Piyango şeytan işidir!
Yeni yıl piyangosu kumardır ve haramdır. Ondan çıkan parayla hayır yapılmaz. Haram parayla hayır yapmaya kalkarsan Allah sana lanet eder.
“Ey iman etmiş kullar şarap, içki, kumar, tapınmak için dikilmiş putlar, fal okları bunların her biri birer pisliktir. Şeytan amelindendir. Siz bunlardan sakının, ola ki feraha erebilesiniz.” (Mâide Sûresi:90)
Yani feraha ereceğimiz kesin değil ama bunlardan sakınanların kurtuluşa ermesi umulur. Mevla da bir şeye umulur buyurduğu zaman boşa çıkarmaz. Ama sen bunlardan birine bulaştığın zaman kurtuluşun hiç umulmaz. Kurtuluş umudun yok, bu ne büyük bela. Yani Allah-u Teâla sakınanlara ferah umudu veriyor. Sakınmayanlar da umutta yok. Ferah kurtuluş demek. 2 gün dünyadayız ebedi ahiretteyiz. Ya sonsuz cennet ya sonsuz cehennem! Cehennem de ceza çekip çıkmak var ama 1 dakikasına bile dayanılabilir mi?! Sakınmazsanız umutsuz vakasınız. Bu kumardır, haramdır, pisliktir, şeytan işidir. İçki ve kumar birbirinin eşdeğeridir. Birbirine sevk ederler. Şeytan bu vasıtayla insanlar arasına kin, nefret, düşmanlık sokmak istiyor.
HARAMDA ŞİFA YOK
Adam kazanıyor ama bütün ailesi ondan bir şeyler almaya çalışıyor. “Benim param niye sana yedireyim” diyen kaç kişiyi vurdular. Kaç tane aileler birbirine girdi. Adam eşini beğenmiyor ayrılıyor, çoluk çocuk perişan oluyor. Ondan sonra paraların hepsi de mahvolup gidiyor. Daha önce kazananlardan bugün hala zengin olan da hiç yok. Yine muhtaç olmuş. Çünkü o paranın hayrı, bereketi yok. Haram da şifa yok.
“Sizi Allah’ın zikrinden engellemek istiyor, namazdan engellemek istiyor, hala bunlara son vermeyecek misiniz?” (Mâide Sûresi:91)
Mevla rica ediyor. “Son verin yakarım, yıkarım” buyurmuyor.
“Ben sizin veliniz, sahibiniz, dostunuz, Mevlanızım. Yediriyorum, içiriyorum, nefesler aldırıyorum. Bu kadar iyiliğinizin sahibiyim. Benim hatırım için, sizin de aile huzurunuz, toplumun ferahı için bu haramları bırakmanız lazım. Hala vazgeçmeyecek misiniz?” demek istiyor.
Bundan insanın tehditten daha büyük tesir algılaması lazım. Piyangodan çıkanın hepsini toplasan nefesi biten için bir nefes alınamaz.
CUMA VAKTİNDE KAZANDIĞIN PARA HARAM
Allah-u Teâlâ buyuruyor ki “Ey iman etmiş kullar. Kazandıklarınızın ve yerden sizin için çıkardıklarımızın temizlerinden infak edin (ihtiyacı olanlara verin).” (Bakara Sûresi:267)
Helal olanlarla demiyor, tertemiz olanla diyor. Bunun çok farkı var. Mesela Cuma namazına gitmeyip o vakitte kazandığın para haram. 5 vakit namaz camide cemaatle kılınırken camiye gitmeyip dükkanda kılsan o para bile temiz olmuyor. Helal oluyor ama temiz olmuyor. Rabbim “Hem helal hem tertemiz ye” (Bakara Sûresi:172) diyor. Ayet “Kazandıklarınızın tertemizlerinden verin.” diyor. Sen ne yapıyorsun?!
HARAM PARAYLA HAYIR OLMAZ
Piyangodan çıkan parayla yapılan camide namaz olur mu? Gasp arazisinde namaz olmaz. Bir camiye birinin haram parası karıştığı bilinirse, bu caminin geneli o paradan olmayınca, helaline niyet edip namaz kılınır.
Ama bir şeyin tümünün haram olduğu bilinirse, örneğin piyangodan çıkan parayla cami yaptırmışsa burada namaz olmaz.
ALLAH LANET EDER
“Pis olanını özellikle seçip hayrınızı pisten yapmayın” (Bakara Sûresi:267) diyor âyet-i kerîme. Mademki haram pistir, piyango da kumardır ve haramdır, öyleyse ondan çıkan parayla hiçbir hayır yapmak caiz değildir.
Allah tertemizdir ancak tertemiz olanı kabul eder. Mevla: “Bana bunu mu yakıştırdın, sadaka benim kudret elime geliyor” buyuruyor. Onun için redde sebep olur. Allah’ın gazabını celb eder. Haram parayla yaptığın hayırdan dolayı Allah sana lanet eder. O bakımından bunlar sakıncalıdır.
HEY GiDi KOCA EFLATUN
İmam Rabbani Hazretleri aktarıyor. İsa (Aleyhisselam) ile Eflatun aynı dönemde yaşamışlardır. İsa (Aleyhisselam)ın haberi Eflatun’a gittiği zaman şöyle demiş: "Nasıl biridir o bahsettiğiniz kişi?"
Mucizelerinden bahsettikten sonra demişler ki: "Ölüleri diriltiyor."
Eflatun gene sormuş "Gerçekten ölüleri diriltiyor mu?" "Evet diriltiyor" cevabı üzerine Eflatun şöyle demiş: "Buralarda ilimde en yüksek insanlar biziz, biz henüz ölüleri diriltemiyoruz demek ki o bahsettiğiniz kişi bizden çok daha ilerde, onda başka şeyler var, olsa olsa ancak peygamber olabilir" Bunun üzerine tekrar sormuşlar “Peki ona gidip iman edelim mi?" Eflatun: "Evet, gidip ona tabi olunuz zira bu sizin için en iyisidir" demiş.
Sonra Eflatun’a tekrar sormuşlar: "Peki siz gelmeyecek misiniz?"
Eflatun bu soruya kibir ve enaniyet yaparak ebedi ahirette helakına sebep olacak bir cevap vermiş:
CEHENNEME ODUN OLDU
"Biz zaten aydın, kendini geliştirmiş insanlarız. Ne gerek var, peygamber olmadan da doğruya ulaşabiliriz." İmam Rabbani hazretleri tam bu noktada şöyle der: "Ahmak Eflatun, Hazreti İsa (Aleyhisselam) gibi Ulul Azm bir peygambere sahabe olmak varken, kibir enaniyet yapıp helaka uğramıştır."
Hey gidi koca Eflatun, Hazreti İsa (Aleyhisselam)a inansaydı havariden olacaktı, şimdi cehenneme odun oldu. Bütün felsefesi onu ateşten kurtaramadı. Çünkü felsefe adama iman vermez.
KÖTÜ HUYLARDAN KURTULMAK iÇiN…
“Ey her şeye çok merhamet eden ve son derece acıyan! Yâ Rahmân!”
Kibirli, kendini beğenmiş, insanlara eziyet eden ve kimsenin lafını dinlemeyen bir kişinin kötü ahlâkının değişmesini isteyen kişi misk, zâferan (safran) ve gül suyu karışımından yapılan bir mürekkeple bu ism-i şerîfi beyaz bir ipek üzerine yazar, o kişinin ismini de annesinin ismiyle birlikte yazar, sonra da o ipeği o kişinin sâkin bulunduğu (oturduğu) temiz bir mahalde gömer ya da duvarının içerisine yerleştirebilir, fakat o yerin temiz, yazanın da abdestli olması şarttır, yoksa tehlikeli olur. Anlatılan şartlara riâyet edilerek bu muamele kendisi hakkında yapılan kişinin Allâh-u Te‛âlâ bütün kötü hasletlerini güzel huylara tebdil eder (dönüştürür). Artık o kişide tam bir hayâ ve merhamet (utanma ve acıma) hâsıl olur, kimseye öfkeyle ve şiddetle bakmaya güç bulamaz.
(Şihâbüddîn es-Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:112; Ayasofya, no:3358, verak:142-143; Yazma Bağışlar, no:2773, verak:2-3; Beyazıd Devlet, no:1256, verak:10; Ahmet Mahmut Ünlü, Erba‘în-i İdrîsiyye, sh:63-64)
ÇOCUĞUN VEYA HANIMIN ISLAHI iÇiN...
“Ey vasfı (târif edilmesi) mümkün olmayıp hiçbir şey Kendisine yakın ve denk olmayan iyilik sahibi! Yâ Bârr!”
Her kimin kendisine itaat etmeyen bir çocuğu veya kendisine muhâlefet eden bir hanımı varsa, bu ism-i şerîfi bir zeytin yaprağı üzerine dut suyuyla yazsın ve kuruduktan sonra bu yaprağı çocuğunun veya hanımının yiyeceği ve içeceği üzerine ufalasın. Bunu yaparken de kim için yapıyorsa; çocuğu içinse çocuğunun ve çocuğunun annesinin ismini, hanımı içinse hanımının ve hanımının annesinin ismini zikrederek yapsın. Böyle yaparsa biiznillâhi Teʽâlâ o kişiler kendisine itaat ederler. İşte bu terkip, meşâyih-ı kibâr hazarâtının zikrettikleridir.
Aynı mesele için diğer bazı meşâyihın zikrettiği terkip ise şöyledir; her kim bu ism-i şerîfi beyaz bir kağıt üzerine misk, zâferan (safran) ve gül suyuyla yazar ve bu kağıdı havaya (bina dışındaki bir boşluğa) asarsa çocuğu da, eşi de kendisine itaat ederler.
(Şihâbüddîn es-Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:112; Ayasofya, no:3358, verak:144; Yazma Bağışlar, no:2773, verak:4; Beyazıd Devlet, no:1256, verak:12; Ahmet Mahmut Ünlü, Erba‘în-i İdrîsiyye, sh:91)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.