Meclise De Bir “İç Güvenlik Paketi” Lazım
Malum, Mecliste bir “İç Güvenlik Paketi” görüşülüyor. Aslında bizim hem “iç” hem “dış” hem de bir “Meclis İç Güvenlik Paketi”ne ihtiyacımız var. Neden mi? Çünkü Mecliste de artık can güvenliği kalmadı. Sokaklarda yaptırdıkları Vandallık yetmiyormuş gibi şimdi de mecliste aynı tavrı sergiliyor “iç ve dış muhalefet”. “İç muhalefet” malum. “Dış muhalefet” de paralel yapının dış kanadı. Böyle bir iç dinamiğe sahip, kendi iç güvenliğini sağlayamayan bir Meclis, ülkenin iç güvenliğini nasıl sağlasın. Evvela Meclise bir iç güvenlik paketi lazım bana göre. Meclis Başkanlık Divanı her an bir Molotof yiyebilir.
Mecliste bardak ve mikrofon kıran ve şiddetle beslenenlerin, Molotof’a karşı polise “dur” deme etkisi veren bir iç güvenlik paketine karşı çıkmaları gayet normal. Ha Molotof atana dur demişsin, ha milletin meclisinde bardak fırlatan ve mikrofon kırana dur demişsin aynı şey. İkisi de şiddetten besleniyor, ikisi de güdümlü ve bağımlı hareket ediyor.
6-7 Ekim olaylarında insanlar barbarca katledildiğinde, muhalefet kalkıp “hükümet nerde, polis neden güçsüz” diye eleştiriyor; hükümet bu defa malum paketle kolluk kuvvetlerinin elini güçlendirmek istediğinde ise “polis neden güçlü” diye yine saldırıyor. Bu nasıl bir muhalefet anlayışı Allah aşkına? Mecliste bulunmanızın amacı ülkenin ve halkın sorunlarının çözümünde bir katma değer sağlamak mı yoksa sorunları çözümsüzleştirip hükümetin elini kolunu bağlamaya çalışmak mı?
Muhalefetin bugün yaptığını sol marjinal gruplar sokaklarda yapıyor. Örgütler sokaklarda vurup kırarken, muhalefet de Mecliste vurup kırıyor… Örgütler sokaklarda fiili durum sergilerken, muhalefet de Mecliste kürsüyü işgal ederek fiili durum meydana getiriyor. Sokaklardaki vandallara polisin yetkisizliğinden dokunulamazken, Milletvekillerine de dokunulmazlık zırhından dolayı dokunulamıyor. Arada ne fark var? Sadece Molotof farkı var. Yarın Meclise Molotof ile gelirlerse hiç şaşmam.
Eğer 6-7 Ekim’de vahşice katledilen Yasin Börü ve diğer canların parçalanmış cesetleri, genç bir kızın yakılan bedeni, devlet ve özel sektörün tarumar edilen binaları, halkın yağmalanan binlerce aracı, evi, işyeri, en önemlisi canı yanan insanların görüntüleri sizi rahatsız etmiyorsa, bir sorumluluk hissetmiyorsanız, milletin size diyeceği bir şey yok. Ama bir yandan mecliste bardak ve mikrofon kırarak meclis kürsüsünü işgal edip halkın huzuru ve güvenliği için çıkarılmak istenen yasaya engel olacaksın, diğer yandan meydanlarda “demokrasi”, “insan hakları” nutukları çekerek mağduru oynayacaksın. Yok öyle üç kuruşa beş köfte.
Şunu net bir şekilde görmemiz gerekir;
Bugün siyasi alanda hayati bir saflaşma var. Bu kamplaşmada bir yanda vesayete karşı kefenini yanına alarak yola çıkmış bir değer; diğer yanda da bugün kol kola girmiş, düne kadar birbiriyle kavgalı parti ve oluşumlar var. Bunların hepsi halkın %50’lik iradesine karşı sandık dışı mihraklardan medet uman, himmet bekleyen, halktan uzak, Siyonist emellerin maşası haline gelmiş, kendi çıkar ve rantları uğruna tüm değerlerini satmış ve elinde hiçbir değeri kalmamış bir cephe, bir koalisyon var.
Bugün eğer;
Söz konusu koalisyon Mecliste de kendini göstermiş, olmaz denileni olur hale getirerek, MHP ve HDP gibi ideoloji ve taban zıtlığını paradigmal bir yıkımla yan yana getirmişse;
Daha düne kadar MHP’nin kafatasçılığından dem vuran HDP’li Hasip KAPLAN, bugün meclis divanı önünde bozkurt işareti yapar hale gelmişse;
Dün, cemaat dedikleri yapılanmaya kin kusanlar bugün onlarla el ele, kol kola ve yan yana duruyorlarsa eğer; durup düşünmesi, bu ibretlik tablodan ders çıkarması gerekmez mi birilerinin?
Fotoğrafın tamamını görmek için çok gayrete gerek yok.
Her şey aşikar…
Twitter: @hamityaz
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.