Gökalp’dan Demirtaş’a
90 yıl önce, 1924 Ekiminde İstanbul’da vefat eden Ziya Gökalp düşünce tarihimizde önemli bir yere sahip. Bakalım 90. Yılında hatırlanacak mı?
Ziya Gökalp denilince ilk akla gelen Türkçülüğün Esasları kitabıdır. Meşrutiyet düşünürü olan Ziya Gökalp’ın bu kitabı sağlığında basılmış son kitabıdır ve Cumhuriyet’in başlangıcında bir devlet ideolojisi oluşturma gayreti sezilir. Tabii ki “kemalizm eşittir Türkçülüğün Esasları” diyemeyiz. Fakat, Türkçülüğün Esasları kitabının Cumhuriyetin ilk döneminde uygulamaya yönelik ciddi etkileri olduğunu kabul etmek gerekir.
Diyarbekirli Ziya Gökalp’la Elazizli Selahattin Demirtaş’ı birlikte anmamızın sebebi ne olabilir? Biri yakın tarihimizin siyasetinde de müessir olmuş önemli bir düşünür, diğeri Türkiye’de etnik siyasetin ünlü isimlerinden biri...
Ziya Gökalp’ın Zazalığı yaygın bir bilgidir. En azından yarı Zaza olduğu söylenir. Etnikliği, ırkı mesele edenlerden değiliz, fakat etni-ırk zaman zaman ihmal edilemeyecek bir önem kazanabiliyor.
Sonradan Türkçülüğün Esasları’nı yazan Ziya Gökalp’in gençliğinde bir kimlik buhranı geçirdiği, intihara kalkıştığı söylenir. Sonra bu buhranı aşmış, eğer Zaza ise, etnik kökene göre değil, kültüre göre tanımlanan bir türkçülük fikrinin bayrakdarı olmuştur. Bu o zaman için geniş müslüman idrakini fazla rahatsız etmeyen bir millet yaklaşımı olarak görülebilir.
Gökalp bu çıkış yolunu bulmasa idi, ne olurdu? Yaşadığı toplumun marijinal bir unsuru olarak saplantılar içinde hayatını tamamlardı. Gökalp, büyük düşünmüş, bütün toplumu kucaklayan, bu arada kendi etnik kökenini de toplumla barıştıran bir şahsiyet olmuştur.
Gökalp’ın Kürtlük, Kürt aşiretleri üzerine çalışmalar yaptığı da biliniyor. Zazaların Kürtlüğü konusu üzerinde de kafa yorduğu tahmin edilebilir. Bugün de tam açıklığa kavuşturulamamış olan Zazaların Kürtlüğü iddiası, bu topluluğa mensup olanların seçimlerini ne yönde etkiliyor, bunun ciddi şekilde araştırıldığını söylemek zor. Bütün Zazalar bir yekûn içinde Kürt siyasi hareketi içinde yer alıyor mu?
Bunu tam manasıyla bilmiyoruz. Herşeye rağmen, ne kadar yakınlık veya benzerlik olursa olsun, Zazalar, Kurmançlar, Soraniler...var ve bunların ne ölçüde olursa olsun farklılıkları, her zaman etnik iddiaların temeli olabilir.
Elazizli Demirtaş’ın, ailesinin Kürtlük veya Zazalık iddiasında olmadığını, belli bir yaşa geldiğinde kimliğine vakıf olmasından çıkarabiliriz. Birden Zaza olduğunu, eğer Zaza eşit Kürt’se Kürt olduğunu öğrenen Demirtaş’ın Ziya Gökalp gibi bir buhran içine düştüğünü tahmin edebiliriz. Onun, Gökalp gibi bu buhranı kolaylıkla atlatamadığı anlaşılıyor. Gökap daha geniş bir şemsiye altında kendini tanımlarken, Demirtaş ondan herhalde yarım asır sonra, daha küçük bir şemsiyeyi tercih etmiş ve siyasî kürtçülük hareketinin önemli bir siması haline gelmiştir.
Demirtaş’ın Cumurbaşkanlığı adaylığı, başlıbaşına bir dönüşümün başlangıcı olabilir. Türkiye’nin kahir ekseriyetinin tanımlaması olan ve kesinlikle etnik tanımlamaların üstünde bulunan Türklükle kavgalı bir şahsiyetin Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir behresi olması beklenemez. Demirtaş zaman zaman yaptığı açıklamalarla bunu izale etmek istiyor gibidir. Fakat uzun süre içinde bulunduğu atmosfer onun üslûp ve davranışlarını öylesine etkilemiştir ki, marijinal sol grupların, küçük azınlıkların savunulması zemininde kalmış, büyük çoğunluğun öncülüğü, liderliği konusunda hiçbir yankı uyandıran tavır ortaya koyamamıştır.
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı olmak isteyen biri, bütün halkı bir millet olarak göremiyorsa, onun millet anlayışı, toplum anlayışı geniş kavrayışlara müsait değil demektir.
Eğer Türkiye’deki azınlıkların tamamına bir başkan seçilmesi sözkonusu olsa idi, Demirtaş’ın sürdürdüğü propaganda faaliyetleri çok başarılı bulunabilirdi. Fakat, bugünkü konumu, Zazaları hiç, Kürtleri ise geniş ölçüde tatmin etmekten uzaktır.
Biliniyor ki, adaylara sırf kampanya dönemindeki çalışmaları veya konuşmaları yüzünden oy verilmeyecek. Öyleyse Demirtaş’ın uzatmaların oynandığı bir maçta, galibiyeti kesin takıma vakit kaybettirmek ve böylece değişmeyecek sonuca razı olmaktan başka bir iş yapmadığını söyleyebiliriz.
Seçim bu hafta sonunda yapılacak. Sonuçlar sabaha kalmaz. Demirtaş seçim sonrasında siyaseten geldiği yere dönüp kaldığı yerden mi devam edecek, kendisine ve siyasi akımına merhale katetirebilecek, Türkiye partisi olmasını sağlayacak bir yöne mi yönelecek?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.