Terbiye Sorumluluğumuz
Genel olarak İslam, insanın doğuştan iyi olduğunu kabul eder. Bozulma ve fıtrattan sapma sonradandır. Asıl güzel olan, insanı hayrete düşüren biyolojik bir yapı ve bu yapının içinde esrarengiz bir manevi âleme sahip olan insanın, terbiyeye müsait olmasıdır. Eğer insan terbiyeye müsait olmasaydı, peygamberler gibi mürebbilere ihtiyaç kalmayacaktı. Terbiye edilmeye müsait olan insanı, en güzel şekilde tanıyan ve onun terbiyesine büyük bir önem veren İslam dini de kendine has bir talim ve terbiye plan, program ve metodu ortaya koymuştur. İnsanın terbiye edilebilmesi için onun psikolojik özelliklerinin tanınması zaruridir. Bundan dolayı İslam, insanın tanınmasına ve onun özelliklerine uygun talim ve terbiye plan ve programları yapılmasına ayrı bir önem vermiştir. Mademki terbiye insan üzerinde bir tasarruftur öyle ise bu tasarruf acemice ve rastgele yapılamaz. İnsanın, insan elinde bir oyuncak olmaktan çıkması için onu iyi tanımalıyız. Onun şahsiyetindeki ilahi unsurları zedelemeden, birini diğerine kurban etmeden terbiye edebilmek için öncelikle terbiye tezgâhımızdaki insanı tanımaya çalışmalıyız. İslam dini başlangıcından itibaren terbiyeye çok büyük bir önem vermiştir. Zaten İslam’ın en önemli amacı, insanı terbiye ile fıtratına döndürmektir.
Dünyanın küçüldüğü, bilimin ve teknolojinin hızla arttığı, çocukların ilgisini dağıtan, çok olumsuz unsurların çoğaldığı günümüzde; çocuk yetiştirmek ve terbiye etmek, hem zor, hem de önemli bir hale gelmiştir. Aile ocağının çocuk için ne derece önemli olduğu, yapılan araştırmalar sonucunda ortaya konulan ve herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Bebeklik çağından itibaren, çocukluk yıllarının da bu kurum içinde gelişmesi, aile müessesesine ayrı bir önem kazandırmaktadır.
‘Ağaç yaşken eğilir’ atasözü yerinde ve zamanında yapılması gereken terbiyenin önemini dile getirmektedir. Zira bir boya ile ilk defa boyanmış bir yün, boyanın rengini öyle sağlam bir tarzda emer ve alır ki; onu artık ikinci defa başka bir renge boyamak kolay olmaz. Yaş bir ağaç bükülerek kolayca çember haline getirilebilir, fakat kuruduktan sonra bu çemberi düzeltmek ve ağacı eski haline getirmek istersek kırılır. Tıpkı bunun gibi ilk izlenimleri insan ruhunda öyle sağlam, kuvvetli ve derin tesirler bırakır ki, onları beyinden söküp atmak adeta imkânsızlaşır. Çocukluk dönemi böylesine bir önem taşıdığı için, bu yıllarda alınan dini terbiye de kişiyi hayatı boyunca etkilemekte, onun duygu ve düşüncelerine, tutum ve davranışlarına yön vermektedir.
Gençlik yılları üzerine araştırmalar yapanlar, çocukluk çağında dini konulara ilginin yüksek olmasına rağmen, sağlıklı bir yönlendirme olmazsa zamanla azaldığını, gittikçe daha az öğrenme isteği duyulduğunu sonunda inkâr edici bir tutuma dahi dönebildiğini ortaya koymuştur. Hangi yönden bakılırsa bakılsın, ilk çocukluk yıllarının önemi ortadadır. Bu yaşlarda çocuğun dini duyguları uyandığından, ona verilen terbiye biçimi daha sonraki yıllarda çocuğun inanç, tutum ve davranışlarını da etkilemektedir. Genel kanaate göre, çocukların çevrelerinden bu denli etkilenmeleri, zihni yapılarının kendilerine verilen her şeyi kabullenmeye gayet elverişli olduğundandır. İşte bu uyum gücünün iyi bir şekilde yönlendirilerek, dini terbiyenin ilk çocukluk yıllarında en mükemmel şekliyle verilmesine çalışılmalıdır. Zira 10-12 yaşlarına kadar olan dönemde din ve ahlak değerlerinin büyük bir kısmı çocuk tarafından özümsenmektedir.
Çocuğun dini terbiyesinde en büyük görev, hiç şüphesiz anne babaya düşmektedir. Eğer anne baba bu hususta hazırlıklı iseler, üzerlerine düşeni hakkıyla yapacaklar ve ciddi bir problem yaşamayacaklardır. Eğer bu konuda bilgisiz ve hazırlıksız iseler hem kendileri, hem de çocuğun geleceği açısından büyük sıkıntılarla karşılaşacaklardır.
Çocuklara ne verilirse onun karşılığı görülecektir. En azından yakın geçmişte yaşanan tecrübelerden ibret alarak ve istifade ederek, selim bir akla, ilim ve irşada dönelim. Yeni talim ve terbiye yılı başlarken sorumluluğumuzu bilerek, gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru çocuklarımızın terbiyesiyle bizzat ilgilenelim. Rabbimizin bize vermiş olduğu en değerli emanet olan çocuklarımızı yine Rabbimizin muradına uygun olarak terbiye edebilmek için usul ve metodumuzu Kur’an’dan öğrenelim. Bunun için bütün anne ve babaları Lokman Sûresi’ni ulaşabildikleri tefsirlerden dikkatli bir şekilde okumaya davet ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.