D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Necip Fazılcılar Necip Fazıl’a karşı mı?

Necip Fazılcılar Necip Fazıl’a karşı mı?

Necip Fazıl, yaygın söyleyişle “Üstad”, döneminde büyük tesir uyandırdı. Nesilleri peşinden sürükledi. Dinin neredeyse hayattan tard edildiği bir dönemde, Türkiye’de İslâm’a dönüşü telkin eden öncü isimlerden biri oldu. Dindar bir aydın kitlenin ortaya çıkışına verdiği emeği kendisi de  heyecanla anlatır:

“Maya tutması için otuz küsur yıldır, devrimbaz kodamanların viski çektiği kamıştan borularla ciğerimden kalemime kan çekerek yırtındığım, kıvrandığım ve zindanlarda çürüdüğüm bu gençlik karşısında uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allah’a hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim, manevî babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır.”

“Gençliğe hitabe” yüksek sesli bir vasiyet metnidir ve Üstad’ın kendi sesinden dinlemek hâlâ mümkündür.

Necip Fazıl’ı Necip Fazıl yapan onun mücadelesidir. Öyle olmasa idi, Ahmet Haşim gibi, büyük bir şair ve edebiyat adamı olarak edebiyat tarihine mal olacaktı. Halbuki, Necip Fazıl hayatının bir döneminden sonra şairliği küçümsemiş ve fikri-politik bir mücadele yürütmüştür.

Bugünün siyasetinin tepe isimleri, onun mücadelesine çok şey borçludur. Bu borcun edası bâbında neler yapılmıştır peki?

Bazı toplantılar, kitaplarının toplu alımı ve nihayet bir ödül ihdası…

Necip Fazıl kimdir? Sorusunun cevabı hem kolay, hem zordur. İslâmî yönelişte bu ismin merkezî bir yeri vardır. Fakat Necip Fazıl aynı zamanda bir kimlik üzerinden konuşan, bu kimliğin öneminin altını her vesile ile çizen bir şahsiyettir.

İslâm ve onun bir dönemde tecessüm eden devleti, Osmanlı ve Osmanlı sonrası zihnimizde meydana gelen teşevvüşe karşı İslâm’ın Osmanlı yorumundan çıkarılan kimlik…

Bu kimlik, ister istemez “Türk” kavramına gelip dayanır. Elbette bu etnik bir kavram değildir. Dil, edebiyat, kültür, medeniyet… Bu konularda Necip Fazıl’ın söyledikleri dikkatle okunmalıdır.

Necip Fazıl mücerret bir İslâm, hatta mücerret bir İslâm kardeşliği üzerinden konuşma yolunu hiç bir zaman tercih etmez.

İslâm evet, fakat tarihi olan, yaşanan bir İslâm. Bu tarihin tecessüm ettiği topraklar, Anadolu ve Osmanlı coğrafyası. Yani din, tarih ve toprak… Bunların Necip Fazıl’da temel, hatta vazgeçilmez kavramlar olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Necip Fazıl’ın esas mücadelesi işte bu kavramların genç nesillerin zihnine yerleştirilmesi mücadelesidir. Bu mücadelenin görünürleştirilmesi için hareket noktalarından biri de, İslam-Osmanlı varlığının bu ülkedeki tezahürlerini savunmaktır. Bu savunmanın vazgeçilmezi ise Fatih’in emaneti Ayasofya’dır.

Bu aslında bir kimlik mücadelesidir. Ayasofya tarih ve coğrafyaya oturmuş bir İslâm’ın tecessüm etmiş halidir. Bu toprakların geçmişini kendini katarak yorumlamaktır Ayasofya.

Şu cümleler onun meşhur Ayasofya Hitabesi’nden:

“129 yıl boyunca dışarıdan batı emperyalizmasının, içeriden de onların sadık ajanları sıfatıyla kozmopolitlerin, masonların ve nihayet hepsinin birden ana sermayesi ve gönüllü fedaisi halinde, adı Türk, küfür tip ve zümrelerinin idare ettiği bu cereyan, Ayasofya’yı müzeye çevirmekle, sağlık müzelerindeki balmumundan frengili suratlar şeklinde Türk’ün öz ruhunu müzeye kaldırmış oldu.”

Bunun zamansız bir hatırlatma olduğu düşünülebilir. Belki de tam zamanıdır. Bir gazete üzerinden Necip Fazıl ödülü ihdas edildi. Öncelikle söyleyeceğim şu: Bu ödül bir gazete ve basın kuruluşu üzerinden ihdas edilmemeliydi.

Günlük düşünen ve üreten yapılar üzerinden köklü sistemler kurmak mümkün değildir. Ayrıca, çok sayıda basın ve yayın kuruluşu vardır. Bunlardan birinin icraatı diğerlerinin ilgisini zayıflatır. Nitekim, burada da öyle olmuştur. Bir gazete Necip Fazıl ödülünü sırtlanmış, duyurusu, tanıtımı bu gazete ve çevresi ile sınırlı kalmıştır.

Necip Fazıl kendi adına ihdas edilen ödülleri, gazetenin ilan ettiği isimlere verir miydi?

Bu konuda çok fazla yorum yapmayacağım. Sadece bir noktanın altını çizeceğim: Necip Fazıl Ayasofya’nın müze olarak kalması yönünde imza atan bir kişiye asla ödül vermezdi!

Necip Fazılcılar “dava taşı”nı yanlışlıkla başka bir gediğe mi koydular acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi