Yeni strateji
Güneydoğu’da yoğunlaşan çatışmalar karşı tarafın yeni bir strateji uyguladığı intibaı yaratıyor. Şehirlerde sivil halka yönelik saldırıların terör olduğu konusunda dünyada bir fikir birliği var ama güvenlik güçlerine yönelen saldırılar aynı şekilde tanımlanmıyor ve bunu mazur gören anlayış yaygın. Bu nedenle saldırıların şehirlerde ve sivil halka yönelik olanlarla bugünkülerin amaç ve kaynak açısından farklı olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’nin Güneydoğu sorununu çözmek için, ekonomik ve sosyal boyutunu da hesaba katarak yeni bir proje uygulamaya başlaması, askerlerin halkla yakınlaşması karşı tarafı yeni bir strateji arayışına itmiş ve güvenlik güçleri hedef haline gelmiştir.
Bu konuda iki şeyi doğru tanımlamak gerekir: Birincisi çatışan taraf kimdir, ikincisi amacı nedir? Karşı tarafın PKK olarak anılması yeni bir aktörün olmadığı, hedefin de değişmediği anlamını taşır. Oysa saldırılar birbirine benzememekte ve her birinin yaratacağı sonuç diğerlerinden farklı olmaktadır. ABD Konsolosluğuna düzenlenen ya da sivil halka yönelen eylemlerle güvenlik güçlerine yapılan saldırıları amaç ve fail olarak aynı saymak ve hepsinin PKK tarafından yapıldığını varsaymak yanlıştır.
Bu konudaki senaryomu şöyle ifade edebilirim: Bir ya da birkaç devlet Türkiye’nin bölgede oynadığı rolden rahatsızlık duymaktadır. Bu rolü etkisiz kılmak için terörü bir araç olarak kullanmaktadır ve Kürtlerin geleceği onlar açısından bir sorun değildir. Yani onların zarar görmesini bir kayıp saymamaktadır. Silahlı kişilerle güvenlik güçleri arasındaki çatışmayı yoğunlaştırmak ve bunu özgürlük mücadelesine dönüştürmek, böylece ileride bir dış müdahalenin şartlarını hazırlamak istemektedirler.
Eylemcilere istihbarat desteği sağlandığı, eylem planlarının konuyu bilen kişilerce hazırlandığı söylenebilir.
Bu konuda PKK’nın taşeron olarak kullanıldığı düşünülebilir. Ancak PKK’nın bölgedeki etkinliğinin sınırlı olması, ABD’nin desteğini çekmesi başka bir odağın kullanılması ihtimalini güçlendirmektedir. Bu odak Kuzey Irak’taki Kürt yapılanması olabilir ya da henüz deşifre olmamış başka bir örgüt de kullanılabilir.
Cevaplandırılması gereken ikinci soru ABD’nin tavrının ne olduğudur. Bazıları onun ikili oynadığını, PKK’ya karşı gibi görünmesine rağmen onu desteklediğini söylemektedir. Bu sorunun cevabı Türkiye’nin bölgedeki rolünün ABD’nin çıkarlarıyla çatışıp çatışmadığıdır. Ben böyle bir çatışmanın olduğunu düşünmüyorum.
Problemin çözümü bu saldırıların arkasındaki devlet ya da devletlerin kim olduğunun tespiti, taşeron olarak kullanılan örgütün teşhisi ve bunlara mukabelede bulunulmasından geçer. Kısaca bu olaylarda Kürtlerle ilgili herhangi hedef veya sebebin bulunmadığını düşünüyorum.
Kürt sorununda tansiyonun hem bölgede hem de ülke çapında düştüğü ve olumlu adımlar atıldığı gözleniyor. Buna rağmen çatışmaların şiddetlenmesi farklı nedenlerin olduğunu düşündürüyor. Bölgeye ve Türkiye ile çatışan çıkarları olanlara bakmak gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.