İdrak Seviyemiz ve Yapıcılığımız
Şehir tarihi konusu açıldığında ülkemizin ilk akla gelecek şehirlerinden birindeyiz, Urfa’dayız. Tarihin, medeniyetin evindeyiz. Yüzyılların, bin yılların macerasının birkaç cümlelik bir efsane ile hulasa edildiği, özetlendiği bir beldedeyiz.
Şanlıurfa’da, 3. Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi’ndeyiz.
Dilimizden dökülen isimler, zihnimize üşüşen kelimeler, tarihin hatırlattığı, coğrafyanın yaşadığı gerçeğin sınırlarını zorluyor. Şehir Tarihi Yazarları Kongresi’nin ilkini yaparken, yani 6 sene önce, bu toplantıyı yapmayı düşündüğümüz şehirler arasında Halep de vardı...
Bugün Halep’i düşünmeye mecalimiz yok!
Halep’i bir anlamda kaybettik, “İşte geldik gidiyoruz Halep şehri” atasözümüzden mahrum kaldık. Artık ne orada Halep var, ne de burada arşın!
En hunhar ve yıkıcı saldırılara maruz kalan bu medeniyet merkezi, insan unsurunu büyük ölçüde kaybettiği gibi, yüzlerce yıllık tarihe şahitlik eden birçok ümran eserini de yitirdi. Hama, Humus... Belki Şam bile artık harabe şehirden başka bir şey değil...
8 asır önce Moğol saldırılarının hedefi Bağdat olmuştu. Bağdat biz yaşarken ikinci Moğol saldırısına maruz kaldı. Bir daha yıkıldı, yakıldı. Hâlâ da devam eden bir tahrip süreci içinde.
Musul, keza şehre kimlik kazandıran yapılarından yakın zamanda mahrum bırakıldı. Kerkük’te durum nasıl tam olarak bilemiyoruz.
İslâm şehri denilince akla gelen Avrupa’daki mamur beldeler, Kurtuba, Gırnata, Sevilla yok edildikten veya tanassura zorlandıktan sonra, 20. yüzyılda Mekke ve Medine ağır tahribata maruz kaldı. Bugün Mekke veya Medine herhangi modern bir batı şehrine çok fazla benzemiyor mu?
İslâm şehirlerini bir taraftan batılı saldırganlar yok ediyor, öte yandan İslâm adına ahkâm kesenler. Ve Kudüs kuşatma, hatta işgal altında. Ortadoğu’nun belirsizleştirilen geleceği bizi daha dikkatli davranmaya, uyanık olmaya, değerlerimizi ayakta tutmak için gücümüzü seferber etmeye yöneltiyor.
Urfa’da veya başka bir şehrimizde yaşatmak için seferber olduğumuz şeyler, İslâm şehirlerinde yok edilen medeniyet unsurlarımızdır.
Medeniyetler şehirlerde teşekkül etti. Medeniyetler şehirlerle anıldı.Tarih boyunca medeniyet merkezi olan şehirlerden her birinin adı anıldığında, tarihin, insanlık maceramızın muhtelif safhaları hatırlanmış olur.
Her bir kelime, her bir isim tarihin derinliklerinden bugüne nice remizler taşır. Nice efsaneler, nice hakikatler anlatır. Yaşananların, yaşanmakta olanların zihnimizdeki aksi insan olarak varlığımızın en yüksekten en alçağa gel-gitleridir.
Her medeniyet merkezi şehir, geçmişten geleceğe akan bir nehirdir, yani değişen sürekliliktir.
Bu akış bize dünya var oldukça hiç bir şeyin durağan olamayacağını anlatır. İnsanoğlu bu akış içinde olup biteni anlamaya ve bu dünyada varoluşunu anlamlandırmaya çalışır.
3. Şehir Tarihi Yazarlar Kongresi Şanlıurfa Belediyesi’nin ev sahipliğinde 6 Mart Cuma sabahı başladı. Yurt içinden ve dışından elliye yakın ilim ve fikir adamı ile edebiyatçının bildirilerle katıldığı toplantı Türkiye’de son yıllarda çok tüketilen “medeniyet” kavramının anlaşılması açısından da büyük önem taşıyor.
21. yy başındayız ve Türkiye’nin şehirlerinin âdeta yeniden kurulduğunu görüyoruz.
1950’lere kadar şehirlerimiz, çehresi değişmemiş yerler olarak bize emanet edildi. 1950’den sonra Demokrat Parti döneminden seksenlere kadar kör topal değişimler oldu şehirlerimizde. Ama Turgut Özal’dan sonra ve bilhassa 1990’lardan itibaren ve nihayet 2000’lerde şehirlerin çehresi değişti.
Bu değişimi iyiye mi yormalıyız kötüye mi yormalıyız o gerçekten de üzerinde konuşulması gereken bir husus. Biz ne belediye başkanıyız ne de devlet yöneticisiyiz. Biz şehirlere başka türlü bakıyor ve diyoruz ki; “Şehirleri yenilerken baltayı ayağımıza vurduk, taşa değil”.
Ayağımızı kestik. Şehirlerimizi tahrip ettik. Yenisini de doğru dürüst kuramadık. Yani yeni fakat daha güzel şehirler kurma konusunda da fazla başarılı olamadık.
Şehirden, medeniyetten söz ederken merhum Turgut Cansever’i de analım. Son büyük bilge mimarımız da diyor ki; “İdrak seviyemize göre inşa ederiz.” Demek ki bizim 500 yıl önceki idrak seviyemiz daha yüksekmiş!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.