Faiz yiyen deli olarak dirilecek
Faizle uğraşanlar, alın teriyle çalışıp kazananların mesailerinin semeresiyle rahatça geçindiklerinden dünya hayatında gevşeklik içinde yatar, çabukça uyanamaz, sendeleye sendeleye kalkarlar.
Âyet-i celîlede geçen “Faiz yiyenlerin saralı gibi kalkışları” ya mahşerdeki dikilişleri veya kabirlerinden kalkışlarında olacaktır. “ez-Zevâcir” müellifi İbni Hacer el-Heytemî (Rahimehullâh)ın beyanı vechile; Allâh-u Te‛âlâ kıyamet günü insanları dirilttiği zaman herkes kabrinden çıkarak süratle mahşere koşacak ancak faiz yiyenler koşamayacak, onlar ayağa kalktıklarında kâh yüzleri üstüne, kâh yanları üstüne, bazen de sırtları üstüne düşecekler ki bu hal dünyada sara hastalarında görülmektedir.
KARINLARINDA BÜYÜYECEK
Bunun sebebi ise Allâh’a ve Rasûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e harp açmayı göze alarak ve mallarını büyütmeyi arzulayarak yedikleri haramın karınlarında büyüyerek onları yürüyemez hale getirmiş olmasıdır. Ayrıca onları mahşere sevk eden ateşin düştükleri zaman onları yaktığı ve böylece azaplarının diğerlerine göre arttığı da bilinmektedir ki böylece Allâh-u Teâlâ onlar hakkında iki büyük azabı cemetmiş olacaktır.
REZİL RÜSVAY OLACAKLAR
Bunlardan biri mahşer sevkiyatında sürekli düşüp kalkmalarıdır, diğeri ise yere kapaklandıklarında ateşin onları yakması ve onları mahşere sertlikle sürmesidir ki bu durum onları mahşer ehli arasında özel günahlarıyla teşhir edecek ve deli gibi davranışlarıyla rezîl-ü rüsvay kılacaktır.
Nitekim Avf ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in:“Faiz yiyen kişi kıyamet günü deli olarak diriltilecektir” (Taberânî, el-Mu‛cemü’l-Kebîr, no:110, 18/60; İbni Hacer el-Heytemî, ez-Zevâcir an iktirâfi’l-kebâir, 2/86) buyurduktan sonra bu âyet-i kerîmeyi okumuş olması da bu durumun faiz yiyenler hakkında mahşer günü bir alâmet-i fârika olacağını bildirmektedir. Âyet-i celîlede geçen Tahabbud: Tefauul babından mastar olup “Habt”tan alınmıştır ki, “Hâzin Tefsîri”nde zikredildiğine göre “Habt” kelimesi asıl lügatında “Vurmak veya çiğnemek” manalarına gelmektedir. Sonra mecâzen “Kendini yerden yere vur-mak” gibi bütün çirkin vurmalara kullanılmıştır.
ÇİRKİN HASTALIKLAR
“Âlûsî Tefsîri”nde zikredildiğine göre “Mess” kelimesi aslında “Elle dokunmak” manasında ise de, burada “Delirmek” manasındadır. Arap dilinde deliye veya saralıya “Memsûs (dokunulmuş)” denilir.
Bunlar gerçeğine erilemeyen gizli sebeplerden kaynaklanmış çirkin hastalıklar oldukları için cine ve şeytana nisbet edilip, cin tutmuş veya şeytan çarpmış sözleri çok yaygındır. Bunların cin ve şeytana nisbetinin hakikat mı yoksa mecaz mı olduğu meselesi münakaşa mevzuu olmuşsa da, Kurtubî ve Âlûsî (Rahimehumellâh) gibi bazı müfessirler bunun hakikat olduğunu söylemişler ve bu hususta birçok delil getirmişlerdir.
HER ÇOCUĞA ŞEYTAN DOKUNUR
Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Dünyaya gelen hiçbir çocuk yoktur ki, şeytan ona dokunmasın. Çocuk (bu nedenle doğarken) şeytanın dokunmasından feryad ederek ağlar. Bundan yalnız Meryem’in oğlu (Îsâ (Aleyhisselâm)) ile annesi (Meryem (Aleyhesselâm)) müstesnadır.”
Bundan sonra Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh): “İsterseniz (Meryem’in annesi Hanne Vâlide’nin sözü olarak Kur’ân-ı Kerîm’de nakledilen):
‘Şüphesiz ki ben onu da, zürriyetini de o taşlan(arak Al-lâh’ın rahmetinden uzaklaştırıl)mış şeytan(ın tasallutun)dan Sana sığındırıyorum (ve böylece onları korumana ısmarlıyorum)’ (Âli Imrân Sûresi:36’dan) âyet-i kerîmesini okuyun” demiştir.
KAPILARI BESMELE iLE KAPATIN
Câbir ibni Abdillâh (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen başka bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Gecenin bir kısmı hâsıl olduğu yahut akşama girdiğiniz zaman çocuklarınızı (dışarı çıkmaktan) men ediniz. Çünkü şeytanlar o zaman dağılırlar (faaliyete geçerler). Geceden bir saat geçince onları (çocuklarınızı) salıverin ve Allâh’ın ismini zikrederek bütün kapıları kapatınız. Çünkü şeytan (besmeleyle) kapanmış hiçbir kapıyı açamaz.” (Müslim, Eşribe:12, no:5368, 6/106) Ehl-i Sünnet ulemâsı bu gibi şeylerin teviline kaçmadan, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerifte geçtiği şekilde hakikat olduğuna inanırlar.
BELLERiNi DOĞRULTAMAZLAR
İşte faizle uğraşanlar, alın teriyle çalışıp kazananların mesailerinin semeresiyle rahatça geçindiklerinden dünya hayatında gevşeklik içinde yatar, çabukça uyanamaz, ekserîsi yataklarında şeytan çarpmış gibi gerinerek, gözünü ovalayarak, sendeleye sendeleye kalkarlar. Hayatları faiz düşüncesiyle delice geçer, düştükleri zaman da bellerini doğrultamazlar.
Fakat asıl mesele bu da değil, bunlar karınlarını faizle doldurduklarından, kabirlerinden kalkarken, saralı veya deli halinde kalkacaklardır.
FAiZ YiYENLERi ÇARPACAK
Nitekim Avf ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen bir hadîs-i şerifte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:“(Hak sahiplerinden helâllik alınmadan kolay kolay) affedilmeyen günahlardan sakın.
(Onlardan biri) ganimet malına hıyanetlik yapmaktır. Her kim ganimet malına hıyanetlik ederse kıyamet gününde onunla gelir.
(Kolay affolunmayan diğer günah ise) faiz yiyen(in cerîmesi)dir.
Her kim faiz yerse kıyamet gününde deli ve çarpılmış olarak gelir.”
Sonra Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
“O kimseler ki faiz yemektedirler, onlar (diriltildikleri zaman kabirlerinden) ancak, şeytanın kendisini yere çalmakta olduğu kimsenin (kendisine isabet eden) delilik (nöbetin)den kalkışı gibi kalkacaklardır” (Bakara Sûresi: 275’den) âyet-i kerîmesini okudu. (Taberânî, el-Mu‛cemü’l-Kebîr, no:110, 18/60)
YARDIM ET EY ĞAVS!
İffetli bir hanım Abdülkādir-i Geylânî Hazretleri’ne tâbi olup talebesi olmuştu. Talebe olmasından önce bu kadına ahlâksız bir adam âşıktı. Bu kadın dağdayken bir ihtiyâç için bir mağaraya girdiğinde o adam da ardından mağaraya girdi. Kadına yanaşıp onun namusunu kirletmek istedi. Zora düşen o kadın kaçacak, saklanacak bir yer bulamadı. Tam o sırada Ğavs-ı A‘zam’ın ismini söyleyip: “Yardım et (yetiş, imdâd) ey Ğavs! Ey insanların ve cinlerin Ğavsı, yardımcısı, yetiş!
Yetiş ey Şeyh Muhyiddîn, yetiş ey Seyyid Abdülkādir!” deyip feryâd etti. O anda Ğavs-ı A‘zam medresede abdest alıyordu.
MAĞARAYA DOĞRU SAVURDU
Ayaklarında tahtadan takunyalar vardı. Onları çıkarıp mağara tarafına savurdu. O ahlâksız adam, arzusuna kavuşamadan, takunyalar kafasına ulaştı ve ölünceye kadar başına vurdular. O ahlâksız ölünce takunyalar o zaman vurmayı bıraktılar. Kadın o mübârek nalinleri alıp, Hazret-i Ğavs’a getirdi ve başından geçeni anlattı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.