Bugünün saraylısı
Nereden nereye? Oysa farklı başlamıştı her şey... İlk işlerden birisi Oran’daki Meclis lojmanlarını kaldırmak olmuştu... Milletvekilleri halktan kopuk bir şekilde, ayrı bir bölgede değil, halkın içinde yaşamalıydı... Lojmanlar tasfiye edildi... Daha sonra o değerli arazi bir başka şekilde değerlendirildi, o başka hikaye...
Garip gurabadan, fakir fukaradan yana mütevazilik içeren imaja ‘dönemin Başkakanı’nın Ankara Keçiören’de ikameti eklendi... İlk defa bir Başbakan alışılmışın dışına çıkıyor, Çankaya’yı bırakıyor ve Keçiören’i tercih ediyordu... Hoş tercih edilen yer Keçiören’in Aktepe’si veya Piyangotepe’si değildi... Olsun yine de bir fark içeriyordu... Zaten imaj herşeydi...
Bugün o siyasi yolculuğun vardığı aşama Saray’la zirve yaptı... Saray ki, kimsenin maliyetini tam olarak bilmediği ve asla bilemeyeceği bir ululuk göstergesi... İşin trajikomik tarafı, bu sarayı ‘savunucu’ların çıkış noktalarıyla bugün ulaştıkları aşama arasındaki devasa fark...
Bunlar hayatları boyunca hep Asr-ı Saadet’ten referans aramış, en azından öyle konuşmuş, şatafatı lanetlemiş, şatafat sahiplerini halktan kopuk olmakla, diktatörlükle, zalimlikle suçlamış insanlar... Şimdi savunmalarına bakın...
Artık referans için o çokça dillendirdikleri Allah rasulünün veya Hz. Ömer’lerin tutumlarını değil, tarihteki başka sarayları örnek göstererek işin içinden çıkmaya çalışıyorlar... Harıl harıl çalışıp, İngiltere’deki, Fransa’daki, Almanya’daki sarayların maliyetinden ve oda sayılarından bir meşruiyet devşirmeye çalışıyorlar...
Henüz Firavunların, Kisraların saraylarıyla mukayeseye kalkışılmamış olmasını kardan saymamız gerekiyor!.. Bir de sarayın etrafının timsah dolu su kanallarıyla korunmaya alınmamış ve arada bir halka gün bahşedilecek olması önemli tabii!..
***
Mecelle’deki “Su-i misal emsal olmaz” kuralı bunların umurunda değil artık... Soma’daki maden patlamasından sonra faciayı sıradanlaştırmak amacıyla 19. Yüzyıl’da İngiltere’de meydana gelen maden patlamasına sarılan mantık için pek de şaşırtıcı değil aslında gelinen nokta!..
Devir artık tarihteki ‘iyi örnekler’den yola çıkarak model oluşturma devri değil, yaşanan bütün olumsuzlukları, yeryüzünün herhangi bir bölgesinde, tarihin herhangi bir kesitinde yaşanmış bir başka olumsuzlukla izah devri!..
Hele bir de ‘Bugünün saraylısı’ ideolojisini meşrulaştırmak için işi ‘devletin azameti’yle açıklamaya kalkmaları yok mu, tam bir karamizah... Devlet, vatan ve millet kavramıyla problemli sicile sahip ne kadar ‘aydın’ varsa şimdi Osmanlı ve Dolmabahçe üzerinden öyle ‘sarayın maliyetini kutsayıcı’öylesine tarih okumaları yapıyorlar, öyle ‘devletli’ konuşuyorlar ki, hayret etmemek mümkün değil...
***
Fakat bizim de objektif olmamızda, hep kötüyü görmek yerine iyileri de göstermemizde fayda var... Mesela bu sarayın aslında devletin ve milletin olduğunu söylemelerini takdir etmemiz lazım... Oysa biz bu sarayın her yıl tekrarlanan şahsi mal beyanında gösterileceğini zannetmiştik!.. Millete bahşedilmiş olması gerçekten göz yaşartıcı!..
Kerameti kendilerinden menkul ‘yedi güzel adam’dan birisi ‘devlet hizmetinde kullanılacak olduktan sonra harcanan paranın önemi yok’ türünden yazıyor ya, işte o bize yetiyor!..
Zaten sarayın şimdiki kullanıcılarına mülk olmayacağı, bundan sonraki yöneticilere devredilecek olması bizzat ‘saraylılar’ tarafından ifade edildiğine göre mesele yok... Bu durumda halka düşen minnet ve şükrandır!.. Halbuki tarihteki Firavunlar diktatörler, meşru gayri meşru devlet başkanları sarayları ahirete taşıyabilmişlerdi!.. Çok şükür ki, bizimki burada kalacak!.. Çocuklara filan da devredilmeyecek!.. Halka bundan daha büyük bir lütuf olabilir mi?
***
Saray, siyasi iktadarın yumuşak karnı... Konunun gündemde kalmasından çok rahatsız oluyorlar... Buradan muhalefet lehine açılmış bir gedik var... İyi değerlendirmeleri, ‘Saray’ı ve ‘Saraylı’yı sürekli gündemde tutarak, siyasi iktidarı bugüne kadar hiç olmadığı kadar savunma pozisyona mahkum etmeleri gerekiyor...
Allah rasulünden, Hz. Ömer’den, Ömer bin Abdülaziz’den, Ebu Zer’den kıssalarla, Asr-ı saadetten modeler çıkara çıkara siyasi mevziler kazanıp, şimdi o ölçüleri ‘irrasyonel’ bularak ‘şark köşesi’ne asmak ne büyük bir dönüşüm değil mi? Sarayların ve özel ötesi uçakların gölgesindeki bu çelişkiler dünyası, yolculuğun vardığı noktayı belgeliyor...
Nereden nereye? Sarayın savunucularının içine düştüğü drama bir bakın... Bir tanesi bile ‘hamamın namusu’nu kurtarmak için İslam’dan ve tarihinden örnek verebiliyor mu? Şimdi saymaya devam etsinler bakalım Batı’daki veya Ortadoğu’daki ‘kötü örnekler’i didikleyip referans aramaya!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.