Kılıçlar çekildi de, manzara nedir?
Başbakan ile medyanın en büyük patronu birbirine kılıç çekerse, illa bir tarafı tutmak zorunda mıyız? Tutmak istediğimiz taraf için çok zorlanıyorsak, kalemimiz gitmiyorsa, işin içinden nasıl çıkacağız?
Mesela, "tutalım da, patronu her şeyiyle gerçekten savunmayı kendine yakıştırabiliyor musun?" diyenlerimiz ne yapacak? Ya da, "iktidar için ortada dolaşan iddiaların hepsini göğüsleyebilecek misin?" diyenlerimiz ne yapacak? Bizim gibi, "kavga yerine, ilkeler belirlensin, hukuk herkese işlesin, vurmadan önce herkes havadaki eline bir daha baksın" diyenler, taraf tutmak zorunda mıdır? Evet, şimdi biz nerede duracağız?
Ben kendimce şöyle bir çıkış yolu buldum. Medyaya ve iktidara nelerin yakışmadığını, yakışmayacağını ayrı ayrı sıralayayım ve AB üyeliğini bekleyeyim... Medyaya şunlar yakışmaz:
Patronlar, diğer işleri için medya gücünü kullanmaz. Kendilerini iktidarların üzerinde görmez. İstedikleri partinin iktidar olması için bütün çalışanlarını cepheye sürmez. İstemedikleri iktidar olursa, onlarla pazarlık masasına oturmaz. Yayın yönetmenlerini, köşe yazarlarını kurye olarak görevlendirmez. Başka anayasal güçlerle iş tutup başbakanları köşeye sıkıştırmaz. Güç odaklarından talimat almaz. Onlarla gizli buluşmalar yapmaz. Başbakanlara iş götürmez. İstedikleri olmayınca düğmeye basmaz. Aynı alanda iş yaptıkları diğer patronları tehdit ve şantajla ezmeye, sindirmeye çalışmaz. Herkesle kavgaya girmez. Milletine hizmetten başka işleri olmayan masum insanlarla uğraşmaz. İnsafsızlık yapıp, onlar için hiç beklenmedik zamanda saldırı başlatmaz. Halkın büyük çoğunluğunu karşısına alıp kendisini yalnızlığa mahkûm etmez.
Yayın yönetmenleri, yüksek paralar kazanıyoruz diye patrona biat etmez. Bazı yazarlarını tetikçi olarak istihdam etmez. "Bugün de şuna saldır" demez. Bunları herkesin gözünün içine baka baka yaparken, "basın özgürlüğü"nü ağzında sakız etmez. Darbe geliyor diye askere biat etmez. Rütbelilerin, kendisi yerine gazetesine manşet atmasına seyirci kalmaz, bunu sineye çekmez. Andıçları bahane ederek yazarlarını kapının önüne koyup biat tazelemez... Menfaat kovalamaz, "basın hürdür" deyip sansürün daniskasını uygulamaz. "Herkese dokunulabilir ama bizlere asla ve kata dokunulmaz" diye havalara girmez. Onuru savunup, herkesin onuruyla oynamayı marifet saymaz. Gazetesinde hiyerarşik bir boyun eğme, el etek öpme müessesesi kurmaz. Karakterleri törpüleme mekanizmaları oluşturmaz.
Köşe yazarları, kalemi namusu bilir. Sadece vicdanlarını konuşturur. İnsanların haysiyet ve namusu ile oynamaz. Tetikçilik yapmaz. Kendi gibi düşünmeyenleri düşman görüp kalemini kavga aracı olarak kullanmaz. İnsana değer verir. Kendisinin oy vermediği partiyi iktidara getirenlere "bidon kafalılar", "göbeğini kaşıyan adamlar" diyerek hakaret etmez. Demokrasi takiyesi yapmaz. Dinden ve dindar insanlardan rahatsız olmaz. Onları her fırsatta küçümseyerek, hakaret ederek hırpalamaya kalkmaz.
İktidara da şunlar yakışmaz:
Medya, demokrasilerde kamu yararına yayın yapar. Doğruları yazdığında, doğru eleştiriler sıraladığında bunlara kızıp öfkelenme olmaz. Demokrasinin mayası hoşgörü ve tahammüldür. Bunun en fazlası iktidarda olanlardan istenir. Bunun için iktidar sahipleri üsluplarına son derece dikkat eder.
İktidar, elindeki gücü basını susturmak için kullanmaz. Medyada tekel oluşmasına da fırsat vermez. Alternatif basının varlığı, demokrasinin de ihtiyacıdır. Ancak bu konuda iktidarın tarafsız, kendisine şaibe bulaştırmayacak bir hassasiyetin içinde olması gerekir.
İktidar rant dağıtma, rantlara göz yumma yeri değildir. Bu konuda ciddi iddialar varsa, bunların üzerine gidilir. Rantları bitirecek yasal düzenlemeler hızlandırılır. "Yolsuzlukla mücadele" için iktidara gelenler, başta en yakınları olmak üzere kimseye göz yummaz. Bu konuda taviz vermeleri sonlarını hazırlar...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.