Filistin bayrağı!
Filistin’le, Gazze ile ilgilenmeli miyiz?
Bu sorunun şu sıralar yüksek sesle değilse de, fısıltı halinde sorulduğunu tahmin edebiliriz. “Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel siyaseti bunu gerektirir” denilirse, bu doğrudur! Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti İsrail’i tanıyan ilk devletlerden biri olmuştur! Üstüne üstlük, ABD dahil bütün büyük devletler İsrail’e destek verirken; daha da ötesi: Arap dünyası gereken tepkiyi göstermezken...
Cumhuriyetin geleneksel siyaseti doğru ise, bugünkü doğru olamaz! Bugünlerde bu görüş yüksek sesle dile getirilemiyorsa, çok açık bir haksızlık ve zulmün bütün dünyanın gözü önünde cereyan ediyor almasındandır.
Cumhuriyet hükümetleri İngilizlerin Ortadoğu’da tesis ettiği yapılanmayı doğrulama zeminine oturan bir siyaset takip etti. Bu yapılanmanın temelinde Lozan Antlaşması vardı ve Türkiye bu antlaşmayı kendi milletlerarası kuruluş belgesi olarak görüyordu.
Bugün farklı bir noktadayız. Emperyalistlerin barış iddiasıyla kurguladığı Ortadoğu yapılanmasının asla barışa hizmet etmediği ve etmeyeceği apaçık ortada. 90 yıl sonra manzara başka türlü yorumlanabilir mi?
Bölgenin Osmanlı’dan koparılması, Araplar da işin içine katılarak sağlanmıştı. Filistin’de uluslararası bir rejim kurulması, 1916 Mayısında Says-Piko Antlaşması ile kararlaştırıldı. Diyelim ki, bu gizli anlaşmadan Şerif Hüseyin haberdar olmadı. Bir yıl sonra ilan edilen Balfur Deklarasyonu’nu ne yapacağız?
İngilizler, Mısır-Hindistan yolunun güvenliği için Filistin’de bir Yahudi yurdunu gerekli görüyorlardı. Şerif Hüseyin bu konuda bilgilendirilmiş ve o cenahtan bir tepki gelmeyeceği garantiye alınmıştı. İşte 1948’de kurulacak İsrail devletinin temeli bu deklarasyonla atılmıştır.
İngilizler Şerif Hüseyin’i büyük Arap krallığı vadiyle isyan ettirdiler. Fakat Hüseyin umdukları başarıyı gösteremedi. Hüseyin’in tek başarısı, Akabe’yi ele geçirerek İngilizlerin Kudüs’ü işgalini sağlamaktır!
Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru İngilizler önce Birüsseba’yı, sonra Gazze’yi ele geçirdiler. General Allenbi komutasındaki İngiliz ordusunu Şerif Hüseyin’in birlikleri de destekliyordu. Kudüs’ün işgalinde de Hüseyin’in askerleri vardı.
Acaba bu istila sırasında, İngiliz bayrağının yanında Hüseyin için İngilizlerin çizdiği -ki Hüseyin’in sadece bayraktaki kırmızının tonunda küçük bir değişiklik talep ettiği söylenir- muhayyel Arap krallığının bayrağı da taşınıyor muydu?
Bunu tahmin edebiliriz...Eğer öyleyse, bugün Filistin’de kullanılan bayrak ilk defa o zaman bu bölgede görünmeye başlamış demektir!
İngiltere’nin 1. Dünya Savaşı sonrasında Türkiye ilgili bütün hesapları, Hindistan’dan Mısır’a bütün Müslüman toplumların tepkileri dikkate alınarak yapılıyordu. Bu geniş coğrafyada bu anlamda en hassas bölgeler Hindistan ve Filistin’di.
Osmanlı karşıtı dalga bölgede tesirini çabuk kaybetti. Filistin’de, Gazze’de Türkiye’deki Millî Mücadele gelecek ümidi olarak heyecanla takip ediliyordu. Esasen Anadolu’da nasıl Kuva-yı Milliye teşkilatları varsa, Suriye ve Filistin’de de Kuva-yı Milliye teşkilatı mevcuttu. Elbette Anadolu’daki gibi fiili çatışmaya giren bir teşkilat değil, kamuoyu oluşturan bir yapıdan söz ediyoruz.
Ordumuzun 1922 Eylülünde İzmir’e girişi, Gazze’de ve Filistin’in birçok yerinde evlere ay yıldızlı bayraklar asılarak kutlandı. Camilerde dualar edildi, Türkiye’deki savaş mağdurlarına destek için yardım toplandı.
Anadolu’daki savaşın sonucu alındıktan sonra,1922 sonunda Filistin’in önde gelen din adamları, şeyhleri, eşrafı M. Kemal Paşa’ya telgraf çekerek Türkiye hükümetinin himayesini talep etti. Yönetici kadro böyle bir risk alacak durumda değildi. Onlar, öncelikle Türkiye sınırlarının tayini ve müstakil bir otoritenin tesisini düşünüyorlardı.
Bugün şartlar aynı değil. Türkiye için de, Filistin halkı için de... Ayrıca dünyanın başına belâ olan bir terörist devlet Filistin toprakları üzerinde kurulmuş durumda. Bölgedeki huzursuzluğun en temel sebebi bu devlet ve takip ettiği saldırgan siyaset.
Bu durumda, her şey bir yana bırakılsa bile Türkiye Gazze ile, Filistin’le insanî olarak ilgilenmek zorunda.
Filistin halkına destekte, şahsen milletimizin kahir ekseriyeti gibi bizim de bir tereddütümüz yok. Kafamıza takılan, İngilizlerin Hüseyin için çizdiği bayrağın hâlâ Filistin’de başların üstünde taşınıyor olması. İngilizler müslümanların ortak sembolü hilâli Hüseyin için icad ettikleri bayrakla silmek için kuvvetli bir adım attı. Daha sonraki bütün “Arap” bayrakları -her nasılsa- bu bayrağın versiyonlarından ibarettir. (Suudilerinki hariç.)
Ezcümle: Filistinliler apaçık bir yabancılaşma sembolü olan bayrak yerine kendilerine yakışan bir bayrak seçmeliler!
Montrö’nün yıldönümü: Niyetimiz, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin imzalanmasının yıldönümünde bu konuyla ilgili bir şeyler yazmaktı. Fakat Gazze öne geçti. İnşallah yarın o konuyu ele alacağız.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.