İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nun düzenlediği, 3.uluslararası kongre, tüm dünyadan katılan genç temsilcilerle tamamlandı. Her ne kadar 1.Dünya Savaşından bu yana geçen yüzyıllık haritayı ve halkların yaşadığı ağır tecrübeleri tartışıyor olsa da... ‘’Geleceğe Yön Ver!’’ ana dinamiği üzerinde kurulmuştu kongre... 

Kongrenin proje danışmanlarından Sümeyye Erdoğan; ‘’100 yıl önce başlayan 1.Dünya Savaşının coğrafyamızdaki en kötü sonuçlarından birisi, fiziki sınırların yanında halkların arasına çizilen fikirsel ve ruhsal sınırlar olmuştur’’ dedi...

Prof.Numan Kurtulmuş ise; iki büyük dünya savaşının ve 70’lerdeki petrol krizinin ardından çöken doğu/batı bloklaşmasının boşta bıraktığı düşünsel zeminin neyle ve nasıl doldurulması gerektiğinden bahsetti. Dünyada tıkanmış ve artık miadını doldurmuş, adalet ve eşitlik taleplerini karşılayamayan bakış açılarının özellikle Arap baharından itibaren bölgeye de sadra şifa olamadığından söz etti... Bu bağlamda; ‘’ 1-Müzakere ve rızaya dayalı toplumsal mutabakatlar kurmamızın gerekliliği..2-Galip devletlerin çizdiği sınırları aşacak, ortak medeniyetin verdiği ilhamla kurulacak gönüllü birliktelik şuuru..3-Nasıl bir arada yaşayacağız sorusuna, coğrafyayı ortaklaştırma imkanları üzerinden verilecek cevaplar..4-Özünde insan olan, ‘’hz.insan’’ı, Ahsen-i takvim’i keşfedecek yeni bir paradigmanın ihyası hakkında düşünmeliyiz’’  başlıklarıyla değerli bir ufuk turu attırdı gençlere...

Kongrede en dikkat çekici konuşmalardan biri Prof.Bülent Aras’a aitti. Onu dinlerken; ‘’eski ve yeni’’ üzerinden, ama içi bence boş şekilde süren gazeteciler arası çekişmenin, aslında boş bırakılan içeriğinin ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Zamana dair değişen diplomatik sosyolojinin, geçen yüzyılda coğrafyamıza öğretilmiş pek çok algıyı nasıl pörsüttüğünü ve yeni geçilecek evrenin, yeni sorunlarıyla nasıl başedebileceğimizi düşündürten çok değerli bir konuşmaydı.. Devletler arası sınırların giderek anlamsızlaştığı, ulus devlet kavramının toplumsal talepleri karşılamakta yaşadığı yeni krizler, devlet dışı aktörlerin giderek daha güçlendiği bir siyasi yelpaze, bölgede yaşanan jeopolitik dönüşüm, acil müdahale ve insani yardımda ortaya çıkan yeni kabiliyetler, yumuşak güç denen sivil örgütlerin diplomaside giderek daha fazla yer tutuyor oluşu gibi başlıklarda yeni dönemin yeni sorunları ve yeni çözümler üzerinde akıl üretmeye çağrı...

Benim moderasyonunu yaptığım oturumda tüm dikkatler Prof.Norman Finkelstein’ın üstündeydi. Holokost kurbanı bir ailenin çocuğu olduğu halde bugünkü İsrail’in işgalci tutumunu eleştiren dili sebebiyle ABD’de ciddi bir sansürle yalnızlaştırılan siyaset bilimcisi, Sakarya Üniversitesinde misafir hoca... Finkelstein, farklı düşünce ve hassasiyet sahibi insanların bir arada yaşayabilmesi üzerine provakatif bir konuşma yaptı ve salondaki gençlerle soru/cevap eksenli çok canlı interaktif bir değerlendirme yapabilme şansımız oldu.

Fotoğraflarıyla takipçisi olduğumuz mültimedyacı Matthew Cassel, Batı Şeria’daki Balata Mülteci Kampında kaldığı günlerde Filistinli mültecilere fotoğraf çekmeyi öğretmiş  2006 yılında. Sonra bu gençlerin çektiği fotoğraflarla sergiler düzenlemiş, İsrail Batı Şeria’ya girişini yasaklamış bu çalışmasından dolayı. Cassel, kendi ifadesiyle tamamlanmamış bir devrim olan Arap baharını da deklanşörü üzerinden takip eden bir meslektaşımız. Gençler onu da çok sevdi...

Türkiye, insani yardım konusunda Dünya çapında 3. Ülke. Türkiye Kızılay’ının başında genç bir doktor var; Mehmet Güllüoğlu. Onu dinlerken salondaki gençler gibi benim de gözlerim parlıyordu.

Gençlik Kongresi, İstanbul kavşağında toparlanan değişik ülkelerdeki gençlerin tanışmasını, birbiriyle iletişim kurmasını, ortak sorunlar hakkında fikirler üretmesini de sağlıyor. ‘’Yabancı’’lık hatta ‘’düşman’’lık algısı üzerinden korkularla kuşatıldığımız eski coğrafya bilgilerinin değiştiği, yeni, çok renkli ve çok dilli bir dünyadayız artık.