Yetkili kişilerden izin alınmalı
“Devlet dairesinde çalışan memurun elektrikli çay ocağı kullanarak çay yapması caiz olur mu? İçilen çay haram olur mu, kul hakkına girer mi?” diye sorulmuş. Bu iş üstlerinden izinsiz yapılıyorsa kamu malıdır, kul hakkına girer. Yok, eğer onlar izin verdiyse sıkıntı olmaz.
Bu elektriğin parasının ödenmesi meselesine girer. Kamu malıdır. Kul hakkına girer. İçilen çay haram olmaz. Çünkü çay içmek haram değildir. Ancak oradaki yetkili insanlara sorulur. Onlarda “Biz bunları gerekli yerlere bildirdik. Çay, çorba yapmak gibi izinler alınmıştır” derse sıkıntı yok. Tabi bu sorumlu olan kişi mevzusu bakana kadar gidebilir. Onlar da “Çay, çorba yapın. O kadar da bizim yetkimiz var” diyorlarsa bu olur.
HAZRETİ ÖMER MİSALİ
Ama sen takvalık arıyorsan Hazreti Ömer misali, çalıştığın yer için ayrı mum kullanırsın, kendi işin için ayrı mum kullanırsın. Takvalık bunu gerektirir. Biliyorsunuz cumhur rey veriyor. O verilen rey ile biri seçiliyor. Seçilen adam da milleti yönetiyor. Dolayısıyla millet o kişiyi yetkili kılıyor. Bakanlar da onunla muhatap oluyorlar.
KUL HAKKINA GİRER
Bu gibi konular halktan “Sen bizim adımıza yönet” yetkisi almış kişilerin iznine bağlıdır. Genel bir şey bu, sadece çay, çorba için değil. Mesela “Memurlar şunu kullanabilir, bunu kullanamaz” gibi izinler o yetkiliye bağlıdır.
Eğer böyle bir izin yok da kendisi kafasına göre elektrikleri kullanıyorsa tabi ki bu kul hakkına girer.
HARAM BÜYÜKTÜR
Peki, haramın büyüğü küçüğü olur mu? Haram ise mutlaka büyüktür. Ama büyük ve küçük günahlar vardır. Ayet-i kerimede “Yasaklandığınız günahların büyüklerinden sakınırsanız, küçüklerini de biz sileriz” (Nisa Suresi:31) buyruluyor.
Ayetten anlıyoruz ki büyük-küçük günah tasnifi vardır. Haramın büyüğü-küçüğü meselesinde de şöyle var. Zina yaparsan haramdır, komşunun karısıyla yaparsan kat be kat haramdır. Çünkü komşuluk hakkı da devreye giriyor. Haramın arasında da tasnif vardır. Ama haramların tümü büyük günahlardır. Zaten büyük günah değilse tahrimen mekruh diyoruz.
Buna göre çayın kendisi haram olmaz. Ama sen çaldığın parayla çay yaptıysan o zaman çay haram olmadı. Çalman haram oldu. Yani yaptığın hırsızlık haram oldu zaten. Günahın oraya taalluk etti.
NİŞANLANILACAK KİMSEDE ARANACAK VASIFLAR
Nişanlanılacak kadında önce dindarlık, daha sonra güzellik, soy-sop ve bâkire olmak gibi bir takım vasıfları aramak mendup (teşvik edilen bir amel) sayılmıştır.
Ancak bazı hadîs-i şerîflerde bâkire ile evlenilmesinin teşviki, dullarla evlenilmenin mekruh olduğuna delalet etmez.
Nitekim Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Âişe Annemiz (Radıyallâhu Anhâ) dışındaki tüm eşlerini dul olarak nikâhlamıştır.
Bu konuda İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ) Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ)ya:
“Rasûlüllâh Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem senden başka bâkire bir kadınla evlenmedi” demiştir.
(Buhârî, Tefsir:247, no:4476, 4/1779)
AİLEYİ KORUYUCU TEDBİRLER
Ancak Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bâkirelerle evlenmeyi teşvik eden hadîs-i şerîfleri İslam’ın bâkireliğe verdiği önemi ortaya koymak içindir.
Buna karşılık günümüzde Avrupa ülkelerinin bâkireliğe önem vermediği hatta belli yaştan sonra bâkire kalan genç kızların alay konusu yapıldığı müşâhede edilmektedir.
İslam dîninin bu konuda aldığı tedbirlerin daha sıhhatli ve aileyi daha ziyade koruyucu yönde olduğu şüphesizdir.
DİN VE AHLAK VASFI ARAYIN
Dolayısıyla iki tarafta yaşantılarında, alışverişlerinde ve kazançlarında Allâh-u Te‛âlâ’nın hudûdunu gözeten, dînine bağlı genç kimseler bulmaya düşkün olabilirler, bu onların en tabî haklarındandır. Allâh korkusu barındırmayan zenginlik, güzellik ve makam-mevkî gibi beğenilen vasıflar iki cihanda da insanın perişan olmasına sebebiyet verebilir. Bu yüzden din ve ahlak en önce aranılacak vasıflardır. Bu vasıflar mevcut olduğunda fakirlik gibi nedenlerle kız isteyen reddedilmemelidir.
Nitekim günümüzde bu nedenle evde kalan ve doğru yoldan çıkan birçok kadınların mevcut olduğu görülmektedir. Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu konuda şöyle buyurmuştur:
İNSAN EKTİKLERİNİ BİÇECEK
“Dindarlığını ve ahlâkını beğendiğiniz biri gelip sizden kız isterse (o kişinin maddî durumuna bakmaksızın) onu (onunla) evlendirin.
Eğer bunu yapmazsanız (sadece mala rağbet ederseniz) yeryüzünde (kızların evde kalması, zinâ ve kız kaçırma gibi olayların yaygınlaşması gibi) büyük bir fitne ve enine boyuna yaygın bir fesat meydana gelecektir.”
(Tirmizî, Nikâh:3, no: 1084, 2/380; Abdürrezzâk, el-Musannef, no: 10325; İbnü Kesîr, et-Tefsîr: 7/131; Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr:7/218-219)
Evlenilecek kadında aranan vasıflar hakkında geniş mâlûmat “Eş Seçiminde Aranacak Vasıflar” isimli kitabımızda yazılmıştır. Ama esas olarak karı-koca olacak kişilerin seçimlerini din üzerine kurmaları, ailelerinin düzgün olmasına ve çocuklarının hattâ torunlarının iyi insan olmalarına sebebiyet verecektir. Çünkü insan, kendi tarlasından ancak ektiklerini biçecektir.
Ebû Saʽîd el-Hudrî (Radıyallâhu Anh)dan rivayet edilen şu hadîs-i şerîf bu konuda son noktayı belirlemiştir:
“Kadın üç özellikten dolayı nikâhlanmak istenir; malı için onunla evlenilir, güzelliği için onunla evlenilir, bir de dîni için onunla evlenilir.
Sen din ve ahlak sahibi olanı al. Aksi halde zarar edersin.” (Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:11765, 18/287)
"Dindarlığını ve ahlâkını beğendiğiniz biri gelip sizden kız isterse (o kişinin maddî durumuna bakmaksızın) onu (onunla) evlendirin. "
"Kadın üç özellikten dolayı nikâhlanmak istenir; malı için onunla evlenilir, güzelliği için onunla evlenilir, bir de dîni için onunla evlenilir."
ÇOCUK SAHiBi OLMAK iÇiN
“Ey kuvvetli yakalayış ve ezici güç sahibi!
Sen intikamına dayanılamayacak kahır sahibisin.
Yâ Kahir!”
Evlenen kişi eşinin yanına girdiğinde bu ism-i şerîfi kırk (40) kere okursa, bu aile Allâh-u Teâlâ’nın izniyle birçok bereketlere kavuşur ve hayırlı çocuklara sahip olurlar.
(İsmâîl Hakkî, Rûhu’l-beyân, 8/40; Şihâbüddîn es-Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak:114; Ayasofya, no: 3358, verak:148; Yazma Bağışlar, no:2773, verak:11-12; Beyazıd Devlet, no:1256, verak: 19-20)
DÜŞMANLARIN ŞERRiNDEN KURTULMAK
“Ey dâim olan, mülkü ve bekāsı için hiçbir yokluk ve zeval (kaybolma) söz konusu olmayan Zat! Yâ Dâim!”
Her kim bu ism-i şerîfi ramazan-ı şerîfin 7. gecesinde bir yüzüğün kaşına nakşeder (yazar) da sonra onu takarsa, devleti dâim olur ve düşmanı defolur. (Şihâbüddîn es-Sühreverdî, Şerhu’l-esmâi’l-erbaʽîn, Yazma Nüsha, Ayasofya, no:377, verak: 112; Ayasofya, no: 3358, verak: 143; Yazma Bağışlar, no: 2773, verak: 3; Beyazıd Devlet, no: 1256, verak: 11-12)
Editör: Mesut Ertanç - Sorularınız İçin: [email protected]
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.