Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Kapışmanın kapsama alanı

Kapışmanın kapsama alanı

Çok boyutlu bir hadisenin neresinden başlasak... En iyisi, paragraflar halinde ele almak: 1-Deniz Feneri, Türkiye'de başlayıp, uluslar arası boyutlara ulaşan, Kızılay'ın yanında ikinci büyük Türk yardım kuruluşu olarak büyük hizmetlere imza atan bir dernek.


İçeride gurabanın şemsiyesi olmuş, dışarıda Açe'lere kadar uzanıp, Türk yardımseverliğinin örneklerini sergilemiş. Böyle bir kuruluşun, adının "yolsuzluk" la yıpranması Türkiye adına bir kayıp olur.

Ama, şu anda böyle bir risk, Almanya'da kurulan Deniz Feneri üzerinden gündeme gelmiş durumda. Suçlama, dernekte görev almış bulunanların itirafları ile oluşmuş bulunuyor. İtirafçıların niyetleri ne olursa olsun, bu suçlamaların birçok insanın zihninde tereddüt uyandıracağı açık.

Onun için, Türkiye Deniz Feneri'nin de Almanya'daki ile ilgisi - ilgisizliği, ilgi varsa bunun yolsuzluk iddialarıyla alakalı boyutu kamuoyu önünde en net biçimde ortaya konmalı. Burada savunma sadece "Doğan Medya grubunun ya da Alman Mahkemelerinin kötü niyeti" ile sınırlı kalmamalı.

2-Bununla birlikte, Almanya'daki Deniz Feneri ile Kanal 7 arasındaki parasal ilişki iddiaları da en net biçimde ortaya konmalı.

3-Almanya'daki Deniz Feneri'nden intikal eden para konusuna Başbakan'ın adının karıştırılması kötü bir çamur atma olarak görünüyor. Başbakan'ın buna bu ölçüde tepki vermesi çok tabii. Çünkü burada iş, "yolsuzluk" tartışmalarının içinde Başbakan'ın adını bir şekilde geçirerek sürdürülen tam bir kara propagandaya dönüşüyor. Anlaşılan hadise şu: Başbakanlığın hesabına geçip sonra da Kızılay'a devredilen ve oradan da Açe'ye gönderilen bir yardım söz konusu...

4-Doğan Medya Grubu, hem yayın organları ile hem de yayın organlarında yer alan imzalarla AK Parti iktidarına karşı tek çizgide yayın yapıyor denilemez.

Ama, özellikle Hürriyet ve Milliyet'in çizgisi, yine içindeki köşelerde sergilenen farklılıklara rağmen, haber politikaları itibariyle AKP karşıtı bir görünüm arz ediyor. Özellikle Hürriyet'in CHP'den daha katı bir muhalefetin üssü gibi göründüğü bir gerçek.

Buna zaman zaman aynı grup içindeki TV kanalları da iştirak ediyor. Bunun AKP'yi çok rahatsız ettiği biliniyor.

5-Medya grupları, patronların başka iş alanları da bulunduğu için öteden beri iktidarlarla iş konusunda dirsek teması içinde olmuşlardır. Bunun, kendi çıkarlarını gözetme boyutunda cereyan ettiği de biliniyor. 28 Şubat dönemi, bunun çarpıcı örnekleri ile doludur.

6-Bizde medyanın, patronun iş alanlarındaki rakiplerini vurmak için kullanıldığı, reklam alınamayan kuruluşu tehdit misyonu üstlendiği de bir vakıadır. Bu yüzden, bir medya gurubu, birisinin üstüne özel olarak gidiyorsa, orada bir bit yeniği bulunduğu şüphesi genelde yaygın bir şüphedir.

7-Aydın Doğan büyük bir medya patronudur. Medyadaki etkinliği yüzde 50 civarındadır. Ama, sahip olduğu iş hayatındaki etkinlik bundan çok ötededir.

Medyaya sahip olduğu dönem, çok büyüdüğü dönem olmuştur. Bunda, medya patronluğunun etkisi var mıdır, sorusu önemli bir araştırma konusudur. Doğan Medya Grubunda genel müdürlük seviyesindeki bazı isimlerin, geçmiş dönemde başbakanlar ve bakanlar nezdinde "iş takipçiliği" yaptıkları biliniyor. Acaba, AK Parti döneminde de, medya patronluğu karizması ile, benzer girişimler yapılmış mıdır?

Başbakan diyor ki, "Evet Hilton'da böyle bir girişim oldu!" Hilton deyip geçmemek lazım. Çünkü orada gerçekleşecek küçük bir kalem oynatması, Aydın Doğan'a 3 milyar dolara yakın rant sağlayacak. Bunu Aydın Doğan da biliyor, Başbakan da, ilgili belediye başkanları da...

Aydın Doğan işi, Şişli Belediyesi'nden bitirmiş ama, Büyükşehir taş koymuş. Anlaşılıyor ki, İstanbul'da olan bitenle Başbakan bizzat ilgileniyor diye iş, Başbakan'a çıkmış, Başbakan da olmaz demiş.

8-Geçmişte buna benzer bir hadise, Koç Üniversitesi'nin yeri konusunda yaşanmış.

Koç'lar, orman arazisine üniversite açmayı, Sarıyer Belediyesi'ne kabul ettirememişler, sonra Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan'a kabul ettirememişler, araya Cumhurbaşkanı Demirel girmiş, Tayyip Erdoğan'ın elinden tutarak, "Yaa Başkan yap bu işi, sana düşman yapma bu adamları " demiş.

Başkan, "Yasaların müsaade ettiği kadar her şeye evet, gerisine hayır" demiş. Koç'lar, bu yüzden oldum olası Tayyip Erdoğan'a takmışlar.

Sonra 28 Şubat gelmiş, Koç Üniversitesi'nin yeri, Mesut Yılmaz döneminde, Sarıyer Belediyesi'nden alınıp, ANAP'lı bir belde belediyesinin sınırları içine katılmış ve iş çözülmüş. İstanbul'da rant işi, neler yaptırıyor görmek lazım.

9-Acaba, Aydın Doğan'da böyle bir öfke var mı? Başbakan diyor ki, "Var, her şey bu öfke ile ilgili." Aydın Doğan diyor ki, "Yok, benim Başbakan'a bir sorunumu götürmem normal." Doğan'ın açıklamalarından anlaşılıyor ki, kendisi Başbakan'a Ceyhan'da rafineri kurma işini de götürmüş. Yine anlaşılıyor ki, Başbakan, o konuda da Doğan'ın talebine olumlu cevap vermemiş.

Doğan, Başbakan'ın Ceyhan'da rafineri kurma işinde Çalıklar'a söz verdiğini söylediğini iddia ediyor. Doğan'ın medya dışında birçok işi olunca ve bunların bir kısmı iktidarın kararları ile bağlantılı olunca, mesele, bunu yayın politikanıza yansıtıp yansıtmama tercihine geliyor.

Herkes biliyor ki, medyamız medya gücünü iş ilişkisinde kullanır! Bu durumda Hilton'la ilgili kolaylık gösterseydi, Doğan grubunun iktidarla ilişkisi yine de böyle mi olurdu, varın siz hesap edin.

10-Türkiye'de devlet ve kamu kuruluşları, bir çok özelleştirmeye rağmen rant üretmekte hâlâ belirleyici role sahip. Başbakanlık, Belediye Başkanlığı, Milletvekilliği, Bakanlık, hatta rektörlük vs gibi roller, rant kaydırmalarında önemli roller oynayabiliyor.

AK Parti'nin yola çıkışında "Yolsuzluk, Yoksulluk ve Yasaklarla Mücadele" nin altını çizen Başbakan Erdoğan'dan, şu an, AK Parti'ye karşı kullanılmak istenen "Yolsuzluk" iddiaları karşısında çok daha radikal bir duruş sergilemesi beklenir. Bu konuda kulak verilecek bir dost olarak Bülent Arınç'ın hemen yanı başlarında bulunması çok önemli.

11-Belediyelerdeki rant konusu... Önümüzdeki günlerde çok daha sıcak biçimde tartışma gündeminde olacaktır. Dişli konusu henüz net çözüme kavuşmuş değildir. Gaziantep'teki olay, onun üstüne gelip görüntü kirliliğini beslemiştir. Batman dosyası hakeza... Evet, ısrar ediyorum, Sayın Başbakan'dan çok net bir duruş bekleniyor.

12-Baykal ile paslaşma görüntüsü veren duruş Doğan grubuna bir şey kazandırmaz. Hatta Başbakan Erdoğan'a prim getirir. Ama iki testi çarpışınca ikisinin de yara alacağı muhakkak. Ben, yolsuzluğa karşı daha net duruşun altını çiziyorum ve "tüm çevre" ile birlikte "temiz kalmak" gerektiğini vurguluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi