D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Telekom’da Türkçe Bilen Var mı?

Telekom’da Türkçe Bilen Var mı?

Bu gazetenin her sayfası, her santimetre karesi önemli. Fikri, zikri, mücadelesi olan bir yayın organında şahsî konuların, lüzumsuz işlerin, malayaninin yeri olmaz. Bize emanet edilen sütunlar da öyle. Her satırının hakkını vermemiz gerekir. Bu yüzden şahsımızla ilgili konuları değil, bütün toplumu ilgilendiren mevzuları seçip onun üzerinde fikir beyan etmeye çalışırız.

Fakat bazı konular vardır ki, sadece sizi değil, bütünü alâkadar eder. 

Cep telefonu, internet vb. modern iletişim yapıları ortada yokken, iletişimsizlikten bu kadar şikayetçi miydik? Ben hatırlamıyorum. Sabit telefon bağlatmak Turgut Özal dönemine kadar yıllar alırdı. Bir iletişim devrimi yapıldı, telefon bağlatmak, şehirlerarası ve milletlerarası görüşme yapmak olağan hale geldi. Şimdi şartlar görünüşte daha iyi. Herkesin en az bir telefonu var! Her ferd, telefon ve internet iletişimi maksadıyla her ay küçümsenemeyecek meblağlar ödüyor. 

Bütün bunlar, bir zamanlar Devlet’e ait iyi kâr getiren bir kurumun, Telekom’un özelleştirilmesinden sonra daha iyi mi seyrediyor, yoksa daha kötü mü? Bu sorunun doğru cevabı, özelleştirmeden sonra sektöre ne kadar yatırım yapıldığı ile yakından ilgili. Muhtemelen yatırım yapılıyordur, fakat bunun ne ölçüde olduğunu bilmiyoruz. Bir diğer mesele de devlet bürokrasisinden özel sektöre geçilince bürokrasinin azalıp azalmadığı...

Kendi tecrübemizi paylaşmak istiyoruz.

5-6 yıldır yazları Türkiye’nin İstanbul ve Ankara’dan sonra en büyük 3. şehrinin, İzmir’in taşrasında geçiriyoruz. Ankara’daki imkânlarını burada da bulacağımızı her yıl ümid ediyoruz ve her defasında hüsrana uğruyoruz. Geçen yıllarda maruz kaldıklarımız, bizde bezginlik meydana getirdi. Buna rağmen, Çeşme’ye varır varmaz Telekom’un Alaçatı’daki bürosunun yolunu tuttuk. 27 Haziran’da iki aylık “yalın internet” için müracaat ettik. 

“Bir hafta içinde bağlanır, hattınız kullanılır hale gelir” denildi. Süre dolarken, 3 Temmuz Perşembe akşama doğru ekip geldi, hattımızı kontrol etti, sinyal alındığını, gün içinde mesaj geleceğini ve interneti kullanabileceğimizi söylediler ve bir kağıt imzalatıp gittiler. 

Her hangi bir mesaj almayınca, ertesi gün, cuma öğleden sonra şikayet bildiriminde bulunduk ve eğer bugün bağlantı sağlanmazsa, işin pazartesine kalacağını, değil iki ay, bir buçuk ay bile kullanamadığımız hat için tam ücret ödemeye mecbur edileceğimizi ve bunun da ahlâkî olmadığını söyledik.

O gün, ertesi gün gelen giden olmadı. Tam 6 Temmuz pazar akşamı, saat 7 civarında bir ekip geldi. Hattı kontrol ettiler, sağı solu kurcaladılar ve kablolarımızda sorun olduğunu, sinyal alınamadığını söylediler. Yoldan eve kadar kablonun değişmesi gerekiyormuş. Nasıl yapılacağını sorduk, “bu sizin sorununuz” dediler. 

Üç gün önce sinyal alınan hatta ne olmuştu? Tahminimiz, 7 günlük süre geçtiğinden hatayı bize yıkmak için bir tertip yapıldığı yönünde. Biz de artık bu işlerle uğraşmaktan bezdiğimiz için ertesi gün, ev sahibi olarak abone işlemlerini yaptırdığımız eşimle birlikte müracaat ettiğimiz Alaçatı Telekom’a gittik. Abone olmaktan vazgeçtiğimizi bildirdik, dilekçe vermemizi söylediler. 7 Temmuz tarihli dilekçeyi verdik. Dilekçede müracaatımızı iptal ettirmek istediğimizi açıkça beyan ettik. Oradakiler, bir problem olursa bizi arayacaklarını söylediler, telefonlarımızı kaydettiler. Neyse ki, dilekçenin fotokopisini aldık, dilekçenin alındığına dair notu da altına ilave ettirdik. 

23 Temmuz’a kadar arayan soran olmadı. O sabah Urla Yarımada Telekom müdürlüğünden birisi arayarak internetimizde sorun olup olmadığını sordu. Biz de “buna düpedüz alay etmek denir!” cevabını verdik. İnternet bağlantısı sağlanamadığı için iptal başvurusu yapmıştık. “Hayır siz iptal başvurusu değil, arıza başvurusu yapmışsınız” dediler. Biz de “dilekçe önünüzde ise, bakın, Türkçe biliyorsanız, orada talebimiz açıkça belirtilmiştir” cevabını verdik. 

Bunun üzerine, “iptal bununla olmaz, form doldurmanız gerekirdi” buyurdular. Biz de “bizzat Telekom ofisine gidip dilekçemizi verdik, bize form doldurun deselerdi doldururduk” cevabını verdik. Öğleden sonra müşteri ilişkileri yöneticisi olduğunu söyleyen (ismi bizde mahfuz) biri daha aradı. Mütehakkim bir eda ile aynı lafları o da tekrarladı. Biz de arıza değil, iptal başvurusu yaptığımızı tekrarladık. Cevabı “öyle iptal olmaz, bedelini ödeyeceksiniz, form doldurmamışsınız” oldu. 

24 Temmuz sabahı tekrar arandık. Onlara göre, 3 Temmuz’da kimse eve gelip, “bağlantı var” dememiş, 7’sinde gelenler ise, teknik destek teklifinde bulunmuş, reddetmişiz! Neyse ki, o gün hiçbir evraka imza atmadık, diye düşünmeye başladık. 

Söylediklerimiz, “bunlar şifahi şeyler, delil olmaz” denilerek savuşturuldu. Sonunda baklayı ağızlarından çıkardılar: İptal başvurumuza rağmen, hiç hizmet almamamıza rağmen, iki aylık ücretin tamamının tahsil edileceği söylendi. Biz de bunun düpedüz ahlâksızlık olduğunu, Telekom’un resmi ofisine giderek iptal müracaatında bulunduğumuzu, söyledikleri şekilde iptal dilekçesi verdiğimizi belirttik. “Hayır o iptal değil, şikayet dilekçesidir” ısrarını sürdürdüler. 

24 Temmuz günü öğleden sonra biz yokken gelmişler, bir de döndük ki, bir kamyonet, bir minibüs ve görevliler oralarda dolaşıyor. Söylediklerine göre, kablonun üzerine taş düşmüş. Ondan bağlantı sağlanamamış. “Bunu tesbit etmek ve bize söylemek için geç kalmadınız mı?” sorumuz cevapsız kaldı. Bunu 7’sinde gelen ekip söylese idi, inandırıcı olurdu. Ayrıca 27’sinde müracaat, ertesi ayın 7’sinde gelen ekip, bir hafta değil on gün sonra bir ekip ve nihayet 24’ünde başka bir teknik ekip... Hızlı erişim çağındaki sür’ate bakar mısınız?

Telekom’da bir şeylerin iyi gitmediğini gösteriyor bütün bunlar. Eğer ortada özel sektöre devredilmiş bir tekel olmasa, alternatif kurumla işinizi halledersiniz. Böyle bir şansınız da yok. Rekabet yok, bürokrasi racon kesmeye, vatandaşın ensesinde boza pişirmeye devam ediyor. 

Türkiye bunun üzerinde düşünmek zorunda. Devlet tekeline itiraz edenler, neden özel tekele itiraz etmiyorlar? 

Bakalım, Telekom’da Türkçe bilen var mı? Bilen varsa, bizim iptal dilekçemiz yerine ulaşır, verilmeyen hizmet için bedel talep edilmez. Ya edilirse? İşte bu apaçık haksızlıktır, ahlâksızlıktır. Bu haksızlıkla ve ahlâksızlıkla türlü meşru yolla mücadele etmek, boynumuzun borcudur!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
33 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi