Birbirlerini ve birlikte Esad'ı istiyorlar ama...
Önce Aysel Tuğluk'un taş attığı görüntülerin basına yansıması...
Ardından 7-8 Ekim olayları... Ve barış sürecini derinden sarsan öteki gelişmeler...
Bunları toplu halde değerlendirince zihnim ister istemez geriye gidiyor.
Çok uzağa değil, yedi yıl öncesine...
2007 Mayıs'ına dönüyorum.
Ne çabuk unutuyoruz bazı şeyleri?
Hatırlayın, o yılın nisan ayından başlayarak...
Büyük şehirler ve ülkenin batısında meşhur Cumhuriyet Mitingleri rüzgârı esiyordu. AK Parti iktidarının çok geçmeden devrileceğine inananlar çoktu.
İşte tam o dönemde...
Yani bütün muhalefetin toptan ulusalcı kesildiği ve AK Parti'nin Ortadoğu'ya bakışının ana akım medyada tedirginlik uyandırdığı sıralarda...
Aysel Tuğluk birdenbire çıkmış ve "Sevr travması ve Kürtlerin empatisi" başlıklı yazısıyla ortalığı karıştırmıştı.
O tarihte DTP eş başkanıydı Tuğluk.
Yazısında Türklerin ortak bilinçaltında Sevr travmasının "depolanmış bir enerji olarak hazır beklediği"ni iddia eden Tuğluk, bu enerjiyi yeniden harekete geçirmenin Kürtlerin siyasal mücadelesi için de doğru bir strateji olduğunu vurguluyordu.
Tabii sola özgü karmaşık laf cambazlığıyla ve dönemin havasına uygun olarak Tuğluk'un "mucizevi ve ölümsüz lider Mustafa Kemal'in tarihsel eylemliliğinin büyüklüğü"ne alkış tutmayı ihmal etmediğini belirtmeliyim.
Yazının son bölümü ise açık açık "çözüm"ün AK Parti'ye cephe alan Kemalistlerle Kürtlerin "kucaklaşması" sonucu gerçekleşeceğini ima ediyordu.
Sonra ne oldu?
Yazı PKK dışında kalan Kürt siyaset çevrelerinde yerden yere vuruldu. Cumhuriyet mitinglerinin Türkiye'nin siyasal sosyolojisinde önemli bir yeri olmadığı anlaşılınca da bağlı bulunduğu hareket Tuğluk'un tezini rafa kaldırdı. O yılın kasım ayında kendisi de parti eş başkanlığından ayrıldı.
Aysel Tuğluk'un birden ve tekrar "sahne"ye çıkmasını da bir işaret olarak değerlendirmeli mi, bilemem.
Fakat Kandil'den Diyarbakır'a; İzmir'den Ankara'ya bazı kesimlerin yeniden "Türkiye'de ulusalcı bir ara rejim kurulsa, ne iyi olur!" diye hayaller kurmaya başladıklarını biliyorum.
Çünkü o zaman (nihai) iç savaş ortamına dönülecek. Ulusalcılar da, Kürt siyasal hareketi de alttan alta çatışma ortamına dönmenin kendilerine kaybettikleri gücü yeniden kazandıracağını düşünüyor.
Açıkçası birbirlerini ve birlikte Esad'ı istiyorlar ama...
Anlamadıkları şey şu...
Ortadoğu'daki gelişmeler iç karartıcı da olsa...
Olaylar iktidarı duraksatıyor da olsa...
Kandil ile İmralı'nın arasında bin türlü dolap dönüyor da olsa...
Türküyle, Kürdüyle halk artık geri dönüşsüz biçimde barışı istiyor.
Bundan sonra barış kaybetmez, barışı bozmaya kalkan kaybeder.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.