D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Vahiy mi geldi?

Vahiy mi geldi?

Arap Pınarı’nda durum nasıl? 

Ölü sayısı 40’a yükseldi.... Son ölü Gaziantep’in beşinci kaybı... Elbette rekor Diyarbakır’da... Ağır yaralılardan bazısı da kaybedilirse, rakam belki elliye ulaşacak...

Bu Türkiye cephesi!

Türkiye’de 40 can kaybına yol açanlar savaş bölgesinde ne durumda? Her şeye, yani hava bombardımanlarına rağmen IŞİD güçleri, YPG’ye ait bir karargâhı ele geçirdi!

Aynelarap’da durum bu...

Yer adının Türkçe’si Arap Pınarı, Arapça’sı Aynelarap. Mânası aynı...

Gelelim Kobani’ye. Açın en mükemmel atlasları: Böyle bir yer yok. Kürtçe’de de benzer bir kelime yok. Peki burası sırf Kürtlerin yaşadığı bir yer mi? 

En kalabalık grup Araplar olmak üzere Kürt ve Türkmenlerin yaşadığı bir kasaba burası. Nüfus elli binin üzerinde imiş. 

Düne kadar bu halklar kardeş kardeş yaşıyorlar. Kobaniciler tabiatıyla buradan Arapları ve Türkmenleri kaçırtıyorlar. Ülke normale dönerse, burada yaşayan Araplar ve Türkmenler de evlerine dönecek. Peki, hayat kaldığı yerden devam edecek mi? Burada tek başına hak iddia eden ve “Kürt kantonu” kuran terörist PYD kalırsa, bu mümkün olmayacak!

İnsan olanın yapması gereken: Bura halkının ayırım yapılmadan toprağına dönmesini sağlamak... 

Ya “Kobanici”lerin niyeti bu mu? 

Olmadığı ortada. Ahlâkî bir sorgulamada “Kobani” tasnif dışıdır! Şöyle düşünelim: Sınırın bu tarafında bir kasabadaki Arapları, Kürtleri kaçırtıp sadece Türkleri mahsus kılıyoruz!

Söyle pişkin Demirtaş! Buna “evet” der misin?

Bu soruyu neden ona soruyoruz? Çünkü en azından görünüşte son olayların baş müsebbibi o!

Ona rol biçiyorlar, o da o rolü oynamaya çalışıyor. En yüksek rolü cumhurbaşkanı adaylığı idi... Cumhurbaşkanı olsa idi herhalde “eşbaşkan” olacak ve asıl cumhurbaşkanı yine ipleri elinde tutacaktı. Tıpkı şimdi olduğu gibi. 

“Türkiye’nin partisi” olmaktan bahsetti... Türklerin hakkını savunmaktan konuştu... Rol olduğu o kadar belli idi ki...

Rey verenler o role rey verdi; hakikate değil. Hani Mevlana’nın sözü var ya, “gerçek olsa canımızı ortaya koyardık”. 

Rolünü oynadı, yerine döndü. Ve asıl meş’um rolünü geçen hafta oynadı. Bir, silahı alıp saldırganların önüne düşmediği kaldı. Ölen kırk candan söz ediyoruz. Yakılan yıkılan camiler, Kur’an kursları, okullardan, yurtlardan söz ediyoruz. Dükkânlardan, evlerden, müzelerden, kütüphanelerden... Kandan, ateşten... Talandan, soygundan, vurgundan...

Öldürülen insanlar bahsini hiç açmayalım.

Bütün bunlardan sonra çıkıp masum rolü oynamak, daha ötesi suçu “provokatör”lere yıkmak...

Sen önce provokatör kelimesinin mânasını öğren. Türkçe’si: Tahrikçi! Daha da Türkçe’si var: Kışkırtıcı! Baş tahrikçi sensin! Kışkırtıcının önde gidenisin. 

Öyleyse bizzat kendini ihbar ediyorsun!

Bu kadar insanın ölümünden sonra, bu kadar hasardan sonra neyi kurtarmış oldun? Şimdi her yer ne? Malûm, kışkırtma sırasında “her yer Kobani” demiştin. Ne oldu şimdi?

Bu kadar kandan ateşten, hasardan sonra adam açıklama yapıyor. Bir türlü sözünü söyleyemiyor. O arada İmralı ile kısa mesajdan söz ediyor... Herkes sanıyor ki, telefonla kısa mesaj trafiği yaşanmış. İddialar farklı: Daha önce yazılmış bir mektuptan cümleler veya devlet birimlerinin İmralı’dan bir müracaat üzerine alınan mesajı bu zata iletmesi...

İşte “vahiy” bu. Senin aklın, iz’anın, görüşün, sağduyun... Yok mu? Bu kadar vandallık yapılırken, bu kadar can telef edilirken hiç mi vicdanın sızlamadı?

“Vicdan” da ne dersen, sana Kürtçe’sini söyleyelim: “Wijdan!”

Hâlâ “o da ne!” dediğini duyar gibiyim!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi