Baykal nasıl rejim sorunu oldu?
Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Kuruluşu Metropoll’ün Eylül ayı anketinde, Başbakan Erdoğan ile Aydın Doğan arasındaki tartışmaya ışık tutabilecek çok önemli bir ayrıntı var. Bu ayrıntı, demokratik rejimin geleceği açısından da kritik değerdedir.
Vatandaşa soruyorlar: ‘Yaşayan Türk siyaset ve devlet adamları arasında en beğendiğiniz kişi kimdir?’
Ankete katılanların yüzde 33.3’ü ‘Recep Tayyip Erdoğan’ diyor. Anamuhalefet Partisi Lideri Deniz Baykal’ı beğenenlerin oranı ise yüzde 2.2’de kalıyor. Son 3 ayda Erdoğan’ın grafiği yukarı doğru seyrederken Baykal dibe vuruyor.
Erdoğan’ın beğeni oranı Haziran’da yüzde 25.8, Temmuz’da 24.5 iken Eylül’de yüzde 33.3’e yükseldi. Baykal’ın beğeni oranı ise Haziran’da 4.0, Temmuz’da yüzde 4.7 iken Eylül’de yüzde 2.2’ye geriledi.
Yani, iktidar ile anamuhalefet arasındaki lidere dayalı beğeni mukayesesinde son aylarda ciddi uçurum oluşmaya başladı. Bu tablonun ortaya çıkmasında, CHP’nin son kriz umudu olan AK Parti hakkındaki kapatma davasının reddedilmesi önemli rol oynadı.
Bir başka soru: ‘Mevcut siyasi parti liderleri arasında en çok güvendiğiniz lider hangisidir?’
Erdoğan yüzde 51.9’la liste başı olurken, Baykal’ın güven oranı yüzde 4.2’de kaldı. İki lider arasında yer alan başka bir lider de yok. Üstelik, CHP’ye oy verenlerin yaklaşık beşte biri Baykal’a güvenmiyor. CHP’ye oy verenlerin sadece yüzde 22.8’i Baykal’a güven duyarken, yüzde 56.2’si ‘güvendiğim lider yok’ diyor. Oy tablosuna baktığımızda da manzara farklı değil. 22 Temmuz’da yüzde 20.9 oy alan CHP (DSP ile birlikte) eylülde kararsız oylar dağıtılmadan yapılan hesaplamaya göre yüzde 9.5’e kadar geriledi. CHP barajı ancak kararsız oylar dağıtılınca geçebiliyor. AK Parti ise oylarını yüzde 5.0’a çıkarmış.
Tek partili rejim tehlikesi
Bu manzara AK Parti açısından sevindirici bulunabilir. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in ‘Ben CHP içinde Baykalcıyım’ sözü hala hafızalarda. Hatta son CHP kurultayından önce bilbordlara Baykal’ın fotoğraflarının asılması için yardım isteyen CHP’li Yılmaz Ateş’e ‘Hay hay, ne kadar istiyorsan, asalım. Biliyorsun ben Baykalcıyım’ dediğini Ankara’da duymayan kalmadı!
Ama bu sonuçlar, demokratik açıdan sağlıklı bir bünyeyi tarif etmiyor. Seçmen eğilimi böyle devam ederse, ilk seçimde parlamentoda sadece AK Parti olur, 550 milletvekilinin tamamını kazanır.
Maalesef Türkiye, tek partili sisteme doğru koşar adım gidiyor. Eğer demokrasiyi bir güvercine benzetirsek, nasıl ki tek kanatlı kuş uçamazsa tek partili rejim de sağlıklı işlemez.
Anket sonuçlarının gösterdiği gibi, şu anda Türkiye’nin temel problemi CHP’nin patronu Deniz Baykal’dır. Solu iflas ettirmiş, demokrasinin sol kanadını yolmuştur. Partiye oy verenlerin yarısının güveni ve beğenisine bile mazhar olamamış bir genel başkan, hele güven oranı yüzde 4.2’yi geçemeyen bir lider, toplumun yüzde 51.9’unun güven duyduğu bir başbakanla siyasi arenada nasıl mücadele edebilir?
Mümkün değil.
Baykal; Mindere yapışmış, ağzı gözü yara bere içinde, nefes almakta güçlük çeken ama havlu da atmayan yorgun savaşçıyı andırıyor. Öyle olunca, sürekli mindere yabancı konuk davet ediyor: Genelkurmay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi, bazen de Aydın Doğan...
Hatırlayalım, Baykal, 15 Nisan günü partisinin meclis grup toplantısında silahlı terör örgütü Ergenekon soruşturması nedeniyle tutuklanan emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’un serbest bırakılmasını isterken şöyle dedi:
‘Odalar birliği başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, yardımcısı Sinan Aygün’e sahip çıktı. Ses verdi. Sonunda da haklı çıktı. Bari diyorum, madem başka sahip çıkan yok, Odalar Birliği Başkanı emekli komutanlara da sahip çıksaydı da onların da tutukluluk hali ortadan kalksaydı.’
Aklınca nazire yapıyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a ‘Hisarcıklıoğlu kadar bile olamadın’ demek istiyordu.
Ama Baykal’ın hesabı tutmadı.
Orgeneral İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanı olunca aynı oltayı bir de ona attı: ‘Güzel konuşuyorsun ama...’
‘Sözlerin hikaye’ demeye getirip, müdahale talebinde bulundu. Genelkurmay Başkanı Başbuğ’un, bir korgenerali Ergenekon tutuklusu iki paşanın ziyaretine göndermesinde de Baykal’ın yürüttüğü psikolojik harekatın etkili olduğu söylenebilir. En azından kamuoyunda böyle bir algılama olmuştur.
Şimdi Aydın Doğan’ı iktidar partisinin üzerine salmaya çalışıyor. Ergenekon’dan sonra Doğan’ın da avukatlığına soyundu. Seçimden önceki Çankaya krizi de onun fişeklemesiydi. Siyasi iktidar ile TSK veya medya arasındaki her gerginlikte Baykal’ın küçümsenmeyecek rolü var. Bu işleri eskiden Mesut Yılmaz çok iyi yapardı, şimdi tek başına mecliste oturuyor.
Baraj paniğine kapıldıkça, halktan koptukça devletin sırtına yapışmaya ve krizden beslenmeye başladı. Ancak gelinen noktada artık Baykal, sadece solun değil rejimin de sorunudur. Kışkırtıcı ve kriz odaklı politikaları, demokratik rejimi tehdit etmeye başladı.