Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Papa hilafetsınırlarında

Papa hilafetsınırlarında

Papa Ankara ve İstanbul’da dolaşıyordu ama kulağı kirişte idi. Yahut Musul veya Rakka’da. Mustafa Kemal’in mozelesine çelenk koydu, ziyaretine öyle başladı. Papa’nın ziyaretine ilginç bir görüntü eşlik etti. Ziyaretine hilafeti kaldıran Mustafa Kemal’in mozelesine çelenk koyarak başlayan Papa’nın kulağı ise Musul ve Rakka’da yani nevzuhur hilafet topraklarında idi (The Pope’s journey to the edge of the Caliphate). Kimilerine göre, Papa’nın gezisi hilafet topraklarının sınırında gerçekleşiyordu. Ziyaretinin amacını IŞİD karşıtlığı olarak belirlemişti. IŞİD’in hilafet iddiası çakma bile olsa Batı’nın ve Vatikan’ın bu iddia karşısında alarma geçtiğini görüyoruz. Meseleyi bir Mevlana hikayesi üzerinden daha iyi anlayabiliriz. Yalancının birisi kayıp Şems’in yerinin malum olduğuna dair bir yalanla ortaya atılır, bu yolla Mevlana’nın gönlünü almak ister. Mevlana ona hırkasını verir. Bunun üzerine çevresi adamın yalancının teki olduğunu söylerler. Mevlana’nın cevabı şöyledir: Yalanına hırkamı gerçeğine de ne vermezdim! Batı çakması karşısında bile pür dikkat kesiliyor. Gardını alıyor. Belki de hilafet üzerinden teyakkuza geçerek Batı’yı zinde ve canlı tutmanın yollarını arıyorlar. Bunun üzerinden Papa’ya misyon biçiyorlar. Demek ki Papa kendisini hilafetin karşısına konumlandırıyor. Bu noktada Papa Francis, Obama ve Cheney gibilerin hilafetle ilgili uyarılarının dini akislerini temsil ediyor. Sübyancılık altında kalan imajını korumak için çakma halifelerden medet umuyor. 28 Şubat tabiriyle IŞİD ile alakalı olarak durumdan vazife çıkarıyor.

Francis, 29 Kasım (2014) tarihine denk gelen bu ziyaretiyle birlikte, yarım yüzyıl içinde papaların dördüncü Türkiye ziyaretine imza atmış oluyor. 1967 yılında VI. Paul geliyor. Ardından Mehmet Ali Ağca suikastıyla anılan II. John Paul 1979 yılında Türkiye’ye damlıyor. Ardından da Regensburg’daki skandal konuşmasıyla gündeme gelen 16’ıncı Benediktus üçüncü ziyareti gerçekleştiriyor. Dördüncüsü ise Papa Francis damgasını taşıyor. Francis’in Ortadoğu denklemine bakışı çarpık. Ortadoğu’yu çarpık bir vaziyette Yezidiler (seküler Kürtlerin kullandığı şekilde Ezidi değil) ile Hıristiyanların üzerinden okuyor, onların penceresinden bakıyor. Bu nedenle de Suriye’nin Pol Pot’u olan Esat’ı kınamazken Esat’ın yanında sadece çömez olarak kalabilecek olan Ebubekir Bağdadi ve grubunu telin ediyor. Hem de kaçıncı defa! Sakar Papa bir türlü gerçeklere agah olamıyor. Esat’ı kınamayan Papa IŞİD’i kınamaktan dili yorulacak. Tezat burada. Papa IŞİD’i kınadığı gibi başta İslam dünyası olmak üzere bütün dünyadan da IŞİD’i kınamasını istiyor, bekliyor. Bu çağrıları vaktiyle Esat hakkında da yapmış olsaydı belki de Suriye halkı şimdiye kadar Esat’ın pençesinden kurtulmuş olurdu. Ama Putin gibi mafya tarzı bir iktidarı temsil eden Esat rejimi Papa tarafından şefkatle bağrına basılmaktadır. Bu da gösteriyor ki Papa, Ebubekir Bağdadi’nin panzehiri olmayıp bilakis madalyonun öteki yüzüdür.

Esat modeli hakkında hiçbir şey söylemeyen, hiçbir tanımlama getirmeyen Papa Francis Batı’nın siyasi liderleri gibi kafasını fanatizm ve fundemantalizme takmış vaziyette. İslam fanatizmini ve fundemantalizmini kınamaya ilaveten Irak ve Suriye’deki Hıristiyan azınlıklara kol kanat germeye gelmiş. Halbuki, bu ülkelerde çoğunluk olan Sünniler azınlıklar tarafından kıyıma uğratılmaktadır. Nuseyriler azınlık olmasına rağmen dünyadan aldıkları destekle çoğunluğu katliam yapmaktadır. Papa ise sorunu çoğunlukla azınlık arasında görmektedir. Sanki Suriye’de Hıristiyanlar çoğunluk tarafından ezilmektedir. Şiiler de kutsal eşikler konusunda aynı siyaseti izlemektedir. Halbuki tahrip olan çoğunluğun camileri ve mabetleri, öldürülenler de mensuplarıdır. Demek ki çoğunluğu öldürmek serbest. Papa verdiği mesajda fundementalizm ve terörizmin dini istismar ettiğini ileri sürmektedir. Fundamentalizm siyasi İslam anlamına da geldiğine göre, demek ki Papa Mısır’da Sisi tarafından Müslüman Kardeşlere karşı yapılanları bir nevi onaylamaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gözlerinin içine bakarak Sisi’yi Vatikan’da ağırladığını hatırlatması da bu yönde bir imadır. Lakin Papa’dan utanma arlanma beklemek beyhude. Utanacak olsa zaten bunları yapmaz. Türkiye’deki Ak Saray fobicileri de Papa’yı Ak Saray’ı boykot yerine Sisi’yi boykot etmeye çağırsalardı daha iyi ederlerdi. Papa bildiğini okuyor.Myanmar’da Müslümanların kitle göçü veya tehciri karşısında kimse kılını kıpırdatmazken Batı basını Papa’nın ziyareti münasebetiyle Hıristiyanların bölgede kitle göçünden bahsediyor (exodus). Halbuki Hıristiyanlar arasında göçenlerin sayısından ziyade jenositten geçirilen Sünni Müslümanlardan bahsetmek daha mantıklı, anlamlı ve gerçekçidir. Papa herhalde exodus ile jenosit arasında bir mukayese yapamıyor ve orantı kuramıyor. Ya vicdanı duyarsız ya da matematik bilmiyor. Exodus vesilesiyle azınlık Hıristiyanlar Batı aleminde sıcak bir karşılama ve yuva bulabiliyorlar. Lakin Müslümanlar hem bundan mahrumlar hem de ölenlerin geri gelmesi mümkün değil. Papa’nın Ürdün ve Arnavutluk’tan sonra üçüncü İslam ülkesi olarak Türkiye’yi seçmesinin ardında yatan nedenlerden birisi de tarihi bölünmeyi tamir etmek. Patrikhane ile Vatikan arasında (Şark ve Garp kiliseleri) muvasala hattını temin ve tamir etmek. 1054 yılında açılan yarayı tamir etmeye, tefrikayı gidermeye (healing schism) çalışıyor. 

 Dini anlayışta ahlaki ayak sekiyorsa orada samimiyet değil nifak aramak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi