Alev Alatlı’yı yedirmeyiz!
Alev Alatlı’yla ilgili olarak başta bizim Adnan İslamoğulları olmak üzere insanlar neden böyle öfkeli anlamak zor... Geçen yıl o ödüllerden birisi Ahmet Kaya’ya verilmişti... Bu yıl da Alatlı’ya verilsin, ne var ki bunda?
2011’deki ‘paçozluk’ sözüyle bugünkü sözler arasında çelişki bulanlara katılmıyorum!.. Tam tersine fotoğrafın tamamlanması adına anlamlı buluyorum... Ödül töreninde ne demişti Alatlı: “Bugün George Orwell olsa sizi ayakta alkışlardı. O yetmez Daniel Defoe de kalkar o da alkışlardı...”
Türkiye 2011’in ‘paçozlaşan’ülkesi değil artık; bilim, kültür ve sanatın aydınlattığı siyasetle yönetilen bir ülke!.. Bu büyük devrimi topu topu üç yıla sıkıştırdı!.. Üç yıl önce Orwell’ı muhtemelen bir Brooklyn yıldızı, Defoe’yi ise Nijerya milli takımında ‘forvet arkası’ zannedebilecek insanların bugün o sözleri elleri çatlayıncaya kadar alkışlaması kaydettiğimiz aşamanın en önemli işareti!..
***
Alatlı’nın ‘paçoz’u açıklarken kullandığı, kendi çıkarları için her yolu mubah sayan, küstah, rüküş, palavracı, beş para etmez, aşağılık, ahlâksız, sokak kurnazı, kalleş gibi izahlarına fazla takılmamak lâzım!.. Bu kelimelere bir edebiyatçı olarak hangi anlamları yüklemiş olabilir, onlara bakılmalı... Eğer siz art niyetli olarak, Kibar Feyzo’nun ‘faşo’tarifi gibi yola çıkarsanız, bu kavramlardaki esas derinliği anlamakta tabii ki zorlanırsınız!..
‘Küstah’ ama düşmana küstah meselâ!.. ‘Aşağılık’tan kasıt belki de alçak gönüllülük... ‘Kendi çıkarları’ için derken, kendi milleti ve ümmeti kastetmediği ne mâlum? ‘Beş para etmez’i de değerlendirirken, paradan altı sıfır atılmış mı, atılmamış mı, ölçü nedir, onu bilip, ona göre yorum yapmak daha doğru ve insaflı olmaz mı? Kelimelerin sadece sözlük anlamlarına değil, ıstılahî anlamlarına da nazar etmek gerekiyor...
***
Sanat ve edebiyatın an itibariyle Türkiye siyasetine ışık tutuyor olması 2023 vizyonuna doğru ‘kelle paça’ilerlerken gerçekten en büyük şansımız!.. Memleketimizdeki etnik grupların neredeyse hepsini ‘yakından’ tanıyan Hülya Avşar’ın sığınmacılarla ilgili üstlendiği sosyal sorumluluk az bir şey mi? Hele bu çerçevede ziyaret ettiği Ak-saray’ın aslında abartılacak kadar lüks ve şatafatlı bir yer olmadığını ifade buyurması ülkeye hizmet değilse nedir? Altın varaklı mâsum kadeh maliyetlerinin bile tartışmaya açılarak tepkinin ayyuka çıkarıldığı bir dönemde kızgın yüreklere su serpmesi ancak onun sanatçı duyarlılığıyla izah edilebilir!..
İbrahim Tatlıses’in yeri ise bambaşka entelektüel hayatımızda!.. Bir süre önce “Kobani düşerse insanlık düşer” beyanıyla Ortadoğu’daki tüm dengeleri değiştiren Tatlıses’in “Ne var bunda, Amerika’da da Beyaz Saray var” diyerek ikinci bombayı patlatması ve Türkiye’dekilerin bilmediği bir büyük sırrı ifşa etmesi toplumsal barışa az mı katkı yaptı?
Meşhur ‘sanatçı duruşu’ budur... Muktedir gözdesi Yavuz Bingöl, Erdoğan’ın anasına sövülmesiyle, onun bir başka anayı yuhalatmasını ‘mütekabiliyet’cinsinden yorumlayarak, bir nevi ‘anaların eşitliği’ni sağlamış olmuyor mu?
Siyasî iktidarca ‘âkil’ tayin edilen Kadir İnanır’ın aşağı yukarı eşit zekâ düzeyinde bulundukları her hallerinden belli olan Şirin Payzın’la beraber üstlendikleri fedakârlığa ne demeli? ‘Dostlarının serbest kalacağı’ güne toplumu hazırlamak, rehabilite etmek ve ‘olmaz’ ısrarını kırarak ‘neden olmasın’a doğru dönüştürmek fena bir şey mi?
***
Açık söyleyeyim ‘hâyâ damarları’ndan birisi kopmuş olanlar, ‘hayat damarlarımız’dan birisi olan sanatçı ve aydınlarımıza bühtan ederek aslında ülkeye kötülük ediyorlar... Bakınız çok enteresan, Defoe ve Orwell’in ayakta alkışlayacak olması bunları nasıl da rahatsız etti? Hayâl gücü yazara ait değil mi, isterse amuda kaldırarak alkışlatır, size ne?
Bunlar böyle yapıp milletin kafasını karıştırıyorlar... Bakın, önceki gün Meclis’te ifade veren Muammer Güler, oğlunun üzerindeki ev için “Rahmetli annemin hâlâ oturmakta olduğu evdir” dedi... Demek ki, istenince neler oluyormuş? Âlemin ölüleri bizim dirileri alkışlamış, çok mu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.