Faize bağlananlar
Faiz hak edilmeyen fazlalık, gelir, rant, getiri demektir. Faizi serbest bırakan laik sistemlerde faiz “hak edilmiş bir gelir” olarak kabul edilir; ama bütün ilâhî dinlerde faiz haram kılınmış, yasaklanmıştır. Faiz zulümdür ve haramdır; çünkü faiz alan, hiçbir riske girmeden, emek sarfetmeden, zahmet çekmeden, her nasılsa elde ettiği bir sermaye sayesinde gelir elde ederken bu sermayeyi kullanan, bununla yatırım ve üretim yapmaya teşebbüs eden, emek ve zahmet çeken kimseler faizciye sağladığı sermayeden fazla (miktarı belli ve garantili) ödeme yapmaktadırlar; bu ödeme, müteşebbis kazanmasa da, zarar etse de, evini barkını satmak mecburiyetinde kalsa da yapılmaktadır. Eğer faizi bankalar veya devlet ödeyecekse daha büyük bir zulüm söz konusudur; bu durumda rantiyer hem ana parasını hem de faizini alırken bu faizi ödeyen, çoğu dar gelirli halk olmaktadır. Mesela 2003’te devlet borç batağına saplanmıştı, faizi ödeyebilmek için yeniden faizli borç almakta, bu paradan hiç yarar görmeyen halk ise rantiyere faiz ödemekte idirler. Bankalar iflas etmekte, faizi ve ana parayı, yine bu işten hiçbir menfaati olmayan halk ödemekte idi. İşte bu sebeplerledir ki dinler faizi haram kılmış, sermaye toplamak için kâr ve zararda ortaklık seçeneğini tercih etmiştir. Ticari değil de şahsi ihtiyacı için para/mal bulmak zorunda olan kimselere de şahıslar ve devlet faizsiz olarak kredi verecek, bundan sevap kazanacak, milli birliği güçlendirecek ve ahirete yatırım yapmış olacaklardır.
O yıllarda bir ekonomi yazarı, güncel olan faiz hareketi ile ilgili olarak şöyle diyordu: “Faizler yükseliyor... ‘Eyvaaahhh... Hazine bu faizi nasıl ödeyecek?’ diyerek dertleniyoruz. Faizler aşağıya inmeye başlıyor. ‘Eyvaaahh... Ayşe Hanım Teyzem ile Ali Rıza Bey Amcamın faiz geliri düştü... Perişan olacaklar...’ diyerek dertleniyoruz. Merkez Bankası faizleri indirdi. Ardından bono faizleri inmeye başladı... Ayşe Hanım Teyzem ile Ali Rıza Bey Amcam gibi yaşamlarını faiz gelirine bağlayanlar acep ne durumda diyerek dün banka banka gezdim...”
Bu yazar düşünmüyor ki, o amcanın ve teyzenin elde ettiği gelir, fakir fukaranın cebinden çıkıyor, onlar sıkıntı çekmeden faiz geliri ile geçinirken milyonların mutfağı biraz daha yoksullaşıyor, aç ve açıkların sayısı artıyor. O amca ve teyzelerin elde ettikleri faiz geliri, parayı kullananlar kâr etseler, faiz vergiden ödenmese de yine yoksul halkın cebinden çıkıyor. Çünkü faizli kredi kullanan müteşebbis ürettiği mal ve hizmete, ödeyeceği faizi de ekliyor ve bu malı kullanan ve tüketen halk faizi de ödüyor. Eğer faiz olmasaydı mal ve hizmet, faiz miktarı kadar ucuza alınacaktı. O teyzeler ve amcalar yalnızca ahiret hayatları bakımından değil, dünyada yedikleri faizin kimlerin cebinden çıktığını düşünerek de rahatsız olmalıdırlar.
Pekala geliri giderini karşılamayan, elinde biraz parası olan ve onun faizi ile geçinenler faiz yemesinler de ne yapsınlar?
1. Devlet sosyal güvenlik kurumunu öyle kursun ve düzenlesin ki, ülkede bir tane aç ve açık kalmasın; birileri refah, hatta israf içinde yaşarken diğerleri de hiç olmazsa temel ihtiyaçlarını sosyal güvenlikten sağlasınlar.
2. Kendileri üretim ve yatırım yapamayan küçük-büyük tasarruf sahiplerinin paralarını değerlendirmelerini, faiz değil, kâr elde etmelerini sağlamak için devlet tedbirler alsın; bu paraların çarçur edilmesini, kötü niyetli veya ehliyetsiz kimselerin ellerinde zayi olmasını engellesin.
3. Katılım bankaları kanunundaki aksaklıklar giderilsin, bu bankalar İslam’ın rahmet ve bereket sistemini temsil eder hale gelsinler, tasarruf sahiplerinin onlara -helal yoldan işleterek kâr elde etmek için- verdikleri paraları uzaktan yakından faizle ilgisi bulunmayan, millet ve memleketin yararına olan işlemlerle nemalandırsınlar
ve bir yandan üretimi ve ticareti desteklerken diğer yandan insanlara
helal kazanç sağlasınlar. Böylece ekonomi faizsiz olmaz diyenleri mahcup etsinler!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.