Erkeğe Şiddet 1 (Nafaka)
Önceki yıl bir yerde sıra bekliyorum. Karşımda iki genç kız oturuyor. Kızlardan biri sehpanın üzerindeki gazeteyi alıp okumaya başladı. Bir süre okuduktan sonra yanındaki arkadaşına okuduğu haberi heyecan içinde gösterirken şöyle söyledi:
"Şu habere bak ya! Ben bu nafaka olayını böyle bilmiyordum. Ömür boyu nafaka diye bir şey varmış. Kızım biz boşuna çalışıyoruz. Bulacağın enayinin birini, evlendikten iki ay sonra da basacaksın tekmeyi. Oh maaş gibi gelsin her ay, o kazansın sen ye. Süpermiş yaa..."
Duyduklarıma inanamadım. Aslında genç kız acı bir gerçeği çok iyi dile getirmişti. Kanunlara göre bir kadın, evlendikten bir ay sonra bile gidip herhangi bir sebeple boşanma davası açsa erkekten ömür boyu nafaka alabiliyor. Çok da misal var. Ancak kadın resmi nikahla yeni bir evlilik yaparsa ya da güvenceli bir işe girerse eski kocasından olan nafaka kesiliyor. Fakat pek çok kadın aldığı nafaka kesilmesin diye nikahsız birliktelik yaşıyor ya da dini nikahla evlenip eski kocasından nafaka almaya devam ediyor.
Tabii ki evlenen genç kızların çoğunluğu boşanıp erkek parası yiyeyim diye evlenmiyor. Fakat şu da bir gerçek ki evlilik içinde kadın kendi hatalı da olsa, hatayı telafi etmek yerine nafakaya güvenerek çabucak boşanma kararı alabiliyor.
Bir hakime hanımla konuşmuştuk, bu nafaka konusunu. Ona yaşanmış bir olay anlattım: "Erkek evlenmeden önce kıza diyor ki 'Benim maaşım hem ev kirasına hem evi geçindirmeye yetmez. Annemin evi var tek başına yaşıyor. Eğer annemle oturmayı kabul edersen maaşım geçinmemize yeter, o zaman evlenebiliriz.' diyor. Kız da bu şartı kabul ediyor ve evleniyorlar. Düğünden bir kaç ay sonra yeni gelin: 'Ben senin anneni sevmedim, onunla yaşamak istemiyorum.' diyerek boşanma davası açıyor. Kocası ayrılmak istemiyor fakat kadın ısrarla ayrılmak istiyor. Adamın koca olarak bir kusuru da yok. Şimdi bu adam neden bu kadına nafaka versin ki. Daha düğün borçlarını bile bitirememişken hem de. Bu çok büyük bir haksızlık." dedim.
Hakime hanımın yorumu şöyle oldu: "Bence haksızlık değil, erkek ona nafaka vermeli çünkü kadının adı dula çıktı."
"İyi de kadın kendi adını dula çıkarıyor. Adamın bir kusuru yok ki. Kadını aldatmamış, yalan söylememiş, durumu anlatmış kadın da kayınvalidesi ile oturmayı kabul etmiş, sözünde durmayan kadın." dedim fakat hakime hanım, yine aynı şeyi söyledi: "Kadın burada mağdur oldu, adı dula çıktı, nafaka almalı."
Bu nasıl bir zihniyet ben anlamıyorum. Bir hakime hanımın gözü nasıl bu kadar kör olabilir, adaletten nasıl bu kadar uzak olabilir? Tabii devlet kanun ile zulmederse hakimi de hakimesi de böyle düşünür. Hakime hanımın dul olmayı da adını kötüye çıkarmak gibi görmesi ayrı bir tuhaflık.
Ayrıca kadının adı dula çıktı ise erkeğin adı da dula çıktı hem de bir kusuru yokken. Dul erkek olmak da çok makbul bir şey değil. Boşanınca erkeğin de düzeni bozuluyor, yalnız kalıyor, evli olan arkadaş çevresini kaybediyor, yeniden evlenmeye korkuyor, varsa çocuklarına hasret yaşıyor, evlilik borçlarını o ödüyor...
Ayrıca toplumun ekserisi dul kadına "Yazık, kim bilir kocasından neler çekti de ayrılmak zorunda kaldı." diye bakarken erkeğe "Ne halt yedi de ayrıldı ya da karısına neler etmiştir de kadın boşanmıştır." diye daha kötü bir gözle bakıyor. İşin psikolojik boyutuna bakarsak erkek de zor durumda kalıyor.
Dinimize göre nafaka çocuklar için vardır. Boşanmada ise eski eşe belli şartlara göre vardır. Boşandıktan sonra iddet müddeti içinde üç ay erkeğin kadına nafaka vermesi farzdır. Bunun dışında eski eşe başka nafaka yoktur diyen alimler var. Fakat bazı alimler bir yıl boyunca nafaka vermesinin iyi olacağını söylemişler. Bunun dışında bir mecburiyet değil fakat uzun bir evlilik sonrası boşanma olmuşsa erkeğin gönüllü olarak çocuklarının anasına ve yıllarını geçirdiği eski eşine iyilik yapmasının hem sevap hem de bir vefa borcu olarak güzel bir davranış olarak nafaka vermesini tavsiye eden alimler var.
Fakat erkek üç aylık nafaka dışında nafaka vermek istemiyorsa, kadının kanun zoru ile erkekten nafaka alması ise kul hakkıdır, haramdır. Erkek gönlü ile verirse ne âlâ.
Dinimizde erkeğin boşanmaya sebep olacak bir kusuru yokken kadın ayrılmak isterse aldığı mihri bile vermesi gerekiyor. Sabit bin Kays'ın (r.a.) hanımı Cemile (r.a.) Peygamberimize gelerek şöyle dedi: "Ya Resulallah beyimin huyu ve dindarlığı hakkında bir şikayetim yoktur. Fakat onu bir türlü sevemedim. Bunun için de nankörlük etmekten, ona karşı olan vazifelerimi yapmamaktan korkuyorum. Peygamberimiz, "Sana mehir olarak verdiği bahçeyi ona geri verir misin? " diye sordu. Kadın, "Evet, veririm" deyince de Resulullah (s.a.) Hz. Sabit'e, "Bahçeyi kabul et ve onu boşa" buyurdu. Ayrıca boşama karşılığında fazla bir şey almamasını da emretti " (İbni Mace, Talak: 22) .
Dinimizde durum böyleyken, özellikle kısa süren evliliklerde devletin erkeği süresiz bir şekilde eski karısına nafaka vermeye mecbur bırakması, erkeğe yapılmış maddi ve manevi şiddetten başka bir şey değildir. Boşanmış kadının maddi ihtiyaçlarını karşılayacak baba ağabey gibi birinci dereceden yakınları yoksa ona devlet bakmak zorundadır fakat eski eş değil. Devlet erkekten zorla nafaka alarak konuyu bilmeyen kadınların haram yemesine de sebep oluyor.
Avrupa ülkelerinde bile süresiz nafaka diye bir şey yok. Pek çok ülkede 5 yılın altındaki boşanmalarda evli kalındığı süre kadar nafaka var. Üç ay evli kalındı ise üç ay nafaka, iki yıl evli kalındı ise iki yıl. 5 yılı geçen evliliklerden sonraki boşanmalarda ise bazı ülkeler yıl sınırı koymuşlar. 10 yılı ya da 12 yılı geçmemek kaydıyla diye.
Fakat bizde sınır yok. Kadın çalışmaz ya da tekrar evlenmez ise ayrılmak isteyen kadın da olsa, evlilik içinde kusurlu olan kadın da olsa, kadın ömür boyu adamın parasını yiyip yaşayabiliyor.
Erkeğin maddi durumu çok iyi değilse hem çocuklarına hem eski eşe nafaka verince bir daha belini doğrultup tekrar evlenemiyor. Bu devlet eliyle erkeklere yapılan madde manevi çok büyük bir zulümdür, adaletsizliktir. Şu seçim döneminde haksızlığa uğrayan erkeklerin sesleri daha güçlü çıkmalı ki adalet için hükümetten bazı sözler alınmalı. Adalet olmadan devlet olmaz.
Boşanan erkekler bu haksızlığa bireysel itirazlarda bulunuyorlar, bazı derneklerde kurulmuş fakat toplanıp güçlerini birleştirmedikleri için, medya desteği de olmadığı için seslerini kuvvetli çıkaramıyorlar. Böylece şiddete boyun eğilmiş ve zulme rıza gösterilmiş olunuyor. Gerçi haksızlığa engel olmak için boşanmış olmak da gerekmiyor, erkek olmak da... Müslüman olmak yeterli. Ne de olsa "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.