Ümmetin İhtilâfı
İslam tarihinde çok acı bir yara olan KERBELÂ FÂCİASI anılırken, ihtilâfı derinleştirmek yerine, yarayı sarmak ve fitneyi söndürmek gerekir. Hicrî 61. yılı Muharrem ayının 10.günü Resûlüllah’ın ehli-beytinden başta Hz.Hüseyin (r.a.) olmak üzere 72 kişi şehit olmuştur. Yürekleri dağlayan bu vahim kardeş kavgasında, aralarında sahâbeler bulunan Müslümanlar; münafıkların tahrikleri yüzünden birbiriyle savaşmışlardı.
Kökü Hz.Ali ve Hz.Muaviye zamanındaki eski ihtilaflara dayanan, Sıffîn ve Cemel savaşlarıyla başlayan bu fitne ateşinde, Kerbelâ’da nice Evlâd-ı Resûlün başı gitmiş, yıllardır ağıtlar, matemler tutulmuş, fakat bugün hâlâ ibret alınamadığı için benzer acılar sürüp gitmektedir.
Hz.Ali (r.a.) halife seçilince, Hz.Osman'ın katillerinin derhal yakalanıp cezalandırılmasını isteyen Müslümanlara, kargaşa sona erip tam hâkimiyet kurduktan sonra bunu yapacağını söylemişti. İşte bu zamanlama ile ilgili içtihat farkından dolayı, Abdullah ibni Sebe isimli Yemenli münafık Yahudi’nin fitne ve tahrikleri ile patlayan ilk kardeş kavgası, Cemel ve Sıffîn savaşlarında taraflardan toplam yetmiş bin kişi şehit olmuştu. Kerbelâ faciası da bunun devamıdır.
Haçlı dünyası farklı mezheplere mensup Hıristiyanlar; tarihte bir dönem yıllarca süren ve Yüzyıl savaşları denilen, acımasız katl-i âmlarla birbirini yemişlerdi. Sonunda oturup anlaşarak, kalkınma ve medeniyetlerini inşa etmişlerdir. Haçlılar geçmişten ders aldıkları için artık kolay kolay birbiriyle savaşmıyorlar. İhtilaflarını da konuşarak çözüyorlar.
Hz.Peygamberimiz:”Ümmetimin ittifakı kesin hüccet, İhtilâfı da geniş rahmettir” buyururken, anlaşıp birleşmenin gücünü ve önemini vurgulamış, ancak farklı görüşlerin rahatça tartışılmasının da önünü açmış, bağnazca tek seslilik yerine ortak aklın ve tefekkürün gelişmesini istemiştir. Zira “Müsademe-i efkârdan bârika-i hakikat doğar”
İslâm dünyasında, özellikle aziz milletimizin geçmişinde beşeriyete ilim-irfan yayan, dünyayı aydınlatan ilim adamları, mütefekkirler, müctehidler, mürşitler yetişmiştir. Onlar fikre fikirle, ilimle, edeple karşılık vererek tartışmışlar, ihtilafları, mezhep ve cemaat farkını geniş rahmet vesilesi saymışlardır. Yekdiğerini tekfir etmek şöyle dursun, onu kendinden üstün görme erdemini göstermişlerdir.
Ancak dün de bugün de katı taassup içinde olan, dediğim dedik dünyanın merkezi benim diyen, olgunlaşmamış ukalâ ve mağrur bazı kişiler çıkmış, ilim ve fikir yerine zorbalığa ve silaha sarılmışlar, ümmetin baş belâsı olmuşlardır. Bu diktacı cahiller; istişare mahiyetinde görüş belirtmek, sorgulamak, tartışmak gibi normal hareketi bile hoş görmez ve yok etmeye çalışırlar.
Geçmişte Kur’an mahlûk mudur, değil midir? Tartışmalarını cinayetlere kadar vardıran hocalardan tutun, Firavun imanla mı, yoksa imansız mı gitti? diyen mollalara ve nihayet günümüzde Cumhuriyet tarihinin en muhafazakâr ve dirayetli Cumhurbaşkanı’na BOP eş başkanı vs. diyecek kadar gaflet içinde yüzen din bezirgânlarına rastlayabiliriz.
Ülkemizde baskı dönemlerinden sonra, halkımız güçlü ve muhafazakâr bir liderin etrafında büyük ölçüde toplanıp ittifak etmiş ve tarihî değişim ve dönüşümü sağlamışken, hatta dünyadaki tüm mazlumlara el uzatılırken, din ve vicdan hürriyetinin doyasıya yaşandığı bu dönemi anlamayan ve basit bahanelerle hükümeti yaralamaya çalışan nankör Müslümanlar, acaba tarihten Kerbelâdan hiç ibret almıyorlar mı?
Ortadoğu’daki İslam ülke yönetimleri birbiriyle kanlı bıçaklı. İslâm dünyası başsız. İçte ve dışta mezhep ve tarikat farkı düşmanlık nedeni olmuş. Ümmetin ihtilafı fikirden fitneye dönüşmüş, çatışmalar başlamıştır. Geç kalmadan ümmetin tekrar toparlanıp, uyanıp birleşmesi gerekir.
Ümmetin ihtilâfı fikir bazında rahmet, zorbalıkla felâkettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.