Kuran ve sünnet değişmemiştir değişmeyecektir
Kur’an-ı Kerim’in buyurdukları ve Peygamberimiz'in sünneti haktır ve gerçektir. Ölünceye kadar bütün emirlere uymaya gayret edeceğiz. İşinize gelmeyen yerde “Bu hadisi tevil etmek lazım. Bu ayetin manasını yeni bir yoruma tabi tutmak lazım” gibi laflar etmeyin. Bu dinsizliktir, mürtedliktir, kâfirliktir.
Enes (Radıyallahu Anh) rivayet ediyor. Sahabe-i kiramdan bir zat. İsmi Cüleybib (Radıyallahu Anh). Bu zat yakışıklı değilmiş. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onun evine giderek “Seni evlendirsem evlenir misin?” diye sordu. O da “Ya Resulallah! Tipim düzgün değil. Kimse bana meyletmez. Siz araya girerseniz olur ama milleti bana isteksiz görürsünüz. Ben de sizi üzmek istemem” dedi. Rasulallah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Ben senin Allah indindeki makamını biliyorum. Ey Cüleybib! Sen Allah indinde itibarsız değilsin” buyurdu.
Hey gidi hey… Yakışıklılığa, güzelliğe, paraya bakmıyor bu işler.
ANNESİNE SORULSUN
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Cüleybib’i evlendirmek için Medineli sahabelerden birinin evlenme çağında olan kızını istedi. Efendimiz, ona “Kızına talibim” dedi. Kızını kendisi için istediğini zanneden sahabe buna çok sevindi “Emrin başım üstüne, ya Resûlellah!” diye sevincini belirtti. Rasûlullah Efendimiz “Kızını kendim için değil Cüleybib için istiyorum” buyurunca sahabe durakladı “O zaman annesiyle görüşmem ve onun fikrini almam lâzım” dedi.
Peygamberimiz “İyi olur, annesine sorulsun” buyurdu.
Bu işlerde istişare vardır. Kızı zorla istemediği bir yere vermek, dayatmak, özgürlüğünü kısıtlamak, anne-baba zoruyla evlendirmek falan sünnete uygun işler değildir. İslam’da annesine ve kızın kendisine danışılır, görüşü alınır.
OLUMSUZ TAVIR
Sahabe hanımına gitti, durumu anlattı. Kadın da “Kızımızı kimler istedi de vermedik. Hazreti Peygamber Cüleybib'den başkasını bulamamış mı?” diye ileri geri söylendi. Karısının bu olumsuz tavrını gören sahabe, Rasûl-i Kibriya'nın yanına gidip kızlarını veremeyeceklerini söylemek üzere ayağa kalktı.
KIZLARI UYARDI
Annesiyle babasının kendisine dair konuşmalarına kulak misafiri olan kızları, onları uyarmak istercesine “Beni evlendirmeniz için aracılık eden kimmiş?” diye sordu. Annesi “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)” dedi. Kızları hakkında en iyi kararı verdiklerini sanan annesiyle babasına “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) beni birine uygun görüyor da, siz buna karşı çıkıyor ve Rasulullah'ın teklifini geri çeviriyorsunuz öyle mi?” diye hayretle sordu. Ve sözlerini şöyle tamamladı: “Rasulullah Efendimiz beni kime uygun gördüyse siz de uygun görün. Zira o benim aleyhime olacak bir şeyi yapmaz.” Daha sonra bu genç hanım Ahzab Suresi'nin 36. ayetini hatırlatarak, “Allah ile Peygamber'i bir iş hakkında hüküm verdikten sonra, mümin olan bir erkekle mümin olan bir kadının, artık o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasûl'une karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” dedi.
Kızlarının bu uyarısı üzerine, adeta uykudan uyanır gibi kendilerine gelen anne ve baba, ne büyük bir hatadan geri döndüklerini fark ettiler, kızlarına minnetle bakarak: “Çok doğru söyledin, yavrum” dediler.
HAYIRLI DUA
Uçurumun kenarından geri dönmenin sevinciyle Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in yanına koşan sahabe, olup biteni kısaca anlattıktan sonra “Senin uygun gördüğün kimseyi biz de uygun görüyoruz. Kızımızı Cüleybib ile evlendirebilirsin, ya Resûlellah!” dedi.
Bu habere sevinen Efendimiz, Peygamber tavsiyesini her şeyin üstünde tutan o anlayışlı kıza “Allahım! Onun üzerine hayırlar yağdır. Kendisine sıkıntısız bir hayat nasip et!” diye dua etti. Sonra evlilik gerçekleşti.
ÖNEMLİ KAYIPLAR OLDU
İlerleyen zamanlarda bir savaş çıktı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)in bizzat iştirak ettiği bu gazveye Cüleybib de katıldı. Zorlu bir savaş yapıldı. Bu savaşta Müslümanların önemli kayıpları oldu. Savaş bittikten sonra Efendimiz “Kayıplarınız var mı? Bir bakın!” dedi. Ashab-ı Kiram kimlerin şehit düştüğünü tespit etmek üzere koşuştu. Sonra dönüp gelerek “Falan, falan, falan sahabeler şehit oldu” dediler. Rasulullah Efendimiz “Bir daha bakın başka kaybınız var mı?” diye sordu. Sahabeler harp meydanını bir daha dolaştıktan sonra, geri kalan şehitlerin adlarını söylediler.
‘BU ZAT BENDENDİR’
Hazreti Peygamber'in özellikle öğrenmek ve önemini diğer sahabelerine de öğretmek istediği bir şehit vardı. Ondan haber getirmelerini istiyordu. Belki de o şehit, hayatında önemsenmediği gibi ölümünden sonra da önemsenmiyordu. Fahr-i Cihan Efendimiz daha açık konuştu “Cüleybib'i aranızda göremiyorum. Haydi, bir araştırın!” buyurdu. Ashab-ı Kiram, savaş alanına bir daha koşuştu. Devirdiği yedi müşrikin arasında şehit düşen bedenini gördüler. Koşup Hazreti Peygamber'e durumu haber verdiler. Kâinatın Efendisi, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hemen oraya gitti. Kolları adeta budanmış olan şehit Cüleybib'i kollarına aldı “Yedi kişi öldürmüş, sonra da onu şehit etmişler. Bu gördüğünüz zat bendendir, ben de onda-nım” buyurdu. Cüleybib için kabir kazdılar. Rasûl-i Kibriya onu mübarek elleriyle kabrine koydu.
BİRBİRLERİYLE YARIŞTILAR
İşte o gün herkes Cüleybib'in Allah ve Rasûl'ü katında ne kadar ehemmiyetli olduğunu anladı. Dul kalan hanımıyla evlenmek ve böylece Cüleybib'in hayır ve hasenatlarından hissedar olmak için birbirleriyle yarıştılar. Rivayet edildiğine göre, o güne kadar dul kalan hiçbir kadının bu kadar çok talibi olmamıştır. Allah şefaatlerine nail eylesin.
MAZERETLER BAŞLIYOR
Şimdi konuşmak kolay. Başa gelince icraat zor. Efendi Hazretleri ve diğer âlimlerin de başına geldi bu işler. “Çok seviyorum, şeyhimdir, mürşidimdir” diyenler “Kızını şuna verir misin” diye teklif edildiği zaman “Bu fakir, şudur, budur” demeye başlıyorlar hemen.
“Şunu yap” dediğin zaman “Yapacak başkası yok mu? Ben de çok hastayım, yaşlıyım, yorgunum” gibi mazeretler hemen başlıyor.
ÖLÜNCEYE KADAR UYACAĞIZ
Sevgi nasıl olur? O sahabe annemizin anne ve babasını “Kâinatın Efendisi'nin emrini geri mi çevirmek istiyorsunuz?” diyerek ikaz etmesi gibi olur. Sevgi budur!
Seven sevdiğine itaat ede gelmiştir. Biz Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)i seviyorsak sünnetinde, hadis-i şeriflerinde ne varsa, bizim için neleri tercih etmişse, kendimiz için onları tercih edeceğiz. “O beğenmemiş, bu sevmemiş, bu bunu demiş, şu şunu demiş, zamanı geçmiş, şu anda bunları tevil etmek lazım, yeni yorumlar yapmak lazım” gibi şeyler yok. Biz onu sevdik, sevdik seveli de ondan ayrılmayacağız inşallah.
Ölünceye kadar bütün emirlerine uymaya gayret edeceğiz. Yapamadıklarımızdan da Allah’tan istiğfar edip, af dileyeceğiz. Kâinatın Efendisi'nden de özür dileyeceğiz.
HAKTIR VE GERÇEKTİR
Asla “Bunun zamanı geçti. Bu, bu zamanda olmaz” demeyeceğiz. “Tam zamanıdır ama biz zayıf ümmetleriz, sen bizim güçlenmemiz için Rabbine yalvar ya Resûlelllah!” diyeceğiz.
Yoksa sakın ha zor gelende, işinize gelmeyende “Bu hadisi tevil etmek lazım. Bu ayetin manasını yeni bir yoruma tabi tutmak lazım” demeyin.
Bu dinsizliktir, mürtedliktir, kâfirliktir. Kur’an ve sünnet değişmemiştir ve değişmeyecektir. Buyurdukları haktır ve gerçektir.
İTİKADI BULANDIRMAYIN
Allah Resulü “Deccal çıkacak” buyurdu. Bu haktır ve gerçektir. “Hazreti Mehdi çıkacak İsa (Aleyhisselam) inecek” haktır ve gerçektir. Kur’an’da Yecüc ve Mecüc’ten bahsediliyor. Bu haktır ve gerçektir. Neymiş zaten onlar çıkmışta, yok Çinlilermiş de…
Hiç alakası yok. Bu şekilde yorumlar yapmak ayeti, hadisi sulandırmaktır, itikadı bulandırmaktır.
Allah rızası için Kur’an ve sünnette ne varsa biz hiç kimsenin etkisinde kalmadan aynen gerçekleşeceğine iman ediyoruz.
Bu imanımızı Allah’a emanet ediyoruz. Rabbim muhafaza eylesin.
AYET-İ KERİME
Erkek veya kadın, kim mü’min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz. (Nahl, 16 / 97)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.