D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Buyurun “Hacı Bayram Çarşısı”na!

Buyurun “Hacı Bayram Çarşısı”na!

Niyetim, Cuma namazı için Hacıbayram Camii’ne gitmekti... Sağdan soldan Ankara ile ilgili yazılarımla ilgili olarak, “Başkan iyi işler de yapıyor, epeydir Hacıbayram’a gitmediğin anlaşılıyor, git gör bakalım”, diyenler vardı... Doğruya doğru, eğriye eğri demek, Hakk’ın hatırını her şeyin üstünde tutmak; iyi, güzel, faydalı bir şey varsa hakkını teslim etmek... Evvelden beri şiarımız bu... 

Ulus’tan Kale istikametinde yürüyüp Zincirli Cami’yi geçtikten sonra sola dönerseniz, Hacıbayram Camii iki şerefeli minaresiyle sizi selâmlar. 

Bu sefer öyle olmadı! Çin-Japon usulü bir “kapı”... Üzerinde o mesafeden okunamayan yazılar... Biraz yaklaşınca “Hacı Bayram Çarşısı” yazısını gözlerim seçti. Niyetimiz Hacıbayram Camii’ne gitmekti, kısmetimizde Hacıbayram Çarşısı varmış!

Hacıbayram külliyesi, esasen Ankara’nın çarşılarına yakındır, fakat tarihen bir “Hacıbayram Çarşısı” yoktur! Hacıbayam Camii’ne kadar sokak, iki geçeli yapılarla doluydu. Bunların bir kısmı, Bayramî tekkesi, Bayramî şeyhinin evi gibi külliyenin parçalarıydı. Tabiî Hacıbayram rağbet gören bir semt olduğu için başka evler de vardı. Sonradan sokağın sağ başına şimdi bütün resimlerde görünen (bir ara Emniyet Müdürlüğü ve halen otel olarak kullanılan) Vakıflar’ın binası yapıldı. Evlerin birkaçı otele dönüştürüldü. Bazı evlerin altı zamanla kitapçı dükkânı oldu. 

1980’lere kadar Ankara’nın kitapçı muhitlerinin başında Hacıbayram gelirdi. Daha sonra, Kızılay’da kitapçı çarşıları oluştu, Hacıbayram kitapçıları tesbihe, takkeye, mise ve diğer “dinî levazımat”a daha fazla yer verir oldular. Gerçi birkaç tane de olsa sadece kitapçı olanlar da vardı, fakat ekserisi böyle idi. Tabii tesbih imalatçıları, ufak tefek yeme içme yerleri, çay ocakları vb. de mevcuttu. 

1990’larda, Hacıbayram etrafındaki evler yıkıldı, belediye biraz “Roma meydanı” anlayışına uygun bir Hacıbayram düzenlemesi yaptı. Tabiî, bu düzenlemede, çarşı da ihmal edilmedi, orada bulunan esnafın, çoğunluğu kitapçı ve “dini levazımat” satıcılarının, yeni mekânları oldu. Vilayet tarafındaki dükkânlar, pek rağbet görmedi, Kale tarafı ise hayli canlı idi. 

Müzmin Başkan bütün eski Ankara’yı olduğu gibi Hacıbayram’ı da gözden çıkarmıştı. Eski yapılar hızla göçüyor, vatandaş bunları ayağa kaldıracak gücü gösteremiyordu. Yıkılan binaların yeri oto park, boşalan harap yapılar ise haneberduşların, esrarkeşlerin yuvası oluyordu. Hacıbayram civarında en müptezel içkili yerler mantar gibi bitmeye başlamıştı. Hava karardıktan sonraz şehrin merkezindeki bu kesimde kendinizi güvenli hissetmeniz mümkün değildi. 

İşte böyle bir zamanda “Mahzun Hacıbayram” yazısını kaleme aldık... Bu yazının tam zamanında yayınlandığını söyleyebiliriz. Kısa süre sonra, Hacıbayram civarındaki yapıların ihyası yönünde faaliyetlere girişildi. Bir süre sonra Hacıbayram Camii esaslı bir onarımdan geçirildi. Şadırvan/ tuvaletler alta alındı ve gayet lüks malzeme ile yapıldı. Demek ki bundan sonra, 1990’larda yapılan çevre düzenlemesi yerine yeni ve Hacıbayram’ın ruhuna daha uygun bir düzenleme için kollar sıvanmış. Belki de uygulama son noktaya yaklaşmış ve açılış için gün sayılmaktadır...

Bizim son ziyaretimiz böyle bir zamana rastlıyor. 

Esas sözümüz şu: Burada asıl kahraman, Hacıbayram Camii ve türbesidir. Elbette onun bitişiğindeki Ogüst mabedi de hesap dışı değildir. Bu ne anlama gelir? 

Bütün düzenlemelerde merkezî yeri Hacıbayram külliyesi almalıdır. Onu ikinci planda bırakan, görünmez kılan bütün uygulamalar yanlıştır. Bu itibarla, kapı niyetine yapılan ve üzerinde “Hacı Bayram Çarşısı” yazan abidevî yapı semtin ruhuyla imtizaç etmez. 

Çarşı düzenlemesi, namazgâha benzer uygulama kod yükseltilerek yapılmış, eskiden hafif bir eğimle dosdoğru Hacıbayram Camii’ne gidilirken, bu imkânsız hale getirilmiştir. İddialı çarşı yapıları, Hacıbayramı gölgede bırakmış, hatta belli mesafeden görünmez kılmıştır. 

Önemli yapıların etrafına bina, çarşı yapılmaz mı? Yapılır elbette. En görünür örnek, dünya şaheseri Edirne Selimiye Camii’nin batısına yapılan arastadır. Camii 1575’de tamamlanmış, bilahire 3. Murat Mimar Davut Ağa’ya bir arasta (çarşı) yaptırmıştır. Arasta’nın camii zemininden 5 metre daha aşağıya yapıldığını hatırlatalım! Arasta, görünüm itibarıyla külliyenin bir parçası olarak algılanır, camiden sonra yapıldığı hissedilmez. 

Hacı Bayram Çarşısı, mimari olarak çarşıdan çok ev, köşk, konak görünümlü yapılarla tanımlanıyor. Tabiî eğim ortadan kaldırılınca, duvar yapmak zorunlu hale geliyor. Duvarın üstünde ilk görünenler bir mermer minber, mihrab ve kürsü...

Öyle anlaşılıyor ki, gerektiğinde Cuma ve bayram namazları burada kılınacak, böylece daha kalabalık bir cemaatin istifadesi sağlanacak. Bunun eski kültürümüzdeki örneği “namazgâh”tır. Namazgâh, haricî bir mekân olduğu için yapı içindeki elemanlar farklı şekilde yorumlanır, daha sade ve yüksekliği fazla olmayacak şekilde yapılır. Eğer örnek isteniyorsa, Gelibolu Namazgâhı’na bakılabilir. Burada mermer, yani dayanıklı malzeme kullanılmış fakat, bina içindeki formlar tekrarlanmış ve elemanlar birbirinden irtibatsız kondurulmuştur. Üç yapı elemanı birlikte ele alınıp daha doğru bir çözüme varılabilirdi. 

Elbette Hacı Bayram Çarşısı için daha söyleyeceklerimiz var. Belki açıldıktan sonra bir yazı daha kaleme alırız. Fakat söylemeden geçemeyeceğimiz bir husus daha var: Hani, şimdi Cumhurbaşkanımız olan Tayyip Erdoğan Başbakan’ken CHP’nin sattığı cami ve mescidlerden bahsetmişti ya... İşte onlardan biri, muhtemelen “Hacı Bayram Çarşısı” yazan üslup yoksunu kapının yerinde idi. Adı: Tülüce Mescidi! 1941 yılında bu mütevazı mabed Vakıfların matbaası olarak kullanılmaya başlanmış. Bizim bildiğimiz zamanlarda Ankara’nın meşhur bir kırtasiye dükkânı idi! 1990 CHP düzenlemesinde mescid ortadan kaldırılmış...

Yeni projede o mescid tamamıyla ihya edilmese bile, minyatür bir yapı olarak oraya kondurulmalı ve yakın tarihi bize hatırlatmalı idi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi