Bilmiyorlar mı idi?
Şu günlerde en çok sorulan şu: Paralelciler bu kadar tehlikeliydi de, neden bugüne kadar göz yumuldu? Bilinmiyor mu idi bu iş.. Neden kimse sesini çıkarmadı, bu işler bu noktaya gelene kadar.. Bu ve buna benzer daha bir sürü soru!
Gülen, Cemaat, paralel yapı bilinmiyor değildi.. En az 25 yıllık bir geçmişi var bugünki paralel yapının.. 1960 darbesinden hemen sonra izlenen biri. Devlet bu adamı da, hareketini de, ilişkilerini de biliyor ve izliyordu.. 60’lı yılları ayrı bir alem. 70’li yılları ayrı, 80’li yılları ayrı. Bugünki proje 90 sonrasına ait.. 1991-2000 kuluçka dönemiydi..
Refahyol hükümeti 28 Haziran 1996-30 Haziran 1997 tarihleri arasında görev yaptı.. İslamcıların artık sisteme entegre edilmesi gerekiyordu. Hem yeşil sermaye, hem yeşil siyasa, hem de yeşil düşünce..
“Yeşil” kızıl tehlikeden sonra hem tehlikenin adresiydi, hem de kazanılması gereken bir yapıya işaret ediyordu.. “Ilımlı yeşil” daha doğrusu ılımlı İslam bizzat batı tarafından örgütlenecek ve desteklenecekti. Onun için de bir taşeron bulunmalı idi.
Bu işin taşeronu daha sonra paralelciler olacaktır. Ama önce onlara zemin oluşturmak üzere, ABD’nin bilinen müttefikleri, mevcut taşeronları içinde bu yeni yönelişe itiraz eden, irticacıların sisteme entegre edilmesine karşı çıkanlar vardı.. Batı Çalışma Grubu dediğimiz yapı bu. Güven Erkaya’nın başını çektiği bir ekip bu.. Tuncer Kılınç paşa açık açık ABD ve AB’yi bırakıp, İran ve Rusya ile ittifak kuracaklarını söylüyordu, bu yeni duruma isyan ederek.. Daha sonra Ergenekoncu diye sanık sandalyesine oturtulanlar bunlar.. Bu kadroyu tasfiye etmek için Cemaat kullanılmak istenmedi. Hem buna hazır değillerdi, hem de daha ilk günden deşifre olabilir ve yıpranırlardı.. Erbakan hükümetine bunun için yol verildi.. Çiller, biraz da bu projenin moderatörleri tarafından tayin edilen bir siyasi komiser olarak katıldı hükümete..
Çatlı ekibi de bu projenin bir başka parçası idi.. Erbakan’ın ordu içindeki İslamcı kanada karşı çıkanları tasfiye etmesi bekleniyordu olmadı. Çünki karşı taraf halkı sokağa dökmek ve iktidarı düşürmekte kararlı idi. Gerekirse yüzbinlerce insanın hayatına malolsun, laik kesimi savunmakta kararlıydılar. Erbakan, “Kanlı mı olacak kansız mı” derken, aslında karşı tarafın kan dökmeye meyilli olduğunu söylüyordu.. Karşı kanat harekete geçti ve Erbakan hükümeti düştü.. Ardından kurulan koalisyonda ANAP, MHP, DSP herkes vardı.. ANAYOL-M hükümeti ile Ergenekoncular, ılımlı İslam’a açılan bütün siyasi kapıları kapatmışlardı..
1991-2000 arası paralelcilerin yeni projesinin kuluçka dönemi tamamlandı. Artık bürokrasiye sızmaları gerekiyordu. Zaten hazır kıtalar ve içerideki mevcut kadrolar yeni yapıya entegre edilmişti.. Arkalarında CIA, Vatikan ve MOSSAD vardı. Özgüvenleri çok yüksekti. Para kaynakları da çok büyüktü.. Fakat ortada bu işin siyasi ayağını üstlenecek bir kadro yoktu.. ANASOL-M bütün siyasi alternatifleri tüketmişti.. Ankara’da yeni bir merkez siyasi hareket için oluşturulan PAM’da (Politik Araştırmalar Merkezi) Erdoğan, Gül ve Arınç ismi bir çıkış olabilirdi, ama Erdoğan’ı birileri istemiyordu.. Şiir okudu diye “muhtar bile olamaz” hale getirildi. Oysa Hasan Celal Güzel’le birlikte biz on ilde o şiiri okuduk, okuttuk ama bize bir şey olmadı.. Erdoğan muhtar bile olamazdı ama parti lideri oldu.
Yeni hareket desteklendi ve Gül, Erdoğan’ın yokluğunda dil bilen, yumuşak basit biri olarak hareketin Başbakanı oldu.. Ama gel gör ki, o da tezkereyi geçirmedi. Ordu içindeki Ergenekon yapılanmasının üzerine gidemedi.. O zaman tekrar Erdoğan’a döndüler.. Ama Erdoğan’a hâlâ güvenmiyorlardı.. Erdoğan’ı yasaklı hale düşürdükleri gibi yine olağanüstü bir düzenleme ile tekrar meclise taşıdılar. Ama senaryoya göre Baykal’ın Cumhurbaşkanı olması planlanmıştı..
Paralelcilere dikensiz bir gül bahçesi sunmak istiyorlardı. Cemaat dünyaya açılıyor Türkçe öğretiyor. Abant toplantıları ile vizyoner bir ufuk turu yapıyordu, Türkiye entelektüelleri ile.. Diyalog, hoşgörü, her şey var.. Türkiye’den işadamlarını dünyaya taşıyorlardı(!)..
Erdoğan hükümete gelirken, Cemaat de bürokratik alanda önce askeriye istihbarat, polis, adliye, media, diplomasi, uluslararası örgütler, teşvik ve muafiyetler, Milli Eğitim ve finans dünyasında etkin bir pozisyon alacaktı..
Benim 1991 ve 1993’de açıkladığım yapı, bu süreçte Gülen hareketine ilişkin iddialar, yazılan kitaplar hep görmezden gelindi.. Tam bir kurbağa haşlaması politikası uygulandı.. Cemaat herkese çok sempatik geliyordu. Kimileri bu güçten korktuğu, kimileri bu gücün dayandığı güçlerin desteğini kazanmak için paralel yapıya yaklaşmaya başladı..
Erdoğan o güne kadar sustu.. Baykal’ın Cumhurbaşkanı seçilmemesi ile ipler koptu.. Oysa Erdoğan BOP’la, bu paralel yapının siyasi ayağını oluşturacak, Türkiye üzerinde örgütlenen bu paralel din, İslam dünyasına buradan yayılacak, öncelikle de bu yeni yapıya göre 20 İslam ülkesinin gerektiğinde sınırları, rejimleri ve hükümetleri yeniden elden geçirilecekti..
İslam ülkelerine yönelik demokrasi fonları da bu maksatla harekete geçirilmişti.. Hedef belliydi; İsrail’in varlığı ve güvenliği, batı değerler sistemi, kavram ve kurumları ile uyum, BM Güvenlik Kurulu, uluslararası örgütler ve sözleşmeler, NATO, ABD’nin askeri ve stratejik hedeflerine karşı tehdit oluşturmama.. Bütün savaşlar, darbeler, terör aslında bunun için. Sopa ile olmayınca şimdi birileri havuçla bu işi halletmek istiyor. Oynanan oyun bu!
Tek bir paralel yapı ya da tek bir cemaat yok. Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, STK içinde bir sürü adamları var.. Ama artık deşifre oldular..
Erdoğan işin farkında idi. Bu yapıların sistem içinde güç olduğunu biliyordu. Bunlara karşı her hareket etmeye kalktığında başka yerlerden sorunlar çıkıyordu. Zaten kendi içinde de bu yapının adamları köşeleri tutmuşlardı.. Bu arada Mavi Marmara, “One minute” ile ipler koptu. Arap Baharı denilen hareket, kısa sürede İhvan’ın kontrolüne geçti. BOP işlevsiz kaldı.. Birileri Erdoğan’a karşı topyekûn saldırıya geçti.. Erdoğan’ın içeridekilerle hesaplaşması için terörü bitirmesi gerekiyordu. Sonrasını biliyorsunuz; Roboski, Oslo, KCK, Gezi ve 17 Aralık.. Ve süreç devam ediyor.. Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.