Yaptığınız işe bağlıdır
Kadınların ve erkeklerin birlikte çalıştığı kurumlardan danışmanlık veya reklam almakta mahsur var mıdır?” şeklinde bir soru gelmiş. Bu senin hangi hususta danışmanlık alıp-verdiğinle ve reklamın içeriğiyle alakaladır. Dinen caiz olmayan konularda danışmanlık yapıyorsan veya içeriği caiz olmayan reklam alıyorsan haramdır tabiki.
Danışmanlık senin yaptığın işe bağlıdır. O kurumda ne çalışılıyor, ne ediliyor o ayrı bir şey. Sen ona danışmanlık yaparken ne hususta danışmanlık yapıyorsun? Faiz, kredi, rüşvet gibi gayri meşru işlerle ilgili danışmanlık yapıyorsan, kime yapıyorsan yap haramdır. İstersen hac, umre turizmi şirketine yap. Yaptığın işte yalan dolan, haram var ise haramdır. Yok, senin danışmanlık verdiğin konu mübah bir konu ise, serbest bir konu ise caizdir. Bu danışmanlık yaptığın konunun muhtevasıyla ilgilidir.
SEN MESUL DEĞİLSİN
“Reklam almakta mahsur var mı?” Bu da aldığın reklamın içeriğiyle alakalıdır.
Aldığın reklamda müstehcenlik yoksa çıplak kadın yoksa İslam’a hakaret yoksa dinen yasak bir şey yoksa o kurumda kim çalışıyor kim çalışmıyor onlardan sen mesul olmazsın. Çünkü kurumun içinde çalışanlar erkek midir kadın mıdır? Sen bunları incelemekle mesul değilsin. Kazancı sana gelmiyor.
Kurumun sahibi sen değilsin. Burada alacağın reklamın içeriğine bakılır. Bir rahatsızlık varsa caiz değildir. Reklamın içeriği tekstil ürünü, ayakkabı gibi şeyler ise bunlarda ne sorun var?!
SABUN DA SATSA CAİZ DEĞİL
Ama reklamın içeriği müstehcenlik çağrıştırıyorsa, bazı reklamlardaki gibi bir harama sebebiyet verecekse, insanları tahrik eden içerikler varsa, yok yatak reklamı, yok sabun reklamı… Kadının başını gösteriyor, bacağını gösteriyor. Kolu açık, omuzu açık… Bunlar tabi ki caiz değildir. Sabun da satsa caiz değil, yatak da satsa caiz değil.
Bu reklam alınır mı şimdi?! Buna dikkat edilecek tabi.
ABDESTi BOZMAYAN SEYLER
Ağlamak veya gülmek sebebiyle gözlerden yaş gelmesi.
Kabuk bağlamış bir yaranın kabuğunun kan çıkmaksızın düşmesi.
Tükürük veya sümüğe karışan kanın tükürük veya sümükten az olması.
Ağız dolusu olmayan kusma.
Diş eti kanaması olmaksızın ışınlan elma, ayva, armut gibi meyvelerde veya kullanılan misvak üzerinde akıcılığı olmayan kanın görülmesi.
Sivrisinek, pire gibi haşeratın emdiği kan.
Namazda uyuklama.
Abdestli iken tırnak kesmek, tıraş olmak.
Erkek veya kadının, kendi tenasül uzvuna dokunması.
O SENİN PARÇAN
Bir takım ulema bunun, abdesti bozacağını söylemişlerse de, İmam-ı Ali, İbn-i Mesud, Ebu'd-Derda, Huzeyfe, Hasen, Sevrî, İbn-i Mübarek ve Ebu Hanife (Radıyallahu Anhum): "Bunun abdest gerektirmeyeceği" görüşüne gitmişler ve bu hususta Talk ibn-i Ali (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen şu hadis-i şerifi delil getirmişlerdir.
Bir kere Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e: Kişinin tenasül uzvunu tutmasından sorulduğunda, sorana: "O, senin parçandan başka bir şey midir?" buyurarak, tenasül uzvuna değmenin abdesti bozmayacağını açıklamıştır. (Ebu Davud, Taharet:69, No:182, 1/95, Tirmizî, Taharet:62, No:85,1/131, Nesâî, Taharet:119, No:165,1/109)
ELİM AYAKLARINA DEĞDİ
Erkek veya kadının, birbirine değmesi.
İmam-ı Azam (Rahimehullah) ve "Kadına değmekle abdest gerekmez" diyen zevat, bu görüşlerinin doğruluğuna, Aişe (Radıyallahu Anha) validemizin şu sözünü delil getirmişlerdir.
Bir kere ben Resülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanında uyurken, gece yarısı onu yanımda bulamayınca, elimle onu aramaya başladım, elim, o secdedeyken ayaklarına değdi. O: "Ey Allahım! Gazabından rızana, azabından affına sığınırım, senden sana sığınırım. Sana karşı övgüyü sayıp bitiremem, sen kendini övdüğün gibisin." diye dua ediyordu.
(Ahmed ibni Hanbel, Müsned, No:24366, 9/321)
Resülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in bu duayı Beraat gecesi secdede yaptığı rivayet olunmuştur. Beyhakî'nin rivayetinde; Resülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Aişe validemize hitaben: "Bunları öğren ve öğret! Çünkü Cibril bu kelimeleri secdede tekrarlamamı bana emretti." buyurmuştur. (Beyhakî, Şuabu'l-İman, No:3837, 3/385)
Yine Aişe (Radıyallahu Anh) validemiz: "Resülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz, ailelerinden bazısını öper sonra abdest almadan namaza çıkardı." buyurmuş, bunun üzerine Urve (Radıyallahu Anh): "O öptüğü de senden başkası değildir." deyince gülmüştür. (İbni Mace, Taharet:69, No:502, 1/168, Tirmizî, Taharet:63, No:86, 1/233, Ebu Davud, Taharet:68, No:179,1/94)
DOKUNARAK ANLARDIK
Yine Aişe (Radıyallahu Anha) validemiz: "Ben Resülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in önünde uyurken ayaklarım onun kıble tarafına düşer, o secde ederken ayaklarıma dokununca ben hemen ayaklarımı toplar, kalktığında ise tekrar uzatırdım. O gün evlerde kandiller yoktu (bu yüzden birbirimizi göremezdik, ancak dokunarak anlardık)." buyurmuştur. (Buharı, Salât:21, No:375, l/150, Nesâî, Taharet:120,1/110, Müslim, Sa1ât:51, No:272,1/460)
İşte bütün bu sahih rivayetler, namazda bile kadına değmenin abdesti bozmayacağına açıkça delâlet etmektedir, zira abdest bozacak olsaydı, elbette Resülüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Aişe anamız kendisine namazda iken değdiğinde namazı bırakırdı.
CEMAATLE NAMAZ
“O (farz) namaz(lar)ı dosdoğru kılın, zekâtı verin ve (cemaatle namaz kılarak) rukû‘ edenlerle birlikte rukû‘ edin” (Bakara Sûresi:43) “Âlûsî” ve “Rûhu’l-beyân” tefsirlerinde zikredildiği üzere; bu âyet-i kerîmede namazın ce-maatle kılınmasına büyük bir teşvik yapılmıştır.
BÜYÜK BİR KUVVET
Çünkü cemaatte bedenlerin ve ruhların birbirinden destek almaları sözkonusudur.
Nitekim namaz harb gibi, mihrap da harp yeri gibidir. Cemaat safları olmaksızın cihad düşünülemez.
Bu nedenle cemaat nefis ve şeytanla yapılan harbi kazanmak için büyük bir kuvvettir.
Bâzı âlimler bu âyet-i celîleyi delil göstererek farz namazların cemâatle kılınmasının vâcib olduğunu söylemişlerdir.
Hanefî mezhebimize göre hüküm böyle değilse de, farz namazların cemâatle kılınmasının, Allâh-u Te‘âlâ’nın sevdiği ve râzı olduğu müstehab bir amel olduğunda ve Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) in hiç terketmediği bir sünnet-i müekkede (kuvvetli bir sünnet) olduğu hususunda şüphe yoktur.
UYGUN GÖRÜLMEZ
Nitekim İmâm-ı Haddâd (Rahimehullâh) şöyle demiştir:
“Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) den bize ulaşan rivâyetler arasında onun tek bir namazı bile yalnız başına kıldığına dair hiçbir rivâyet bulunmamaktadır.” (Abdullâh ibni Alevî el-Haddâd, en-Nesâihu’d-dîniyye ve’l-vesâye’l-îmâniyye, sh:117)
Artık kârını zararını bilen bir Müslümanın bu âyet-i kerîmenin emrini ihmal ederek ve Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) in hiç terketmediği böyle büyük bir sünneti terkederek tek başına namaz kılması asla uygun görülemez.
TAZİYE
Efendi Hazretleri (k.s)’nin muhterem kardeşi, kıymetli âlim İsmail Ustaosmanoğlu Hocamız bir süreden beri tedavi gördüğü hastanede Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur.
Kendisine rahmet, geride kalanlara sabr-ı cemil niyâz ederiz.
İnnâ Lillahi ve İnnâ İleyhi Râcîun
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.