Medeniyet tek olunca “tek dişi kalmış canavar” olur!
Medeniyet” kavramının 19. yüzyıldan öncesi olmadığını bilerek konuşmamız gerekiyor. Tanzimatçılar Fransızca “sivilizasyon” kelimesine karşılık olarak “medeniyet”i kullandılar...
Hafızamızda yeri olan “umran” kelimesini ıskaladılar.
Şu sıralar en çok rağbet gören kelimelerden biri “medeniyet”. Türkiye’nin bir medeniyet iddiası olması gerektiği sık sık dillendiriliyor. Tek parti devrinde de modaydı bu kelime... “Muasır medeniyet” seviyesine çıkılacağından söz edilirdi o zamanlar.
Demek ki, muasır/çağdaş olan ve olmayan medeniyetler vardı! Muasır medeniyet ise, yüzlerce yıldır savaştığımız Avrupa’ya izafe edilen medeniyetti.
Bu medeniyetin İstiklâl Marşı’nda ifadesini bulan “Tek dişi kalmış canavar” olduğundan şüphe yoktu. Kafa karışıklığının esası Ziya Gökalp’ın meşhur üçlemesi idi: “Türk milletinden, İslâm ümmetinden, garp medeniyetindenim!”
Gelmiş geçmiş en siyasî düşünürümüz olan Gökalp, 1918’de ortaya arttığı teslisden (üçlemeden) beş yıl sonra, 1923’te vazgeçti; tevhidci (birleyici) oldu: Garp medeniyetindenim! Türkçülüğün Esasları kitabında her şeyi ona göre tanzim etti. Artık dinin düşüncesinde yeri yoktu, bu yüzden Türk tarihinin islâmi dönemi de görmezden geliniyordu.
Son büyük savaşı batı medeniyetine mensup bir ülke ile ittifak halinde zorba Avrupa medeniyetini temsil eden ülkelere karşı vermiştik. Birinci Dünya Savaşının 100. yılındayız. Çanakkale Zaferi’nin de 100. yılı demek bu. Mehmed Âkif Çanakkale şehidleri şiirinde “medeniyet” kelimesini bu bağlamda kullanır:
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakikat yüzsüz!
Medeniyet konusundaki kafa karışıklığını izale etmek zor. “Bir medeniyet insanı yapan mânevî kıymetler manzumesidir” diyor Tanpınar. Eğer böyle bakarsak, “Batı medeniyetindenim” dememiz asla mümkün değil.
Bu kafa karışıklığına rağmen Millî Mücadele sırasında Mehmed Âkif’in İstiklal Marşı’nı yazması ve Meclis’in oybirliğine yakın bir çoğunlukla kabul etmesi çok önemli. O Meclis’te Mehmed Âkif gibi düşünenler çoğunlukta değildi. Bu ne anlama gelir? Batı medeniyetine iltihakı çözüm yolu olarak görenler de o şartlar altında Âkif’in fikirlerine “evet” demek zorunda kaldılar. Bir taraftan Yunan ilerlemesi devam ediyor, öte yandan İngilizler Sevr’i ufak tefek değişikliklerle bize kabul ettirmeye çalışıyor. Buna cevabımız Ankara’da “Büyük İslâm kongresi” toplamaktır! Çünkü “Ankara İslâm kıyamının karargâh-ı umumisidir”!
Savaş kazanıldıktan sonra batıcıların aklı başına gelir. Avrupacılık hortlar. Nitekim 1924’te Maarif Vekaleti yeni bir millî marş yarışması açar, ama sonuçlandıramaz.
İstiklâl Marşı’nın Mehmed Âkif’e yazdırılmasında Maarif Vekili Hamdullah Subhi’nin rolü önemlidir, fakat ona bu rolü verenler dikkate alınırsa, o önem yerine oturtulur. İstiklâl Marşı’nın Mehmed Âkif tarafından yazılmasının arka planında, onu “İslâm şairi” olarak Ankara’ya daha Meclis açılmadan davet eden iradeyi görmek lâzımdır. Âkif şiiri yazar, iki gün sonra o irade tarafından çıkarılan Hakimiyet-i Milliye gazetesi İstiklâl Marşı’nı birinci sayfada çerçeve içinde yayınlar.
Bu yarışmanın sonucunun ilânı demektir! Hamdullah Subhi’nin Meclis’ten bu sonucu çıkarması gerekmektedir!
Hamdullan Subhi daha sonra Âkifle görüş farkları olduğunu beyan eder. Hatta, Millî Mücadele’yi “batıya rağmen, batı için” yaptığımızı söyler.
Akif’in zihni berraktır. O şiiri 1921’de yazması sonucu değiştirmez. 1924’te de aynı şiiri yazabilirdi. Nitekim Çanakkale şehidlerine şiiri ilk o yılın temmuzunda yayınlanmıştır ve yukarıda belirttiğimiz mısralar da böylece ilk defa kamuoyuna mal olmuştur.
Avrupa, 19. yüzyılda bütün dünyayı sömüren bir güç olarak tek medeniyet olduğunu ilan etmiştir. Nureddin Topçu, Avrupa’nın dünyaya tahakkümünü pozitivizmin sağladığını belirtir. Bu pozitivist medeniyetle elbette alışverişimiz olur, tarih boyunca bütün medeniyetler başka medeniyetlerden iktibaslarda bulunmuştur, fakat o medeniyete mensubiyet iddia etmek kendini inkâr etmekle eş anlamlıdır.
Batı medeniyeti kendini tek medeniyet olarak görmeye başladığından itibaren tahakkümcü bir tavırla dünyayı kan ve ateşe boğdu. O yüzden de Âkif, İstiklâl Marşı’nda ifade ettiğinde nasıl tek dişi kalmış canavarsa, günümüzde de bütün cilâlarına, makyajına, masklerine rağmen değişen bir şey yoktur!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.