Londonistan değil nifakıstan!
İslam düşmanı Tony Blair, Suriye Başmüftüsü Ahmet Bedreddin Hasun ile aynı dili paylaşıyor. İkisi de çift dilli. Şöyle ki, CNN Arabic portalında yayınlanan bir haberde, Esat’ın Müftüsü veya embedded Müftü Hasun, ‘doğru, gerçek ve güçlü İslamiyeti ‘kendilerinin temsil ettiğini söylemekte. Bu tespite veya değerlendirmeye göre muhalifler sahte İslam’ı temsil etmiş oluyorlar. İngiltere eski Başbakanı Tony Blair nifak makamında tam da bunu söylüyor. Tanımsız ve kişiliksiz birisi olarak hem İslamiyeti tanımlıyor, tarif ediyor hem de reddettiklerine karşı küresel bir savaş veya küresel bir haçlı cephesi tasarlıyor. Müftü Ahmet Bedreddin Hasun’un izinden şunları söylüyor: Krizin kökünde yalana bulanmış ve radikalize ve politize edilmiş İslam anlayışı ve markası yatıyor. Bu ideoloji (İslamcılık veya siyasal İslamcılık) gerçek İslam mesajının çarpıtılmış ve saptırılmış halidir… İşe bakın buna mukabil embedded Müftü Hasun kendilerinin de çarpıtılmamış ve saptırılmamış halis İslam’ı temsil ettiklerini söylemektedir! Ne demezsiniz? (her iki konuşma için de bak; http://www.dailymail.co.uk/ news/article-2610746/Legacy-Iraq-makes-afraid-radical-Islam-says-Blair-Former-PM-insists-world-not-afraid-sides.html, http://arabic.cnn.com/middleeast/2014/04/23/syria-mufti-elections-saudi) hem embedded Müftü hem de dünya nifak hareketinin en önemli simalarından Tony Blair doğru İslamiyeti Esat cephesine hasrediyor. Her ikisi de Esat’ın iktidarda kalması gerektiğini düşünüyor ve savunuyor.
*
Tony Blair iki şey söylüyor. Bunlardan birisi ehveni şer olarak Esat’ın bir dönem daha iktidarda kalmasıdır. Bunun aynısını, tıpkısını Obama’nın akıl hocalarından eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski de Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e söylemiştir. 19 Kasım 2012 tarihli konuşmada Brzezinski tek kelime ile Cansu Çamlıbel’e şunu söylemiştir: Esat’a hangi gerekçeyle ‘aday olma’ diyecekler! Adam bu gidişle tabutlukları yönetecek! Brzezinski için gam değil! Suriye halkı dünya nifak cephesine karşı savaşıyor. Dünya veya küresel nifak cephesi de Suriye halkına karşı savaşıyor. Dünyaya vekaleten de Suriye halkına ve onun temsil ettiği yapıya ve değerlere karşı da Esat rejimi ve Nuseyriler savaşıyor. Ön cephede onlar var. Daha doğrusu Nuseyrileri de aşan bir biçimde İran ve Şii ekseni de Suriye’de dünya müstekbirlerine vekaleten savaşmaktadır. Tony Blair meramını çok yalın ve dobra dobra ifade etmektedir. Blair BBC Radyo 4’e yaptığı konuşmasında, küreselleşmeye veya globalizme karşı en acil tehlikenin İslamcılık olduğunu ve 21’inci yüzyılı tehdit ettiğini ifade etmektedir. İslamcılığa karşı kademe çözümlerden birisi sevimsiz gelse de bir dönem (bir dönemden sonra ise Allah kerim) daha Esat’ın başta kalmasıdır. Bu şekilde Suriye devriminin kökten söndürülmesidir. Adamın sıkıntısı bu kadar eli kana bulanmış ve kanlı diktatörü alenen savunmakta zorlanmasıdır. Ama o Irak kanıtlarında olduğu gibi süslemeyi çok iyi becerir! İslamcıların daha acil tehlike olduğunu söyleyerek Esat’ı pazarlamaya çalışmaktadır. Elbette onlara göre Esat halkını öldürüyor. Kendilerine karşı bir tehlikesi yok. Bu, Quartat Temsilcisi Blair’in mantığına ve vicdanına da uygundur. Esat’ın eteğine sarılmaları, İsrail ve Batı’nın Filistinlilerin yaralarını sarmalarını ve barışmalarını dünya barışı için tehdit görürken; Netanyahu-Abbas barışını hayati görmelerine benzer. Esat ayrık otudur ve Müslümanlar arası geçişli olmayıp bilakis tampon görevi ifa etmektedir ve bu özelliğine binaen işlevsel ve makbuldür.
*
Blair’in skala çözüm tekliflerinden diğeri de şudur: Suriye’den başlayarak İslamcıların küresel olarak ezilmesidir. 11 Eylül önlemlerinin yetersiz kaldığını düşünüyor. Daha büyük bir 11 Eylül rejimine çağırıyor. Bu nedenle de 2013 yılında Esat’ın değil de Suriye’de İslamcıların mevzilerinin bombalanmasını teklif etmiştir. Batı çaresiz kalırsa; mukabele ve müdahalenin küreselleşmesi gerektiğini savunuyor. Suriyeli İslamcılar karşısında Putin’in Ukrayna’yı yutmasını bile sineye çekiyor ve şevketleri büyümeden İslamcılara karşı onun da katılacağı küresel bir cephe oluşturmayı teklif ediyor. Putin yetmezse cepheye Çin’i de davet ediyor. Önemli olan İslamcıların tepelenmesi.
Nedense İngilizler Esat ailesini pek seviyor. Patrick Seale, Robert Fısk gibi gazetecilerin yanında Blair ve Başbakan David Cameron gibi siyasiler de Esat’severler arasında yerlerini alıyorlar. İngiliz Meclisi neden Obama’yı yarı yolda bıraktı ve çok cüzi bir şekilde de olsa kimyasal silah kullanılmasına karşı Esat cezalandırılmadı aksine kimyasal silahlar Türkiye üzerinden Nusre cephesine mal edildi? Bu palavraya inananlar ve Fısk gibi savunanlar da bulunuyor. Blair ağzındaki baklayı çıkarmasa düşmanımızı gerçek yüzüyle tanımakta zorluk çekecektik. Bizim sıkıntımız bütün açıklığına rağmen düşmanı tanımadaki tereddütlerimizdir. Teşhis olmazsa tedbir ve mukabele de olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.