Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Kuran ve sünnet değişmemiştir değişmeyecektir

Kuran ve sünnet değişmemiştir değişmeyecektir

Kur’an-ı Kerim’in buyurdukları ve Peygamberimiz'in sünneti haktır ve gerçektir. Ölünceye kadar bütün emirlere uymaya gayret edeceğiz. İşinize gelmeyen yerde “Bu hadisi tevil etmek lazım. Bu ayetin manasını yeni bir yoruma tabi tutmak lazım” gibi laflar etmeyin. Bu dinsizliktir, mürtedliktir, kâfirliktir.

Enes (Ra­dı­yal­la­hu Anh) ri­va­yet edi­yor. Sa­ha­be-i ki­ram­dan bir zat. İs­mi Cü­ley­bib (Ra­dı­yal­la­hu Anh). Bu zat ya­kı­şık­lı de­ğil­miş. Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) onun evi­ne gi­de­rek “Se­ni ev­len­dir­sem ev­le­nir mi­sin?” di­ye sor­du. O da “Ya Re­su­lal­lah! Ti­pim düz­gün de­ğil. Kim­se ba­na mey­let­mez. Siz ara­ya gi­rer­se­niz olur ama mil­le­ti ba­na is­tek­siz gö­rür­sü­nüz. Ben de si­zi üz­mek is­te­me­m” de­di. Ra­su­lal­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) “Ben se­nin Al­lah in­din­de­ki ma­ka­mı­nı bi­li­yo­rum. Ey Cü­ley­bib! Sen Al­lah in­din­de iti­bar­sız de­ğil­si­n” bu­yur­du.

Hey gi­di he­y… Ya­kı­şık­lı­lı­ğa, gü­zel­li­ğe, pa­ra­ya bak­mı­yor bu iş­ler.

AN­NE­Sİ­NE SO­RUL­SUN

Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) Cü­ley­bi­b’­i ev­len­dir­mek için Me­di­ne­li sa­ha­be­ler­den bi­ri­nin ev­len­me ça­ğın­da olan kı­zı­nı is­te­di. Efen­di­miz, ona “Kı­zı­na ta­li­bi­m” de­di. Kı­zı­nı ken­di­si için is­te­di­ği­ni zan­ne­den sa­ha­be bu­na çok se­vin­di “Em­rin ba­şım üs­tü­ne, ya Re­sû­lel­lah!” di­ye se­vin­ci­ni be­lirt­ti. Ra­sû­lul­lah Efen­di­miz “Kı­zı­nı ken­dim için de­ğil Cü­ley­bib için is­ti­yo­ru­m” bu­yu­run­ca sa­ha­be du­rak­la­dı “O za­man an­ne­siy­le gö­rüş­mem ve onun fik­ri­ni al­mam lâ­zı­m” de­di. 

Pey­gam­be­ri­miz “İ­yi olur, an­ne­si­ne so­rul­su­n” bu­yur­du.

Bu iş­ler­de is­ti­şa­re var­dır. Kı­zı zor­la is­te­me­di­ği bir ye­re ver­mek, da­yat­mak, öz­gür­lü­ğü­nü kı­sıt­la­mak, an­ne-ba­ba zo­ruy­la ev­len­dir­mek fa­lan sün­ne­te uy­gun iş­ler de­ğil­dir. İs­la­m’­da an­ne­si­ne ve kı­zın ken­di­si­ne da­nı­şı­lır, gö­rü­şü alı­nır.

OLUM­SUZ TA­VIR

Sa­ha­be ha­nı­mı­na git­ti, du­ru­mu an­lat­tı. Ka­dın da “Kı­zı­mı­zı kim­ler is­te­di de ver­me­dik. Haz­re­ti Pey­gam­ber Cü­ley­bib'den baş­ka­sı­nı bu­la­ma­mış mı?” di­ye ile­ri ge­ri söy­len­di.  Ka­rı­sı­nın bu olum­suz tav­rı­nı gö­ren sa­ha­be, Ra­sûl-i Kib­ri­ya'nın ya­nı­na gi­dip kız­la­rı­nı ve­re­me­ye­cek­le­ri­ni söy­le­mek üze­re aya­ğa kalk­tı. 

KIZ­LA­RI UYAR­DI

An­ne­siy­le ba­ba­sı­nın ken­di­si­ne da­ir ko­nuş­ma­la­rı­na ku­lak mi­sa­fi­ri olan kız­la­rı, on­la­rı uyar­mak is­ter­ce­si­ne “Be­ni ev­len­dir­me­niz için ara­cı­lık eden kim­miş?” di­ye sor­du. An­ne­si “Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem)” de­di. Kız­la­rı hak­kın­da en iyi ka­ra­rı ver­dik­le­ri­ni sa­nan an­ne­siy­le ba­ba­sı­na “Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) be­ni bi­ri­ne uy­gun gö­rü­yor da, siz bu­na kar­şı çı­kı­yor ve Ra­su­lul­lah'ın tek­li­fi­ni ge­ri çe­vi­ri­yor­su­nuz öy­le mi?” di­ye hay­ret­le sor­du. Ve söz­le­ri­ni şöy­le ta­mam­la­dı: “Ra­su­lul­lah Efen­di­miz be­ni ki­me uy­gun gör­düy­se siz de uy­gun gö­rün. Zi­ra o be­nim aley­hi­me ola­cak bir şe­yi yap­maz.” Da­ha son­ra bu genç ha­nım Ah­zab Su­re­si'nin 36. aye­ti­ni ha­tır­la­ta­rak, “Al­lah ile Pey­gam­ber'i bir iş hak­kın­da hü­küm ver­dik­ten son­ra, mü­min olan bir er­kek­le mü­min olan bir ka­dı­nın, ar­tık o işi ken­di is­tek­le­ri­ne gö­re seç­me hak­kı yok­tur. Her kim Al­lah ve Ra­sûl'une kar­şı ge­lir­se, apa­çık bir sa­pık­lı­ğa düş­müş olur.” de­di.

Kız­la­rı­nın bu uya­rı­sı üze­ri­ne, ade­ta uy­ku­dan uya­nır gi­bi ken­di­le­ri­ne ge­len an­ne ve ba­ba, ne bü­yük bir ha­ta­dan ge­ri dön­dük­le­ri­ni fark et­ti­ler, kız­la­rı­na min­net­le ba­ka­rak: “Çok doğ­ru söy­le­din, yav­ru­m” de­di­ler. 

HA­YIR­LI DU­A

Uçu­ru­mun ke­na­rın­dan ge­ri dön­me­nin se­vin­ciy­le Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem)in ya­nı­na ko­şan sa­ha­be, olup bi­te­ni kı­sa­ca an­lat­tık­tan son­ra “Se­nin uy­gun gör­dü­ğün kim­se­yi biz de uy­gun gö­rü­yo­ruz. Kı­zı­mı­zı Cü­ley­bib ile ev­len­di­re­bi­lir­sin, ya Re­sû­lel­lah!” de­di.

Bu ha­be­re se­vi­nen Efen­di­miz, Pey­gam­ber tav­si­ye­si­ni her şe­yin üs­tün­de tu­tan o an­la­yış­lı kı­za “Al­la­hım! Onun üze­ri­ne ha­yır­lar yağ­dır. Ken­di­si­ne sı­kın­tı­sız bir ha­yat na­sip et!” di­ye du­a et­ti.  Son­ra ev­li­lik ger­çek­leş­ti.

ÖNEM­Lİ KA­YIP­LAR OL­DU

İler­le­yen za­man­lar­da bir sa­vaş çık­tı. Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem)in biz­zat iş­ti­rak et­ti­ği bu gaz­ve­ye Cü­ley­bib de ka­tıl­dı. Zor­lu bir sa­vaş ya­pıl­dı. Bu sa­vaş­ta Müs­lü­man­la­rın önem­li ka­yıp­la­rı ol­du. Sa­vaş bit­tik­ten son­ra Efen­di­miz “Ka­yıp­la­rı­nız var mı? Bir ba­kın!” de­di. As­hab-ı Ki­ram kim­le­rin şe­hit düş­tü­ğü­nü tes­pit et­mek üze­re ko­şuş­tu. Son­ra dö­nüp ge­le­rek “Fa­lan, fa­lan, fa­lan sa­ha­be­ler şe­hit ol­du­” de­di­ler. Ra­su­lul­lah Efen­di­miz “Bir da­ha ba­kın baş­ka kay­bı­nız var mı?” di­ye sor­du. Sa­ha­be­ler harp mey­da­nı­nı bir da­ha do­laş­tık­tan son­ra, ge­ri ka­lan şe­hit­le­rin ad­la­rı­nı söy­le­di­ler.

‘BU ZAT BEN­DEN­Dİ­R’

Haz­re­ti Pey­gam­ber'in özel­lik­le öğ­ren­mek ve öne­mi­ni di­ğer sa­ha­be­le­ri­ne de öğ­ret­mek is­te­di­ği bir şe­hit var­dı. On­dan ha­ber ge­tir­me­le­ri­ni is­ti­yor­du. Bel­ki de o şe­hit, ha­ya­tın­da önem­sen­me­di­ği gi­bi ölü­mün­den son­ra da önem­sen­mi­yor­du. Fahr-i Ci­han Efen­di­miz da­ha açık ko­nuş­tu “Cü­ley­bib'i ara­nız­da gö­re­mi­yo­rum. Hay­di, bir araş­tı­rın!” bu­yur­du. As­hab-ı Ki­ram, sa­vaş ala­nı­na bir da­ha ko­şuş­tu­. De­vir­di­ği ye­di müş­ri­kin ara­sın­da şe­hit dü­şen be­de­ni­ni gör­dü­ler. Ko­şup Haz­re­ti Pey­gam­ber'e du­ru­mu ha­ber ver­di­ler. Kâ­ina­tın Efen­di­si, Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem) he­men ora­ya git­ti. Kol­la­rı ade­ta bu­dan­mış olan şe­hit Cü­ley­bib'i kol­la­rı­na al­dı “Ye­di ki­şi öl­dür­müş, son­ra da onu şe­hit et­miş­ler. Bu gör­dü­ğü­nüz zat ben­den­dir, ben de on­da­-nı­m” bu­yur­du. Cü­ley­bib için ka­bir kaz­dı­lar. Ra­sûl-i Kib­ri­ya onu mü­ba­rek el­le­riy­le kab­ri­ne koy­du.

BİR­BİR­LE­RİY­LE YA­RIŞ­TI­LAR

İş­te o gün her­kes Cü­ley­bib'in Al­lah ve Ra­sûl'ü ka­tın­da ne ka­dar ehem­mi­yet­li ol­du­ğu­nu an­la­dı­. Dul ka­lan ha­nı­mıy­la ev­len­mek ve böy­le­ce Cü­ley­bib'in ha­yır ve ha­se­nat­la­rın­dan his­se­dar ol­mak için bir­bir­le­riy­le ya­rış­tı­lar. Ri­va­yet edil­di­ği­ne gö­re, o gü­ne ka­dar dul ka­lan hiç­bir ka­dı­nın bu ka­dar çok ta­li­bi ol­ma­mış­tır. Al­lah şe­fa­at­le­ri­ne na­il ey­le­sin.

MA­ZE­RET­LER BAŞ­LI­YOR

Şim­di ko­nuş­mak ko­lay. Ba­şa ge­lin­ce ic­ra­at zor. Efen­di Haz­ret­le­ri ve di­ğer âlim­le­rin de ba­şı­na gel­di bu iş­ler. “Çok se­vi­yo­rum, şey­him­dir, mür­şi­dim­di­r” di­yen­ler “Kı­zı­nı şu­na ve­rir mi­si­n” di­ye tek­lif edil­di­ği za­man “Bu fa­kir, şu­dur, bu­du­r” de­me­ye baş­lı­yor­lar he­men. 

“Şu­nu ya­p” de­di­ğin za­man “Ya­pa­cak baş­ka­sı yok mu? Ben de çok has­ta­yım, yaş­lı­yım, yor­gu­nu­m” gi­bi ma­ze­ret­ler he­men baş­lı­yor. 

ÖLÜN­CE­YE KA­DAR UYA­CA­ĞIZ

Sev­gi na­sıl olur? O sa­ha­be an­ne­mi­zin an­ne ve ba­ba­sı­nı “Kâ­ina­tın Efen­di­si'nin em­ri­ni ge­ri mi çe­vir­mek is­ti­yor­su­nuz?” di­ye­rek ikaz et­me­si gi­bi olur. Sev­gi bu­dur! 

Se­ven sev­di­ği­ne ita­at ede gel­miş­tir. Biz Ra­su­lul­lah (Sal­lal­la­hu Aley­hi ve Sel­lem)i se­vi­yor­sak sün­ne­tin­de, ha­dis-i şe­rif­le­rin­de ne var­sa, bi­zim için ne­le­ri ter­cih et­miş­se, ken­di­miz için on­la­rı ter­cih ede­ce­ğiz. “O be­ğen­me­miş, bu sev­me­miş, bu bu­nu de­miş, şu şu­nu de­miş, za­ma­nı geç­miş, şu an­da bun­la­rı te­vil et­mek la­zım, ye­ni yo­rum­lar yap­mak la­zı­m” gi­bi şey­ler yok. Biz onu sev­dik, sev­dik se­ve­li de on­dan ay­rıl­ma­ya­ca­ğız in­şal­lah. 

Ölün­ce­ye ka­dar bü­tün emir­le­ri­ne uy­ma­ya gay­ret ede­ce­ğiz. Ya­pa­ma­dık­la­rı­mız­dan da Al­la­h’­tan is­tiğ­far edip, af di­le­ye­ce­ğiz. Kâ­ina­tın Efen­di­si'nden de özür di­le­ye­ce­ğiz. 

HAK­TIR VE GER­ÇEK­TİR

As­la “Bu­nun za­ma­nı geç­ti. Bu, bu za­man­da ol­ma­z” de­me­ye­ce­ğiz. “Tam za­ma­nı­dır ama biz za­yıf üm­met­le­riz, sen bi­zim güç­len­me­miz için Rab­bi­ne yal­var ya Re­sû­lell­lah!” di­ye­ce­ğiz. 

Yok­sa sa­kın ha zor ge­len­de, işi­ni­ze gel­me­yen­de “Bu ha­di­si te­vil et­mek la­zım. Bu aye­tin ma­na­sı­nı ye­ni bir yo­ru­ma ta­bi tut­mak la­zı­m” de­me­yin. 

Bu din­siz­lik­tir, mür­ted­lik­tir, kâ­fir­lik­tir. Ku­r’­an ve sün­net de­ğiş­me­miş­tir ve de­ğiş­me­ye­cek­tir. Bu­yur­duk­la­rı hak­tır ve ger­çek­tir. 

İTİ­KA­DI BU­LAN­DIR­MA­YIN

Al­lah Re­su­lü “Dec­cal çı­ka­ca­k” bu­yur­du. Bu hak­tır ve ger­çek­tir. “Haz­re­ti Meh­di çı­ka­cak İsa (Aley­his­se­lam) ine­ce­k” hak­tır ve ger­çek­tir. Ku­r’­an’­da Ye­cüc ve Me­cü­c’­ten bah­se­di­li­yor. Bu hak­tır ve ger­çek­tir. Ney­miş za­ten on­lar çık­mış­ta, yok Çin­li­ler­miş de­… 

Hiç ala­ka­sı yok. Bu şe­kil­de yo­rum­lar yap­mak aye­ti, ha­di­si su­lan­dır­mak­tır, iti­ka­dı bu­lan­dır­mak­tır. 

Al­lah rı­za­sı için Ku­r’­an ve sün­net­te ne var­sa biz hiç kim­se­nin et­ki­sin­de kal­ma­dan ay­nen ger­çek­le­şe­ce­ği­ne iman edi­yo­ruz. 

Bu ima­nı­mı­zı Al­la­h’­a ema­net edi­yo­ruz. Rab­bim mu­ha­fa­za ey­le­sin.

AYET-İ KERİME

Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz. (Nahl, 16 / 97)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi