Ne Amerika ne Rusya! Türkiye kendi yolunda
Şu cümleler doğru bir bakışaçısını yansıtıyor; Türkiye'nin yeni pozisyonunu, bölgesine ve dünyaya bakışını, yeniden çok kutuplu dünyaya ilişkin tavrını, geleneksel ittifak ilişkilerini nasıl anladığını gösteriyor.
“Gürcistan olayından sonraki süreçte bizi bir tarafa doğru itmeye çalışıyorlar. Bazıları tümüyle ABD'nin, bazıları tümüyle Rusya'nın tarafına itmeye çalışıyor. Oysa biri en yakın müttefikimiz olan ABD, diğeri ise enerji başta olmak üzere önemli ticaret hacmimizin bulunduğu Rusya. Ben Türkiye'nin tümüyle bir tarafa itilmesine müsaade etmem. Türkiye'nin ulusal çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre hareket ederiz.
Rusya dediğiniz zaman bizim için önemli bir enerji kaynağı. Ayrıca çok önemli seviyede ticaretimizin olduğu bir ülke. 10 binin üzerinde TIR'ımız bekliyor orada. Doğalgaz alımımız, enerjiye olan ihtiyacımız belli. Bunları yok sayabilir misiniz? Sayamazsınız. Rusya ile ekonomik, ticari ilişkilerimize baktığınızda Rusya'yı göz ardı edemezsiniz. O halde Türkiye kendi çıkarları doğrultusunda bir denge gözetecektir. Taraflardan birine doğru itilmesi doğru değildir.”
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Gürcistan üzerinden başlayan Kafkaslar'dan uluslar arası krize dönüşen, Doğu-Batı kırılmasının yeni bir Soğuk Savaşa dönüşmesine yıl açan gerilime ilişkin sözleri bunlar.
Aynı yaklaşımın sadece Kafkaslarda değil, Ortadoğu'ya ilişkin genel yaklaşımlarda, İran-Batı krizinde, Boğazlar-Karadeniz üzerine yapılan yeni hesaplarda, Türkiye'yi çok yakından ilgilendiren her konuda sergilenmesi gerekiyor.
Gürcistan'a bakalım. Ya da ABD'nin yeni müttefikleri olan eski Sovyet cumhuriyetlerine. Türkiye'nin ABD-NATO ile ilişkileri, bu ülkelerin ilişkileriyle aynı olamaz, olmamalı. Müttefiklik ilişkisi geçmişte olduğu gibi kayıtsız şartsız teslimiyet olarak devam edemez. Etmemeli.
Çünkü Türkiye, eski Türkiye değil. Bölgesel bütün gelişmelerde belirgin etkileri olan, küresel krizlere müdahale edebilme kanallarını açabilen, yakın çevresindeki her olayla ilgili tutumu merak edilen, tercihleri etkili sonuçlar doğurabilen bir ülke.
Çünkü Türkiye, sadece belli bir çevreye katı ittifak ilişkileriyle bağlanıp kendini öyle güvenceye alma dönemini çoktan geçti. Artık kendi bölgesinde bir çekim alanı, güç merkezi. Bu yüzden nüfuz alanı hızla genişliyor. Bu yüzden yakın çevremizle ilgili hesap yapan her güç Türkiye'nin kapısını çalmak, düşüncelerini, özellikle de tavrını öğrenmek zorunda olduğunu biliyor.
İsrail-Suriye, İsrail-Lübnan, Suriye-Lübnan, İran-ABD/Avrupa gibi hemen bütün krizlerde Türkiye'nin denge rolü üslendiğini görüyoruz. Bu rol dünya tarafından adeta kanıksandı. ABD/İngiltere ile Rusya arasındaki gerilimde bile Türkiye en azından bir öneri getirdi ve üzerinde konuşuldu. Kafkasya'da istikrarı esas alan, sorunların ertelenmesini, dondurulmasını amaçlayan öneri dışında da ortamı yumuşatacak hiçbir girişim olmadı. Tam tersine gerilim tırmandırıldı. ABD Başkan Yardımcısı Cheney, Gürcistan, Ukrayna gibi müttefik ülkeleri dolaşıp bölgeyi Rusya'ya karşı kışkırtıyor. Cheney, Ukrayna'yı Karadeniz'deki en büyük ABD üssü haline getirmeye çalışıyor. Bu yaklaşım Karadeniz'i gerçekten kıyıdaş ülkeler için bir yıkım alanına dönüştürecektir.
Rusya Başbakanı Vladimir Putin; “ABD Gürcistan'a insani yardımı neden son sistem füzelerle donatılmış donanma gemileriyle getiriyor” diye sorduktan sonra; buna Rusya'nın bir yanıtının mutlaka olacağını ifade ederken, ne olacağını soranlara, 'Göreceksiniz' karşılığını verdi. Bölgede artık böyle bir dil kullanılıyor. Çatışmacı bir dil. Hiçbir ülke, güç çözüme, işbirliğine yönelmiyor aksine cepheler inşa ediliyor ve bu cepheler arasındaki çatışma alabildiğine tırmandırılıyor.
Ortadoğu'daki her olay böyle cephelerin sonucu. Bölgesel karakterli olmanın yanında küresel güç mücadelelerinin yansımaları. Balkanlar, Kafkaslar da öyle. Enerji satrancının hamlelerine göre yeni dünya sistemi şekilleniyor. Kaynaklar ve imparatorluk stratejilerine göre haritalar çiziliyor. Bir gün Kafkasya'yı konuşuyorsunuz, ertesi günü Ortadoğu'ya, ardından Afrika'ya yönelmek zorunda kalıyorsunuz.
Önceki gün Ankara'da Rusya ve Karadeniz konuşuluyordu bugün Şam'da Ortadoğu konuşuluyor. Türkiye, Fransa, Suriye ve Katar liderleri Şam'daki zirvede bir araya gelecek.
Şam'da yapılacak ve Arap Birliği Dönem Başkanı sıfatıyla Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'ın ev sahibi olduğu zirveye, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra AB dönem başkanlığını yürüten Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Körfez İşbirliği Konseyi Başkanlığı'nı yürüten Katar Emiri Şeyh Hamid bin Halife el Tani katılacak.
Biz de Şam'da bu zirveyi izleyeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.