Abdullah Öcalan'ı Devlet Affedemez
İslamiyet’e göre affetme yetkisi kan sahibine aittir. 30 bin şehidin anası babası affetmezse devletin onların adına affetme yetkisi yoktur.
“Kim haksız yere öldürüldüyse ben onun velisine (kan sahibine) sultan verdim.” (İsra Suresi:33)
Burada “sultan” güç verdim demek. Allah indinde kan sahibi devletten daha güçlüdür. Kan sahibi affetmez ise devlet affedemez. Bu yüzden Apo affedilemez. Edilirse Kur’an’a uymaz. 30 bin şehidin anası babası buna kanını helal etmezse bunu affeden mesul olur. “Haksız yere öldürülenin velisine saltanat verdik” ayet bunu söylüyor. Devlet bile bunu bağışlayamaz çünkü kan sahibi saltanat sahibidir. Önümüzde Kur’an var, İsra Suresi. Allah’ın ayetiyle konuşuyorum. Hal böyle olunca kimse kimsenin adına onun kanını bağışlama hakkına sahip değildir. Allah-u Teâla velisine, kan sahibine çok büyük güç verdim diyor. Şehit ana-babaları o gücü kullansınlar. Allah onlara sabır versin, dereceler ihsan etsin. Şehitlerimize rahmet etsin, kabirlerini nur etsin.
VATAN SEVGİSİ İMANDANDIR
Şehitlik konusunda Allah’ın ayetleri vardır. ‘Allah yolunda katledilenler, şehit edilenler için ölüler demeyin.’ Bu mesele Allah yolunda mıdır?
Bazı sapık görüşlüler bu uğurda şehit olan askerlerin şehit sayılmayacağını söylüyor. Hadis-i Şerif’te ’Vatan sevgisi imandandır’ buyruluyor.
Sen şimdi burada namaz kılıyorsan, camiler de ezan okuyorsan, askerlerin, şehitlerin vazife yapmaları, şehitlerimiz sayesindedir. Kulluğu rahat yapabiliyorsak, demek ki bunlar Allah yolunda öldüler.
RASULLULLAH'I (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) YAHUDiLERE MEYLETMEKLE SUCLUYOR
M.İslamoğlu hayızlı kadınların mescide girebileceğini ve Kur’an okuyabileceğinini söylüyor
M. İslamoğlu “Yahudileşme Temayülü” kitabında: “Hayız konusundaki Nebevî yaklaşımın böyle algılanmayıp da, dua, zikir, ilim gibi ibadetlerden uzaklaştırılarak, mescide sokulmayarak, cemaatten ayrı tutularak, Kuran okuması yasaklanarak cezalandırılmayı hak eden bir “suç”, bir “günah”, bir “ayıp” gibi algılanması geleneksel anlayışa karışmış bir Yahudileşme eğilimidir” (sh: 212) demektedir.
AÇIKÇA BEYAN EDİLİYOR
Kendisi bu sözleriyle hayızlı kadınların mescide girmelerinin, yine böylece cünüb ve hayızlı olanların Kur’ân-ı Kerîm okumalarının yasak olduğunu söyleyen müctehidleri ve onların bu husustaki dayanağı olan Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i Yahudilere meyletmekle suçluyor ve Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yaklaşımının böyle olmadığını söylüyor. Halbuki Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) aşağıda zikredeceğimiz hadîs-i şerîflerinde hayızlı kadınların ve cünüb kimselerin mescide giremeyeceğini ve Kur’ân-ı Kerîm okuyamayacağını açıkça beyan etmektedir.
Nitekim Âişe (Radıyallâhu Anhâ)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ben ne hayızlı, ne de cünüp için mescidi helâl etmiyorum.” (Ebû Dâvûd, Tahâret 93, No:232, 1/109)
Yine böylece İbn-i Ömer (Radıyallahu Anhumâ)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Cünüp olan kimse ile hayızlı ve nifaslı olan kadın Kur'an okuyamaz.” (Dârekutnî, es-Sünen, 1/121, Tirmizî, Tahâret:98, no:131, 1/236, İbnü Mâce, Taharet: 9105, No:595-596, 1/195)
Yine böylece Ali (Radıyallâhu Anh) abdestsizken Kur’ân-ı Kerîm okumasını yadırgayan kişilere:
“Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) halâdan çıkar ve bize Kur’ân okuturdu ve bizimle et yerdi, cünüplük dışında hiçbir şey onun Kur’ân okumasına mâni olmazdı” demiştir. (Ebû Dâvûd, Taharet:90, no:229, 1/108)
TERTEMİZ KILINANLAR
İbni Hacer (Rahimehullâh) bu hadîs-i şerifin bu babda delil alınmaya elverişli derecede hasen mertebesinde bir rivayet olduğunu zikretmiştir. (Fethu’l-Bârî, 1/408)
Cünübün ve hayızlının Kur’ân-ı Kerîm okuması bir yana Kur’ân-ı Kerîm’e dokunmasını bile Rabbimiz:
“(Küçük-büyük bütün abdestsizliklerden) tertemiz kılınanlardan başkası ona dokunamaz” (Vâkıa Sûresi: 79) âyet-i kerimesiyle yasaklıyor.
Bu âyet-i kerimeden dolayı aralarında dört mezhep imamının da bulunduğu cumhur ulema küçük ve büyük abdestsizlikten temiz olmayanların Kur’ân-ı Kerîm’e dokunamayacağı hususunda ittifak etmişlerdir. (Reşîd Ahmed el-Kenkûhî, el-Kevkebü’d-dürrî Şerhu Süneni’t-Tirmizî, 1/186)
BAZI HOCA MÜSVEDDELERİ
Abdullâh ibni Ömer (Radıyallâhu Anhumâ)dan rivayete göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur:
“Kur’ân’a sadece abdestli olanlar dokunabilir.” (Taberânî, el-Mu‘cemü'l-Kebîr, No:3135, 3/205; İmâm-ı Mâlik, el-Muvatta’ Kur'ân:1, No:468, Sh.223, Dârimî, Talâk:3, No:2183, 2/602, Beyhakî, es-Sünenü'1-Kübrâ, No:409, 1/141, Dârekutnî, es-Sünen, 1/121, Hakim el-Müstedrek, No:6051, 3/552)
Senin gibi bazı hoca müsveddeleri bu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde geçen “Temiz” ifadesini abdestli manasında kabul etmemişler ve böylece abdestsizin hatta cünübün Kur’ân-ı Kerîm’i tutabileceğini hatta okuyabileceğini iddia ederek hem kendileri sapıtmış hem de insanları saptırmışlardır. Oysa âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerde geçen “Taharet” kökünden gelen kelimelerin abdest manasına geldiği âşikârdır. Nitekim abdestsiz namaz kılınamayacağı hususu kesin olup:
“Allâh hiçbir namazı taharetsiz kabul etmez” (Nesâî, Tahâret:104, no:139, 1/87) hadîs-i şerifinde abdest kelimesi taharet manasına gelen “tuhûr” lafzıyla ifade edilmiştir. Bundan da anlıyoruz ki naslarda geçen “Tahir olmayan Kur’ân’a dokunamaz” ifadeleri “Abdestsiz” anlamına gelmektedir.
Ayrıca sahâbe-i kiramın bu naslardan anladıkları mana da bu yöndedir. Nitekim Abdurrahman ibni Zeyd (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edildiğine göre; bir kere Selmân-ı Fârisî abdest bozmuş, arkadaşlarının yanına geldiğinde ona: “Abdest alsan da sana Kur’ân-ı Kerîm’den bir şeyler sorsak” demişler, o da onlara: “Sorabilirsiniz, ben Kur’ân-ı Kerîm’e dokunmaksızın size cevap verebilirim, çünkü Kur’ân-ı Kerîm’e ancak abdestliler dokunabilir” diye cevap verdikten sonra geride zikredilen âyet-i kerimeyi okumuştur. (Sa‘îd ibni Mansûr, İbnü Ebî Şeybe, el-Musannef, İbnü Münzir, Hâkim, el-Müstedrek, Suyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 14/223)
Ömer (Radıyallâhu Anh)ın kız kardeşinin, kendisine: “Sen abdestli değilsin, cünüplükten de yıkanmıyorsun, onun için Kur’ân-ı Kerîm’in yazılı bulunduğu sayfaya dokunamazsın” diye uyarıda bulunduğu hadîs-i şerîf kaynaklarında mevcuttur. (İbnü Sa ‘d, Ebû Ya‘lâ, Hâkim, Bezzâr, Beyhaki, Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, 10/161, 14/256)
RİVAYET GÖSTER
Şimdi İslamoğlu’na soruyoruz: “Sen bu beyanlarınla müctehidleri mi yoksa onların kaynağı olan Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i mi, yoksa bu vahiylerin sahibi olan Allâh-u Te‛âlâ’yı mı Yahudileşme temayülü ile suçluyorsun? O halde senden senedi zayıf bile olsa hayızlının mescide girebileceği veya cünüb kimsenin Kur’ân-ı Kerîm okuyabileceğine dair bir rivayet göstermeni bekliyoruz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.