur. Bundan dolayıdır ki, isterseniz dünyanın en vahim sorunu olsun veya en önemli meselesi olsun, eğer herhangi bir ülke bu güçlü blokların desteğini almaz ise sesini ne yapsa da duyuramayabilir.
Bütün bunların Filistin’le alakası ile devam edeceğiz inşaallah...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.