Âsımların Zaferi 100 Yaşında!
Çanakkale destanını onlar yazdı…Yani Âsımlar…Elbette askerimize “Mehmetçik” diyoruz, o zaman da öyle idi. İşte Mehmed Âkif Mehmedcikler içinde bir gaziyi, Âsım’ı meşhur şiirinin kahramanı yaptı. Kim bu Âsım? Gerçek bir şahsiyet mi, bir şairin muhayyilesinden doğmuş edebî bir karakter mi?
Elbette Âsım şiirinde sözü edilen edebî bir karakter, fakat yaşanan gerçekleri temsil eden bir karakter!
Osmanlı Devleti 1. Dünya Harbi’nde 10 cephede savaştı. Çanakkale de bu cephelerden biri, fakat farklı bir cephe…Osmanlı başkentinin burnunun dibinde, deniz top seslerini muhtemelen İstanbul’a kadar taşıyor…
Savaşın dehşetini, mağlubiyet halinde olacaklar kat kat artırıyor. Çanakkale’yi farklı kılan yönlerden biri de çok sayıda gencin tahsilini yarıda keserek cepheye koşması…Üniversite ve lise talebeleri, medrese talebeleri, yani mollalar ve çömezler ve nihayet yurt dışında tahsil gören gençler…
Liselerin bir çoğu birkaç yıl mezun veremedi…Fakültelerde de aynı şey sözkonusu idi…İşte Âsım bu gönüllü gençleri temsil eder. Avrupa’daki fen tahsilini keserek cepheye koşmuştur…
Âkif Âsım’ın neslinde ülkeyi kurtaracak cevheri keşfetmiştir. Safahat’dan okuyalım, Köse İmam, yani Âsım’ın babası konuşuyor. Savaştan sonra İstanbul’da haksızlıkları pazusuyla düzeltmeye çalıştığı için babası Âsım’dan hoşnut değildir:
-Şimdi oğlum, kızacaksın ya, fakat boş ne desen;
Bu rezalet beni me’yûs ediyor âtiden.(gelecekten ümitsiz kılıyor)
Hâle baktıkça adam kahroluyor elde değil;
Bizi kim kurtaracak, var mı ki bir başka nesil?
Hocazade, yani Âkif cevaplıyor:
-Âsım’ın nesli Hocam,
Köse İmam itiraz ediyor:
-Nerde!
Âkif karşılık veriyor:
-Hayır, haksızsın!
Galiba oğlana pek fazla bugünler hırsın?
Köse İmam düşüncesinde ısrarlı:
-Âsım’ın nesli… diyorsun. Ne uzun boylu hayâl!
Âkif ondan kararlı, çünkü ona söyleten var:
-Âsım’ın nesline münkad olacak istikbâl.(Gelecek Âsım’ın nesline boyun eğecek)
Sana vicdanımı açtım okudum, dinlesene;
Söyleten başkasıdır, bakma. Hocam söyleyene.
Âsımlar yüksek bir feragat ve fedakârlık hissi ile cepheye koşmasa, şehadeti göze almasa idi, bugün devletimiz olmazdı… Mehmed Âkif Cumhuriyet’ten sonra kitaplaştırdığı Âsım’da bir gençlik modeli ve projesi ortaya koyar. Sorumluluk sahibi, bilgili, müsbet ilimlere vâkıf, ama maneviyatı da kuvvetli, ahlâklı bir gençlik. Bu gençlik, fizikî gücünü maneviyatıyla birleştirerek imanının ve vatanının emrine verecek.
Pozitivizmin tesiriyle, insanın sadece maddesine, fiziğine yönelik gençlik projeleri, bilhassa da Tevfik Fikret’in oğlu Halûk üzerinden oluşturduğu model ağır basmıştır o sıralar.
Yeni rejimin Âsım modeline değil, Tevfik Fikret’in Halûk modeline itibar ettiği açıktır. Fikret’in kendi oğlu üzerinden çizdiği positivist genç modeli, İslâmdan kaçırılan Halûk’un maneviyat ihtiyacı ile İngiltere’de protestanlığa meyletmesi üzerine çökmüştür, ama Türk Millî eğitimi bu modelde ısrarını sürdürmüştür. Bugün daha net olarak görülüyor ki, eğer maneviyatı ihmal edilirse, gencin maddesi kolayca çökertilebiliyor. Gençliğin yaşadığı buhranı, ahlakî değerlerdeki aşınmayı, aidiyet ve kimlik konusunda yaşanan meseleleri görmezden gelmek mümkün değil.
“Ne yapılmalı?” sorusunun cevabı açık: Gençliğe doğru örnekler sunmalı. Mehmed Âkif doğru bir örnek; sadece eseriyle değil, insanî vasıflarıyla, şeciyesiyle ve sağlam karakteriyle. Onun ortaya koyduğu genç timsali Âsım da öyle.
Bu yıl Çanakkale zaferinin 100. Yıldönümünü “Âsım yılı” olarak değerlendirilmeli idi.
Bu fırsat maalesef heba edildi…Millî Eğitim, Kültür ve Gençlik ve Spor bakanlıkları sıradan kutlamalarla işi geçiştirmekten başka bir şey yapmıyor.
Eyyamcı değil, idealist gençlik yetiştirmek… Ülkesinin, milletinin meselelerini dert edinen, bin yıllık tarihinden güç alan maddesi kadar maneviyatı da güçlü bir gençlik için Çanakkale zaferi ve bu zaferin kahramanları, Âsımlar bir heyecan dalgası oluşturabilirdi…
100. yılında Âsımların zaferi kutlu olsun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.