CHP bar ve balolar partisidir
Chp sûreti haktan, yâni İslâm değerlerine “saygılı” gibi görünmeye çalışsa da zinhar inanmayın. Münafıktır, fâsıktır; asıl zihniyet ve gidişatını asla değiştirmez.
Ne diyor Yunus Emre Hazretleri: “Kara taşa su koyarsan / Elli yıl ıslatır isen / Hemen taş gene bayağı / Hünerli taş olur değil.” Ali Hocam’ın şerhi ile “Ütünde su aksa elli sene, kara taş ağ taş olmaz.”
Chp böyle bir kötü huya sahip, kalben ve zihnen hastadır, yâni düz mânasıyla “umutsuz vak’adır.”
MÜSLÜMAN KADININ MAHREM HAYATINI CHP YIKMIŞTIR
Müslüman kadının “mahrem” hayatını yıkan, Atatürkçü Cumhuriyetle aynı mânaya gelen Chp modernleşmesidir. Benzetmemizi abes bulanlara, M. Kemal’in, “Benim iki büyük eserim var. Biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri ise Cumhuriyet Halk Partisidir” dediğini hatırlatalım.
Modern kıyafetli kadın modelinin öne çıkarıldığı baloların “öncülüğünü” dünden bugüne Chp’li milletvekilleriyle eşlerinin yaptığı malûm. Günümüzde hâlâ Cumhuriyet balolarını il ve içe merkezlerinde Chp’liler tertip eder. Bu baloların temel özelliği içkili olması ve modern-laik kıfayetli kadınların yer almasıdır. Bu balolarda laik-Atatürkçü Cumhuriyetin öneminden ve sonsuza kadar süreceğinden bahsedilir.
Kadın ve erkeklerin toplu halde bir arada bulundukları eğlence ve balo gibi toplantılarla modern kadın Chp Cumuhuriyetinin ideolojisi olmuştur. İslâm milleti yahut ümmet kimliğini rededen Chp Cumhuriyeti laik ulus modeline geçerken ilk inkılâpları arasında kadının modernleşmesi vardı.
Balolarla başlayan modern kılıklı, yâni “asrî kadın” Chp Cumhuriyetinin sembolü olarak takdim edilmiştir. Keza modern kadın projesinin hamisi Chp eliyle kadının balolara katılmasının ardından mayo ve dekolte kıyafetle plajlara sokulduğunu da hatırlatalım.
DİĞER ADI CHP OLAN CUMHURİYET REJİMİ İÇKİLİ BALOLARDA KUTLANIR
Diğer adı Chp olan Cumhuriyet rejimi modern kadını görünür ve hâkim kılmak için ilk balo 1925’de bizzat M. Kemal tarafından “titizlikle” gerçekleştirilir. M. Kemal’in Chp eliyle modernleşme projesinde baloların çok önemli bir yeri vardır. Batı tarzı kadın-erkek münasebetleri, içkili eğlenceler, dekolte kıyafet gibi kurallar balolar vasıtasıyla topluma aktarılır.
Şevket Süreyya Aydemir’e göre M. Kemal’in emriyle Chp’nin içkili danslı baloları birçok kez 1925’de Ankara’da laik Türkçü Hamdullah Suphi Tanrıöver’in başkanı olduğu Türk Ocağı binasında ve devrin Chp’li devletine yandaş dernek mekânlarında düzenlenir.
29 Ekim 1925 Cumhuriyet törenleri çerçevesinde Kemalizm’in Ankara’sında devletin ve cumhuriyetin anlamdaşı yâni diğer adı olan Chp’nin “öncülüğü” ile başlayan kadın baloları resmiyet kazanır ve yaygınlaştırılır. CHP’nin cebri politikasıyla valilerin “öncülüğünde” illerde de askerî ve mülkî sınıfın modern kıyafetli eşleri resmî balolar tertip etmeye başlarlar.
Modern kadının görünürlüğünü esas alan CHP Cumhuriyeti işi o raddeye getirir ki balolar Chp binalarında hız kazanmaya başlar. Bu balolarda Chp’li devletin milletvekilleri ve bürokratları o gecenin en modern kıyafetli “bayan”ını seçer ve ödüllendirirlerdi. Böylelikle modern kadın modeli devlet eliyle toplumun “gelişmiş ve medeni kadın” numunesi olarak propaganda edilirdi.
Chpli devletin, kadın balolarını tertip ederken kullandığı isimler de Avrupalı ve İslâm’a mugayirdi. Şu birkaç kadın balolarının isimleri bile modern kadın inkılâbının arkasındaki dehşeti göstermeye yetiyor.
“Maşrık-ı Azam Balosu”, “Hilali Ahmer Balosu”, “Kadınlar Birliği Balosu” bütünüyle lâ-d inî hüviyet taşıyan derneklerdir ki kadın balolarıyla taraftar oldukları Chp’li Cumhuriyete hizmet ediyorlardı.
Mason dernekleri, Kemalizm’in anlatılması görevini de taşıyan devrin Tabipler Odası, Türk Hava Kurumu, Cumhuriyet Gazetesi, modern kadın inkılâbına hizmet eden kuruluşlardan bazılarıdır.
CHP’NİN BALOLARINDA KUR’AN OKUNMAZ, İSTİKLÂL MARŞI SÖYLENMEZ
Chp’nin Cumhuriyet Baloları’nda Kur’ân okunmaz, İstiklâl Marşı söylenmez. Laik 10.Yıl Marşı söylenir. Dans edilir. “Atatürkçü Cumhuriyetle ve CHP etle tırnak gibidir” yâvesi hep bir ağızdan vecdle teganni edilir. Chp’li gençler “siyasî ve memeleket meseleleri” için de balolarda ve barlarda toplanırlar. Biz
Atatürk’ün gençleriyiz deyip, alkollü ağızlarla and içerler. Çünkü “ulu önderleri” de memleket meselerini ve siyasî kararlarını içkili balolarda ve sofralarda almıştır.
Chp’nin kurucu şefleri ve önderleri de böyle yapardı. Bu sebeptendir ki bu geleneği Chp’den kimse söküp çıkaramaz. Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana danslı, tangolu, içkili eğlenceleri yürürlüğe sokan Chp’dir. Chp’nin bar ve balolar partisi olduğuna inanmayanlar, ünlü Kemalist yazar ve Chp’den iki dönem milletvekili olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nın “Ankara” sını okusunlar.
Balo, Türkiye’de yalnızca Chp’nin kültürünün değişmez bir sembolüdür. Mukaddesatçı partiler câmi cemaati ile hayır ve hasenet vakıf mensuplarıyla buluşup hasbıhal ederken, CHP'li Onur Öymen bu anlayıştaki partilerin “gerici olduğunu” söyler ve “Başbakan bir baloda bir kadını dansa kaldırabilir mi?” diyerek “balo” sembolünü çok kullanır. İşte Chp budur.
CHP, TÜRKİYE’NİN DOKSAN YILLIK TALİHSİZ YILLARIDIR
Herkesin malûmudur ki Türkiye’nin doksan yıllık talihsizliği ve kara günleri mânasına gelen Chp milletvekili aday toplantılarını içkili salonlarda yapar. Meselâ, İstanbul’da ağır dereceden lâ-dinî özellikler taşıyan Beykoz Aşrrom balo salonunda içkilerin gırla gittiği “aday tanıtımları” Chp’nin doğuştan, yâni kurucularından gelen kötü huylarını terk etmediğinin delilidir. Millet gruplarıyla, câmi cemaatiyle, müdeyyin ve mukaddesatçı mahallelerde Chp’lileri gören olmuş mudur?
CHP’YE YATAKLIK EDENLER, GAFLET VE DÂLALET İÇİNDEDİRLER
Söylemek istediğimiz şu ki Chp’lilerin “değiştiğine” inananlar, gazete ve televizyonlarında bunların sözcülüğünü yaparak yataklık yapanlar, gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içerisindedirler.
-----------------------------------
DOSTÂNE FİSKELER-1
Refikimiz bir gazetenin yazarı geçenlerde yazdığı bir yazısında son derece problemli ifadeler kullanmıştı ki her tarafı eğri büğrü olduğunu bir daha hatırlatmak ihtiyacı hissettik. Bizden söylemesi:
“Şimdi bütün öğrencilerimizle birlikte davranış psikolojisindeki yakın zamanda yaşanan herc-ü merci bir içsel dinamikle kaosu kosmoza kalbedecek biçimde sistemleştirecek; fikrî tasarımını bin yıllık terkibi ve 80 yıllık Cumhuriyet kazanımıyla dengeleyecek ve yeni bir kültür ve medeniyet teorisine iliştirecek bir derse başlamalıyız.”
“Cumhuriyetin kazanımlarıyla dengelenecek bir kültür ve medeniyet teorisi” kökten sakattır, hele Osmanlı-İslâm medeniyet anlayışıyla Cumhuriyetin lâ-dinî değerleri (medeniyet anlayışı zaten yok) birbirinin antitezidir ve asla uyuşmazlar. Bu eklektik düşünceler çokça söylendi ve bayatladı efendi!
Aynı yazarın bir başka eğri büğrü bir yazı ve konuşmasını da bir daha hatırlatalım:
“Atatürk Kurtuluş Savaşı’ndan sonra bazılarının sandığı gibi yakın çağ kültürümüzden koparak Osmanlı mirasını inkâr ederek Orta Asya Türk mitolojisine dönmedi. Şüphesiz tarihî araştırmalar yapıldı, ancak asıl yaratıcılık Etiler, Etrüksler veya Sümerlerle bağıntı kurma teşebbüsleridir. Mehmet Âkif’in önemli bir şahsiyet olduğunu belirtirken, Hamdullah Suphi de onun kadar önemlidir demek istemiş.
Oysa ki H. Suphi, İstiklâl Marşı yazılmasında Âkif’i desteklemiş fakat kişi olarak, onun İslâmî cumhuriyet anlayışına zıt biri olup, Atatürkçü cumhuriyetin laikçi programlarını desteklemiş Batı medeniyeti taraftarıdır. Üzülerek okuduğumuz eğri büğrü ifadelerden birkaç satır:
“Âkif olmak önemli elbet ama onun kadar önemli bir şey daha var; o da Hamdullah Suphi olabilmek. Hamdullah Suphi olduğu içindir ki İstiklal Marşımızı ancak Âkif’in yazabileceğine dair kanaatini diğer vekillerle paylaşmıştır. O olmasa belki de Akif marşı yazmayacak ve İstiklal Marşımız belki de finale kalan altı marştan biri olacaktır (…) Hamdullah Suphi olmak işte en az Âkif olmak kadar önemli… Toplum Âkif’lerini seçemezse yani Hamdullah Suphiler içinden çıkaramazsa Âkif olmanın ne anlamı var?”
DOSTANÂNE FİSKELER-2
Refikimiz gazetenin bir başka yazarı da kanaatimce bilmeden sosyal darvinist ve pozitivist anlayışa sahip ve Müslüman Türklüğe zararlı fikirleri olan Nihal Atsız’ın “Ruh Adam” romanını örnek göstermiş ki bu bir faciadır: “70’lerde yazdığı Ruh Adam romanında, Çanakkale savaşı hakkında müthiş fikirler ortaya koyduğu.”
Açıklamasını müstakil bir yazıyla daha sonra yapacağız. Ayrıca, “Atsız, nev’i şahsına münhâsır bir insandı. Türk’e âit herşeyi severdi. (…) Tek sorunu, dînî inancıydı ki bu da kendisini bağlar. Ayrıca, ileriki yaşlarında, inanç konusunda nasıl bir tekâmül geçirdiğini bilmiyoruz” ifadeleri de âciz kanaatimce hayli problemli. Dahası, “Tek sorunu dinî inancıydı ki bu da kendisini bağlar” ifadesi de pek fena! Atsız’ın inanç konusunda kötü bir tekamül geçirdiğini anlatmakta müstakil bir yazı mevzuudur.
Türk’e ait gibi gösterilen İslâm öncesi “her şey” Müslüman Türk’ün ruh ve mânasına değer katmaz vs…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.