Öldüren maden!
Soma’da meydana gelen elim maden kazası bütün Türkiye’yi yasa boğdu. Bu umumî üzüntünün tahfifi için ne yapılabilir?
Böyle felaket anlarında öncelikle, hayatını kaybedenlerin aileleri ile yakından ilgilenmek gerekir; şu sıralar onların teselliye herşeyden fazla ihtiyacı vardır. Maddî ihtiyaçlar bu dağdağalı günde ön planda değildir. Elbette ailenin geçimini sağlayan bir ferdinin kaybı telafisi güç sıkıntılara yol açar. Bu sıkıntıların aşılması için yapılması gerekenler vardır ve bunun için harekete geçmeleri ilgililerden beklenir.
Fakat şu sıralar bunlardan önce yapılan, suçlu aramaktır. Zaten sosyal medyanın zıpırları küfürler refakatinde asıl faili bulmuş ve çoktan ilân etmiştir. Sosyal medya bir tarafa, bazı basın ve yayın organları da benzer bir tavır içindedir.
Bu felaket ihmal olsun olmasın kazadır, fakat tahrik maksatlı iddialar taammüddür, kastidir. İnsanlıkla bağdaşmaz, ahlâk dışı bir tavırdır. Acıdan, üzüntüden siyasî rant ummak, daha doğrusu bu yönde kullanmak kabul edilebilir değildir.
Gezi olayları sırasında ölenler için, devletin tepesinden suçlu ilan edenler, elbette bugünlerde de boş durmamaktadır. Olağan suçlular sıralamasında, hükümetten sonra işletme sahibi yer alır. Hükümet göz yummuş, patronlar yüksek kâr uğruna gereken tedbirleri almamıştır.
Bu böyle midir?
Ne hükümet, ne de iş sahipleri böyle kazaların olmasını, insanca zayiatı asla arzu etmezler. Bunu insaniyetle, hayırhahlıkla, halis niyetle açıklamak niyetinde değiliz. Böyle vak’alar yönetimlere olduğu kadar, işletme sahiplerine de ciddi, telafisi güç maddî hasarlar açar.
Ana muhalefet partisinin Soma madenleri ile ilgili araştırma önergesinin yakın zamanda reddedilmesi elbette, bazı ithamlara kolaylık sağlar. Onlara söyleyeceğimiz şu: Soruşturma komisyonu kurulsa idi, bu kaza olmayacak mıydı? Önergeyi reddedenlere söyleyeceğimiz de şudur: Bıraksaydınız konu enine boyuna konuşulsa idi, engelleyen siz olmasa idiniz!
Soma’nın adı, eskiden “Somaklık” imiş. Burada külliyetli miktarda somak/sumak yetiştirilirmiş. Şehrin adı, sofralarımızın vazgeçilmezlerinden olan “sumak”tan geliyor anlayacağınız. Bölgede önceden daha önemli olan yerleşme merkezi Tarhala/Darkale. Osmanlı döneminde sancak veya kaza merkezi olan bu yerleşme, şimdi küçük bir köy halini almış. Soma’yı somaktan çok kömür madeninin önemli kıldığından şüphe yok.
Cumhuriyet’in “Garp Linyitleri İşletmesi”nin elbette öncesi var. Birinci Dünya Savaşı’ndan önce burada iptidaî usullerle kömür çıkarılır imiş. Birinci Dünya Savaşı sürerken abluka yüzünden dışarıdan kömür getiremeyen Demiryolları idaresi Soma linyitlerinden yararlanmak zorunda kalmış. O anda bu maden bir millî savunma maddesidir ve asker işçiler eliyle çıkarılmaktadır. Bu ihtiyaç, 1918’de madenle istasyon arasında basit de olsa bir havaî hat kurulmasını gerektirmiştir.
Maden 1939’da devletleştirilmiş, yani Etibank’a geçmiş. Daha sonra Türkiye Kömür İşletmeleri’ne geçen maden ocakları, son yıllarda özel bir firmaya “rödovans” denilen pay karşılığı devredilmiş. (İşletmeyi devralanlar, TKİ’nin bu sayede kâra geçtiğini söylemekten geri kalmıyorlar!) İşletme sahibi, Devlet’e göre çok ucuz maliyetle kömür çıkarıyormuş. Kendi beyanlarına göre, ocak işletmesini modernleştirmişler. Yer altında kömürü çıkarmak üzere kazı işlemini panolarla yapıyorlarmış. Yürüyen bantlarla da kazılan kömürü dışarı çıkarıyorlarmış. Maden ocağını içine araba girecek şekle getirmişler.
Soma kömür İşletmelerinde, Çalışma Bakanlığı müfettişlerince 2012’den beri iş sağlığı ve güvenliği yönünden teftiş yapılıyormuş ve mevzuata aykırı bir durum tesbit edilmemiş…
Milletçe acımız büyük, üzüntümüz derin. “Ateş değdiği yeri yakar” elbette. Fakat millet olarak da bu elim kazanın hepimizi üzdüğünden şüphe yok. Böyle zamanlarda sükunetle hareket edip, üzüntüyü paylaşmak insanlık gereğidir. Eğer kazaya sebebiyet verenler varsa, bunlar araştırılır, bulunur ve cezalandırılır. Kafadan gerekçeler üretmek, cezalar yazmak, hatta infaza girişmek izansızlıktan başka bir şey değildir. Kapitalizmin kâr güdüsünün ötesinde bir sistem taleb etmek elbette hakkımızdır. Bunu hak görürken, bile bile haksızlık etmek başka türlü bir haksızlık değil midir?
Kitap hattı:
100. yılında 1. Dünya Savaşı. Türkiye Yazarlar Birliği’nin ilmi dergisi TYB Akademi’nin bu sayısı 1. Dünya Savaşı’na ayrıldı. Galipleri tarafından “savaşa son veren savaş” olarak nitelendirilmesine rağmen 1. Dünya Harbi bugüne kadar uzanan savaşların anası olmuştur. Önümüzdeki aylarda bu konuda bir hayli yayın yapılacağından şüphe yok. TYB Akademi ilk yayın olarak öncü konumunda. (0312 232 05 71, [email protected])
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.