Cübbeli Ahmet Hoca

Cübbeli Ahmet Hoca

Zalim kafir ile mazlum kafir bir olmaz

Zalim kafir ile mazlum kafir bir olmaz

Edison gibi insanlığa hizmet eden bir Hristiyan cennete mi, cehenneme mi gider? Bu sorunun cevabı kişinin durumuyla alakalıdır. Eğer kişiye İslamiyet ile ilgili tebliğ ulaşmışsa ve buna rağmen iman etmemişse bu kişi kesinlikle cehenneme gider. Ancak kişiye cehennemde de olsa yaptığı iyiliğin karşılığı verilir.

Böyle kişiler için İslamiyet geldikten sonra tebliğ ulaşıp ulaşmadığı önemli. Tebliği olarak da İslam’ın güzellikleri hakkında bilgi olması lazım. Bu bilginin de açık ve aşikâr olması lazım. 

O kişiye haşa Efendimiz hakkında kötü tanıtım yapıldıysa, yanlış bilgilendirildiyse, bunu mazur görenler var. İmam-ı Rabbani Mektubat’ta söylüyor bunu. Ama yine cennete gidemez diyor. Ama “Bir tebliği üzerine inkâr olmadığı için cehenneme de gitmez. Kul hakları alındıktan sonra toprak olur” diyor. 

ÖRNEKLER ÇOK 

Eşari mezhebi Ehl-i Sünnet'tir. İmam-ı Gazali de bu ekoldendir. Onlara göre tebliğ ulaşmadıysa cennete de gidiyor. Ama insanlığa çok hizmet etmesine ve her şeyi bilmesine rağmen İslam’a tabi olmadıysa, bizim elimizdeki bütün ayet ve hadislere göre cennete gidemez. Tebliğ de ulaştığı için fetret ehli sayılmaz. Dolayısıyla fetret ehli olmadığı için cehenneme gider. Bu kesindir. Ehl-i Sünnet’in tamamına göre tebliğ ulaşmasına, İslam’ın bütün güzelliklerini bilmesine rağmen İslam’a uymadıysa, bu kişi cennete gidemez. Asla gidemez. Böyle örnekler çok var. Efendimizi çok metheden, İslam’ın faziletlerini yazan ve Müslüman olmayan çok insan var. Böyle kişiler cennete gidemez. 

Çünkü her şeyi biliyor. Biz bile böyle insanlardan zaman zaman delil getiriyoruz. Müslümanlar bile onun sözünü alıyor. Buna rağmen Müslüman olmadığı için cennete gidemez.

AZABI HAFİFLER

Yalnız cehennemde azap şekilleri vardır. Herkesin azabı bir değildir. Yaptıkları karşılığında kişilerin azabında hafiflemeler olur. Bir cömert kâfir ile cimri kâfir bir olmaz. Bir zalim kâfir ile mazlum kâfir bir olmaz. Allah’ın adaletine bunlar uymaz. Ona göre kişiye bir hafiflik vardır, farklı muameleler olur. Kişiye cehennemde de olsa yaptığı iyiliğin karşılığı verilir. 

RUHLAR BİNLECE SENE ÖNCE YARATILDI

Bundan sonra dünyaya gelecek insanların hepsinin ruhları yaratılmıştır. Ruhlar bedenlerden binlerce sene evvel yaratılmıştır. Beden 120 günlükken ruh üfleniyor. Kur’an-ı Kerim’de "Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra onu (Hz. Adem'in nesli olan) insanı sarp ve metin bir karargahta (rahimde) bir nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi alaka (yapışan şey) haline getirdik, derken o alakayı mudga (bir çiğnem et) yaptık, o bir çiğnem eti kemik(lere) çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik. 

Sonra onu başka yaratılışla inşa ettik (can verdik, konuşma verdik)..." (Mü'minun, 12-14) ayetleriyle bu süreç anlatılıyor. 

KİMSE BİLMİYORDU

Arapça’da ‘alak’ sülük demektir. Sülük gibi rahmin duvarına asılır o. Şimdi resimler çıktı da görebiliyoruz. Yoksa Kur’an’ın ‘alaka’ dediği zaman kimsenin hiçbir şeyden haberi yoktu. Sonra o su bir çiğnemelik et haline geliyor. Adamın birinin hanımı düşük yapmıştı. Üstadımız ders verirken geldi, cebinden bir kibrit kutusu çıkardı. Biz de sigara falan yakacak zannettik. Bir açtı kutuyu içinden düşük çıktı. Kibrit kutusuna sığmış ama tırnağını yeri bile belliydi. Kur’an’ın bunları anlattığı dönemde kimsenin bu konuda bilgisi yoktu. Ruh elle tutulmaz, gözle görülmez. Âlem-i emirdendir. 

YAHUDİLERİN SORULARI

Efendimiz’e 3 şey sormak için Yahudiler aralarında anlaştılar. Bu üç şey Yusuf (Aleyhisselam)ın kıssası, Ashab-ı Kehf ve ruh idi. Bunların üçüne cevap verirse peygamber değil. Üçüne cevap veremezse de yine peygamber değil. Çünkü Tevrat’ta “İkisine cevap verebilir, birine cevap veremez” diyor. Ruha hiç kimse cevap veremez. Geliyorlar, soruyorlar Efendimiz’e bunları. Efendimiz de Ashab-ı Kehf ve Yusuf (Aleyhisselam)ın kıssasını anlatıyor. Ruha gelince “Ey Muhammed! Sana ruhtan soruyorlar. De ki: Ruh Rabbimin bildiği bir iştir ve size ilimden ancak az bir şey verilmiştir.” (İsra-85) ayeti geliyor. Efendimiz “Ruh Rabbimin ol emriyle olur” diyor.

RUH UYURKEN GİDER

Uyurken ruh çıkar. Hadis-i şerifte “Uyku ölümün kardeşidir” buyruluyor. Ruh çıkınca bitkisel hayat gibi olur. Damarlar çalışır, vücudun ısısı kalır. Ama ruhun faaliyetleri olmaz. Yanında konuşulanları duymaz. Gözü açık uyusa önünden geçenleri görmez. 

Uyanırsa duyar, görür ancak. Çünkü ruh gelmiş oluyor o zaman. Kur’an-ı Kerim’de ruhunuzu iki kere alırım buyruluyor. "Allah, ölüm vakitleri geldiğinde insanları vefat ettirir, ölmeyenleri de uykularında (bilinç kaybına uğratır). Ölümüne hükmettiklerinin canlarım alır, diğer canları da belli bir süreye kadar bedenlerine salar. Kuşkusuz bunda iyice düşünenler için dersler vardır." (Zümer, 39/42) 

Bu ümmetin Ebu Bekir’i diğer ümmetlerin sahabelerinin hepsinden üstündür. Ama bu ümmetin Ebu Cehil’i de Firavunlar'dan beterdir. Çünkü dinin faziletine göre kişinin rezilliğe de daha fazla oluyor. İslamiyet gelmeden önce yaşamış olan Hristiyanlar ve Hristiyanlık gelmeden önce yaşamış olan Musevilerin durumuna bakalım. Yeni bir peygamber ve kitap gelene kadar kendi peygamberlerine ve kitaplarına tabi olan, o kitabı da bozmadan tatbik edenler cennete girecektir. Onların hepsi Müslüman'dır. 

HZ. ÂDEM MÜSLÜMANDIR

Din tektir. Müslümanlık İslam’dan gelir. İslam teslimiyetten gelir. Teslimiyette boyun eğmek, itaat etmek demektir. Bu şu demektir. Hangi dönemde hangi peygamber hangi hükümleri getirdiyse ona teslim olanın adı Müslümandır. Âdem (Aleyhisselam) da Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de Müslümandır.

EFENDİMİZ YENİ HÜKÜMLER GETİRDİ

Efendimizin getirdiği hükümler öncekilere göre değişiklik arz ediyor. Oruçta, namazda, zekâtta, haramda, helalde farklar çıktı. Yeni hükümler gelmişken “Ben bunlara uymuyorum” dediğin anda İslam’dan çıkıyorsun. Kendi peygamberinde “O gelince ona uy” diyor zaten. Kur’an-ı Kerim’de “Allah, vaktiyle peygamberlerden: «Andolsun ki, size kitap ve hikmetten her ne verdiysem, sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde ona kesinlikle inanacaksınız ve çaresiz ona yardım edeceksiniz.» diye söz almış ve: «Bunu kabul ettiniz mi? Bunun üzerine ağır ahdimi boynunuza aldınız mı?» demişti. Onlar: «Kabul ettik.» dediler. 

Allah da: «Öyle ise, şahit olun, ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim!» buyurdu.” (Al-i İmran-81) ayetiyle geçiyor. Zaten Miraç Gecesi Mescid-i Aksa’da bütün peygamberler buluştu. Efendimiz hepsiyle görüştü.

EN ÜSTÜN PEYGAMBER HZ. MUHAMMED (S.A.V.)

Peygamberlerin hepsi birbirine iman ediyor zaten. Efendimiz “Musa şu anda yaşıyor olsa bana ümmet olarak uymaktan başka çıkarı yok” buyuruyor. Çünkü dönemi bitmiş. Nesh olmuş. 

Peygamberlerin en üstünü Hazreti Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)dir. İkinci olarak İbrahim (Aleyhisselam) gelir. Peşinden de Musa (Aleyhisselam), İsa (Aleyhisselam) ve Nuh (Aleyhisselam) gelir.

40 SENELİK MURAD

Mı­sı­r’­da bir tüc­câr var­dı. Ğavs-ı A‘­zam hak­kın­da kuv­vet­li iti­kâd, hâ­lis ih­lâs sa­hi­bi idi. Kal­bin­de, va­sı­ta­sız ola­rak onun şe­ref­li yo­lun­da sü­lûk et­me ar­zu­su var­dı. Ya­nî Ab­dülkādir Gey­lâ­nî Haz­ret­le­ri­’nin hu­zû­ru­na gi­dip, biz­zat onun elin­de ta­rî­ka­ti­ne gir­mek ar­zu­sun­day­dı. Çe­şit­li en­gel­ler se­be­biy­le kırk se­ne için­de bu ni­yet ve ar­zu­su­na ka­vu­şa­ma­dı. 

300 KİŞİ İRŞAD ŞEREFİNE KAVUŞTU

Son­ra yo­la çı­kıp Bağ­da­t’­a var­dı. Ğavs-ı A‘­za­m’­ın âhi­re­te in­ti­kâl et­ti­ği­ni işit­ti. Mu­ra­dı­na ka­vu­şa­ma­mak­tan ötü­rü ca­nı­na kıy­mak is­te­di. Kab­ri­ni zi­ya­re­te gel­di, zi­ya­ret ede­bi­ni ta­kın­dı. Ğavs-ı A‘­zam (Kud­di­se Sir­ru­hû) Haz­ret­le­ri kab­rin­den çı­kıp, eli­ni tut­tu töv­be et­tir­di ve onu ta­le­be­li­ğe ka­bul et­ti. Bu zât­la üç yüz ki­şi ir­şâd şe­re­fi­ne ka­vuş­tu ve Al­lâh-u Te­âlâ’­ya vâ­sıl ol­du­lar. İs­lâm âlim­le­ri bu şe­kil­de olan in­ti­sa­bın sa­hih ve sâ­dık ol­du­ğu­nu söy­le­miş­ler­dir.

Ayet-i Kerime

Gerçek şu ki; şeytanın, inanan ve yalnız Rablerine tevekkül eden kimseler üzerinde bir hâkimiyeti yoktur. Şeytanın hâkimiyeti, sadece onu dost edinenler ve Allah’a ortak koşanlar üzerindedir. ( Nahl, 16 / 99-100)

Hadis-i  Şerif

“İyilik, güzel ahlaktır. Günah da içini rahatsız eden ve başkasının muttali olmasından korktuğun şeydir.” (Müslim, Birr 15)

NOT: Muhterem okuyucularım rahatsızlığımdan dolayı her gün tam sayfayı doldurmakta zorlanıyorum. Bir süreliğine yine aynı sayfada sadece Salı ve Cuma günleri sizlerle birlikte olacağım. Anlayışla karşılayacağınızı umuyorum vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
34 Yorum
Cübbeli Ahmet Hoca Arşivi