Diyanet İyi Niyetle Kurulmadı
Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimle bağlı bir kurum. Yönetim iyiyse Diyanet iyidir, yönetim bozuksa
Diyanet’in de taviz verme tehlikesi var. Diyanet’teki bütçe vakıflarda olsa namaz kılmayan adam kalmaz.
Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimlerin halkı yönlendirme, tek tip adam yetiştirme ve kendi duyurularını yapabilmek niyetiyle esasen çok iyi niyetli kurulmuş denemez bidayetinde. Fakat bazı diyanet reisleri mesela Ömer Nasuhi Bilmen Hazretleri bazı şeylere fetva vermedi ve “Bırakıyorum bu işi” dedi.
BİR TANE DAHA ÇIKMADI
Bıraktı ve sonra İstanbul Müftülüğü yaptı. Başkanlıktan oraya tenzili rütbe oldu. Ama adam Allah adamıydı. Çünkü onlar makam mevki ayarında değildi.
Şimdi Ömer Nasuhi ayarından adamlar görmüyoruz. Mesela Ömer Nasuhi’den sonra gelen Diyanet İşleri Başkanları’ndan bir tane daha “Ben bu işe fetva vermem, bırakıyorum” diyeni duymadım.
Demek ki her şeye fetva vermemek lazım.
NAMAZ KILMAYAN KALMAZ
Tabi burada kaç bakanlığa muadil büyük bütçeler var. Bunlarla çok iş görülür. Bu bütçelerin zerresi bazı dernek ve vakıflarda olsa namaz kılmayan adam kalmaz. 5 vakit namazda Cuma namazı gibi dolar camiler. Ama şu an camiler maalesef boş.
Dolayısıyla faaliyetlerin güçlü olmadığı görülüyor. Dünya kadar Ehl-i Sünnet dışı fetva çıkıyor, Diyanet’ten bir açıklama bekliyorsun ama yok! Sen devletsin, yanlış açıklama yapana hemen cevap vermen lazım. Var mı böyle bir hizmet!? Yok! Önüne gelen konuşuyor! Mehdiyim, hocayım, şeyhim diye çıkmışlar. Memlekette saptıran saptırana. Resmi güç Diyanet’te ama çok daha faal olması lazım. Batıla, yanlışlara dur demesi lazım.
ÖZEL OLSA VERİM ARTAR
Ben Diyanet’ten fazla medyatik oluyorum. Niye benim konuşmalarım medyada da, Diyanet’in fetvaları hiçbir yerde değil. Demek ki halkın anlayacağı dilden bir açıklama yapamıyorlar. Bu böyle olmaz. Ben özel olsa verimin artacağını düşünüyorum. Sonunu bağlarsak, yönetim iyiyse Diyanet iyidir, yönetim bozuksa Diyanet’in de taviz verme tehlikesi vardır.
iMAMLAR AĞALIK YAPIYOR
Diyanet İşleri Başkanlığı yönetimle bağlı bir kurum. Hal böyle olunca yönetim iyiyse Diyanet iyiye çalışır. Allah muhafaza yönetim kötülerin eline geçerse Diyanet aracılığıyla yanlış fetvalar da verdirebilirler. Bunlar olmadı mı? Oldu. Dolayısıyla biz burada iyi veya kötü diyemeyiz. Kapansın veya kapanmasın diyemeyiz. “Allah-u Teâla vatana hep iyi yöneticiler nasip etsin” deriz ancak.
Taviz vermemek, yanlış fetva vermemek hassas konulardır.
HİZMET FAZLA OLUR
Şöyle de bir durum var; Diyanet’ten maaşı alınca adam namazı kıldırıp çıkıp gidiyor. Halbuki onun maaşını halk veya dernek verse daha fazla hizmet alınabilir. Dernek “Çocuklarımızı okut, sorularımıza cevap ver, yaşlılarımıza talim, tecvit, Kur’an okut.” dese imam “Ben yapmam” diyemez. Eskiden köyde imamların yemeği köylüden geliyordu. Yemek köylüden gelince köylünün ihtiyacını da göreceksin. Şimdi ki imamlar “Ben maaşı yukardan alıyorum. Şikâyet edersen et.” diyor. Kaç kişi şikâyet edecek? Hele imam torpilliyse tüm şikâyetler hasır altı olur.
NAMAZ OLMAZ
İçlerinde yanlış adamlar da olabilir. Mesela tuvalete giriyor, istibra yapmadan hemen abdest alıyor. Bunun kıldırdığı namaz ne olacak? Bu dernekler ve vakıflar aracılığıyla özel olsa, her caminin kendi derneği var zaten. İmamı kendi tayin etse, maaşı dernekten alsa hizmetler fazla olur, farklı olur, güzel olur. Onlar da ağalık yapmazlar, imamlık yaparlar. Tabi onun kriterleri var. Devletin tanıdığı bir okuldan, kurumdan belgeli olması lazım. İmamı sokaktan bulsunlar demiyorum.
SiGARA HARAM DEĞiLDiR
Sigaraya haram diyemeyiz ancak mekruh olduğu kesindir. Mekruh demek Allah-u Teâlâ’nın sevmediği, istemediği şey demektir. Allah’ın sevmediği, istemediği şeyi yapmamak lazım. Zaten sağlığa zararı ve cebe zararı kesindir. İnsanların bu kadar maddi sıkıntısının olduğu bir dönemde bundan sakınmak gerekir. Ayet ve hadiste açıkça bir delil bulunmayan konuda haram hükmü veremeyiz.
MÜSLÜMANA EZİYET, ALLAH’A EZİYET
Ama Müslümanlara kokuyla eziyet vermek de var. Müslümanlara eziyet Allah’a eziyet sayılıyor. Haram diyen bazı âlimler olmuşsa da biz haram değil mekruhtur diyoruz. Ama sakınmak lazımdır.
Sopayı yersen muvafık bulursun!
Eski ulemalardan Ebul Hasan İbni Harzem ismindeki bir zat İmam Gazali’nin İhyâü'l-Ulûm eserini incelerken kitaptaki birkaç meselenin sünnete uygun olmadığını düşünerek bu kitabın toplatılması için hükümdara başvurdu. Bazı fıkıhçılara sorup onay aldı.
HEMEN TOPLATILMIŞ
O zamanlar matbaa olmadığından az sayıdaki el yazması eserler sonraki gün sabah yakılmak üzere toplatıldı.
Bu âlim zat o gece rüyasında Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i Hz.Ebubekir (Radıyallâhu Anh)'i ve Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh)’i gördü. Karşılarında da İmam Gazali duruyor. Elinde de İhyâü'Ulûm kitabı var.
Gazali "Ya Resulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bak şu kitaba bunda senin sünnetine uymayan bir şey varsa bu iddia doğruysa ben Allah’a tövbe ettim. Ancak benim kitabım sünnete uygunsa feyz ve bereketlerinden istiyorum ve bu kişiden de hakkımı almamı sağla" dedi. Mana âleminde oluyor bu. Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kitabın sayfalarını tek tek inceledi. Zaten tüm ilimler kendisinde var.
80 SOPA CEZA
"Vallahi bu güzel bir şey, beğendim" dedi. Sonra Hz.Ebubekir (Radıyallâhu Anh) ve Hz. Ömer (Radıyallâhu Anh)'e uzattı onlarda aynı şeyleri söylediler. İhyâü'l-Ulûm peygamberin onayından geçti. Sonra Peygamberimiz bu kişi sana iftira atmış, sırtını soyun iftiranın cezası olarak 80 sopa atılacak dedi ve 80 sopa atıldı.Bu zat kan ter içinde uyandı. Birde baktı ki sırtında ağrılar sancılar...
BİR AY AĞRI ÇEKTİ
Sırtına baktırdı ve görenler kamçı ve sopa izlerinin olduğunu söylediler.
Rüyasında yediği sopadan 1 ay kamçı ağrısı çekti.
Bazı âlimler demişler ki vefat ettiğinde cenazeyi yıkarken bile sırtında kamçı izleri vardı. Bu rüyadan sonra hemen hükümdara giderek kararı iptal ettirdi ve bütün el yazması eserleri iade ettirdi. Bu nasıl bir kitapmış böyle diyerek tekrardan inceledi ve bu sefer tüm meseleleri sünnete uygun buldu.
Sopayı yersen muvafık bulursun!
YÜZÜN ŞiFÂSI iÇiN OKUNACAKLAR
İki tertip vardır:
Birinci tertip: Yüzde bulunan leke, benek, çil ve temriye gibi istenmedik şeylerin tümü için dört kere, en azından bir kere besmele okunup, ele hafifçe tükürülür ve hastalıklı yerler özellikle aranarak elle sıvazlanır. Bu durumda istenmedik şeyler kaybolur. Bu uygulama sabahleyin henüz hiçbir şey tadılmadan yapılırsa çok daha faydalı olacaktır ki, bu sağlam bir tecrübeyle sabittir.
İkinci tertip: Yüzde veya bedenin herhangi bir yerinde oluşan temriye için bir parça ip alınıp, ipe üç kere düğüm atılır ve her düğümü atarken İbrâhîm Sûresi’nin yirmi altıncı âyeti kerîmesi okunur, sonra bu düğümlü iplik hastanın üzerine takıldığında, Allâh-u Te‛âlâ’nın izniyle kısa zamanda iyileşir.
CiNLERDEN KORUNMAK iÇiN OKUNACAK iSM-i ŞERiF
“Ey her şeye karşı büyüklük sahibi oluphükümleri adâletli, verdiği sözler de dosdoğru olan Yüce Zat! Yâ Celîl!”
Bu ism-i şerîfi zikretmeye devam eden kişiye insanlardan ve cinlerden kimsenin bir zararı dokunamaz. Ayrıca şerli cinler ve şeytanlar o kişiye yaklaşamaz.
(İsmâ‛îl Hakkî, Rûhu’l-beyân, 9/376; Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:114; Ayasofya, no:3358, verak:149; Yazma Bağışlar, no:2773, verak:14; Beyazıd Devlet, no:1256, verak:22; Muhammed ibnü Hatîriddîn, el-Cevâhiru’l-hams, sh:272-273; Tûnusî, er-Ravzatü’s-sündüsiyye, sh:51-52; Fazlullâh Muhammed ibnü Eyyûb, Fetâve’s-sûfiyye, verak:142; Ahmet Mahmut Ünlü, Erba‘în-i İdrîsiyye, sh:217)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.