Yusuf Kaplan

Yusuf Kaplan

İlk Millî Eğitim Kongresi: Medeniyet Ufku ve Yolculuğu

İlk Millî Eğitim Kongresi: Medeniyet Ufku ve Yolculuğu

Antalya’da ilk defa büyük bir Millî Eğitim Kongresi düzenleniyor. Başta Bakan Nabi Avcı olmak üzere, Müsteşar Yusuf Tekin’in özel gayretleriyle düzenlenen Kongre’de varılacak sonuçların, Türkiye’nin eğitim sorununu orta ve uzun vadede çözebilecek yapıtaşlarını döşeyeceğini ummak istiyorum.

Kongre’de Cuma günü, eğitim sistemimizin sorunlarını felsefî boyutlarıyla, derin nefes alarak tartıştığım bir konferans verdim. Uzun bir konferans olmasına rağmen dinleyenlerin sayılarının azalmak yerine artması ve salonun tıkabasa dolması umudumu artırdı.

EĞİTİM MESELESİ, BİR MEDENİYET MESELESİDİR

Türkiye’nin en yakıcı ve yıkıcı sorunu eğitim sorunudur. Eğitim sorunu, varoluşsal bir meseledir.

O yüzden Türkiye, eğitim sorununu halletmeden hiç bir sorununu kalıcı olarak halledemez. Bütün sorunlarımızın kökeninde eğitim sorunu gizli çünkü.

İnsan yetiştirir eğitim sistemi. Bir eğitim sisteminin izini sürdüğü en temel soru, “nasıl bir insan tipi yetiştirileceği” sorusudur.

Eğitim sistemi “nasıl bir insan tipi yetiştirileceği” sorusunun izini, “iyi, güzel ve doğru” fikri geliştirerek sürebilir.

Yetiştirilecek insan tipi ve geliştirilecek “iyi, güzel ve doğru” fikri meselesi, eğitimin bir medeniyet meselesi olduğunu gösterir.

Medeniyet meselesi, Yaratıcı, insan ve dünya tasavvurlarından oluşur: Bir medeniyetin Yaratıcı, insan ve dünya tasavvurları, bir toplumun insan tipinin ve iyi, güzel, doğru fikrinin yegâne kaynağını oluşturur. 

Okul öncesi eğitimden üniversite eğitimine kadar bir ülkenin eğitim sistemi, işte bu kaynağı bütün müfredat programına yayarak hayata geçirmeye çalışır.

PERGEL METAFORU VE İYİ, DOĞRU, GÜZEL FİKRİ

Bir ülkenin eğitim sistemi, o ülkenin medeniyet tecrübesini, tarihî derinliğini, kültürel zenginliğini, entelektüel ufkunu iyi, güzel ve doğru fikri çerçevesinde genç kuşaklara aktarabildiği ve yeni ufuklara taşıyabildiği ölçüde o ülkenin geleceğe emin adımlarla yürüyebileceğinden sözedilebilir.

Sonuçta, bir ülkenin eğitim sistemi, bu temel ilkeler çerçevesinde çocuklarına kişilik, özgüven ve eleştirel düşünme yetenekleri kazandırabildiği ölçüde başarılıdır.

Bir ülkenin eğitim sisteminin genç kuşaklara iyi, güzel, doğru fikri çerçevesinde kişilik, özgüven ve eleştirel düşünme yetenekleri kazandırabilmesinin en imajinatif yöntemi, Mevlânâ’nın pergel metaforudur: Pergel’in sabit ayağı, içinde yaşanılan, nefes alıp verilen zihnî, kültürel ve sanatsal coğrafyaya, yani medeniyet coğrafyasına bastığı, pergelin diğer ayağı ise bütün kültürlere, medeniyetlere ve dünyalara ulaşabildiği ölçüde genç kuşaklara karşılaştırma, eleştiri ve keşif imkânları sunar ve bunun sonucunda da kişilik, özgüven ve ufuk kazandırır.

MANKURTLAŞTIRICI SİSTEMİ GÖRELİM LÜTFEN!

Altını çizerek tekrar hatırlatmak zorunda hissettiğim gerçek şu: Türkiye’de sömürgeci bir eğitim sistemi mevcuttur. Türkiye, Batılılar tarafından sömürgeleştirilememiştir ama içeriden, tepeden uygulanan seküler / Jakoben eğitim sistemiyle kendi kendini sömürgeleştirmiştir.

Türkiye’deki eğitim sistemi, genlerimizle oynuyor. Sadece eğitim sistemi değil, medya rejimi de, kültür sanat rejimi de çocuklarımızın kültürel genlerini delik deşik ediyor: Genç kuşakları mankurtlaştırıyor. Bunu görelim lütfen!

O yüzden önümüzdeki çeyrek asırda, eğitim sorunu konusunda devrim niteliğinde adımlar atamaz, önaçıcı atılımlar yapamazsak, Türkiye mankurtlaştırıcı eğitim sistemiyle de, yıkıcı medya rejimiyle de, yabancılaştırıcı kültür-sanat rejimiyle de bir yere gidemez, devrilir sadece.

Bize ait olan değerli her şeyi bitirir; bize ruh üfleyebilecek muhkem dinamiklerimizi dinamitler, bütün köklü kaynaklarımızı eritir ve bizi Batı kültürünün posası çıkmış ürünlerinin körkütük tüketicileri / kölesi hâline getirir.

EĞİTİMİ, MEDYA VE KÜLTÜR’DEN  BAĞIMSIZ DÜŞÜNEMEYİZ

Son olarak, çağımız, kültür-politik çağı: Eğitimi, medya ve kültür rejimleriyle birlikte ele alamazsak, attığımız bütün adımlar geri tepebilir.

Kültürel genlerimizi delik deşik eden, ruh-köklerimizi kökünden söken, bizi yok edici bir çölün eşiğine sürükleyen mevcut seküler, yabancılaştırıcı, yıkıcı eğitim, medya ve kültür-sanat rejimi ile iki kuşak sonra her şeyimizi yitirmek gibi bir felâketin ve helâketin ortasına sürükleniriz sadece.

İDDİANIZ VARSA VARSINIZ, ÇIĞIR AÇARSINIZ!

Dünyanın yeniden kurulduğu bir süreçte, Türkiye’nin kurucu rol oynayabilmesi için, başta eğitim sistemimiz olmak üzere, kültür ve medya rejimimizi, medeniyet ilkelerimizi çerçevesinde silbaştan yeniden yapılandırmak zorundayız.

Unutmayalım: İddianız varsa, varsınız. İddianız kadarsınız. Bir medeniyet iddianız ve rüyanız yoksa, başkalarının iddialarının ve rüyalarının kölesi olmaktan kurtulamazsınız.

***

Antalya’daki eğitim kongresinde bakanlığımızın yetkililerinin gösterdikleri ilgiye ve evsahipliğine teşekkür etmek isterim. Başta Müsteşarımızı Yusuf Tekin, Özel Eğitim Genel Müdürümüz Kemal Şanlıoğlu ve Yusuf Okumuş Bey olmak üzere bütün ilgilileri kutluyor, kendi medeniyet dinamiklerimiz çerçevesinde çığır ve ufuk açacak bir eğitim modeli arayışlarının başarıyla sonuçlanmasını diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yusuf Kaplan Arşivi