Bayburt Bayburt olalı...
Şehir adları geçen deyimler, atasözleri çok fazla değil. “Gez dünyayı gör Konya’yı”, “Tosya’ya (Dimyat’a) pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”, “Kim takar Yalova kaymakamını”, “Gittiği Antep yediği kara pekmez”... ilk aklıma gelenler.
Bir de tabiî zaman zaman Sivas’a, zaman zaman Bayburt’a mal edilen “Böyle zulüm görmedi” deyimi var.
“Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi!”
Derler ki, merkezî idarenin klasik batı müziğini benimsetmek için düzenlettiği bir senfoni orkestrası konserinden sonra fikri sorulan Bayburtlu böyle söylemiş...
Tepeden modernleşmeye karşı halkın olağan tepkisi bu.
Hafta sonu Bayburt’taydık... Türkiye Yazarlar Birliği’nin “yılın yazarları, fikir adamları sanatçıları ödül töreni” bu sene Bayburt’ta yapıldı. Böyle işler İstanbul’da, Ankara’da yapılır.
Bayburt’ta yapılan ödül töreni başlıbaşına bir güzellikti...
Ödüllü yazarlardan, sanatçılardan daha önce Bayburt’u gören yoktu. Bu işlerle uğraşanların Bayburt’a gitmek için bir sebepleri, vesileleri olmuyor ekseriya. İşte ödül töreni güzel bir sebepti, hoş bir vesile idi. Hem ödül alanların hafızasından uzun süre silinmeyecek, hem de Bayburtluların...
TYB 33 yıldır yılın yazarlarını, fikir adamlarını ve sanatçılarını seçiyor... Türkiye’de böyle kökleşmiş, oturmuş başka bir ödüllendirme yok. “Ödül” denilince ekseriya maddî karşılık anlaşılıyor, böyle bir şey de yok. El emeği, göz nuru her biri tek nüsha sanat eseri beratlar...
Bu güzelliğe yol açan, en yeni üniversitelerimizden Bayburt Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Necmeddin Tozlu’nun geçen sene yayınlanan Eğitimden Felsefeye isimli 3 ciltlik eseri... Necmeddin Tozlu, Türkiye’nin ilk eğitim felsefesi profesörü bildiğimiz kadarıyla... Erzurum Üniversitesi ve Van 100. Yıl Üniversitesi’nde uzun süre hizmet veren hoca, Van’da Eğitim Fakültesi dekanlığı da yaptı. Gümüşhaneli olan hoca emeklilikten sonra memleketi sayılabilecek Bayburt Üniversitesi’nde hizmete devam etti... Şimdi ikinci emekliliğini yaşıyor ve çalışmaya, yazmaya devam ediyor.
Yaşlı başlı, tecrübeli ilme ve fikre emek vermiş değerli bir ismin ödülünü yaşadığı yerde vermek düşüncesi başta çok parlak görünmemişti. Türkiye’nin nüfusça ve yüz ölçümü itibarıyla en küçük vilayeti olan Bayburt’ta ödül törenin yapılması giderek ilgi çekici gelmeye başladı. Üniversite’nin değerli rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun da konuya çok sıcak baktı, ev sahipliğini üstlendi...
Türkiye’nin üniversitesiz şehri kalmadı... Yeni kurulan üniversitelere tayin edilen rektörlerimiz sadece eğitim faaliyetleriyle uğraşmıyor, sıfırdan üniversite kuruyorlar. Şimdilik inşaat işleri ağır basıyor, birçoğunun “ne yapıyoruz, neden yapıyoruz?” diye sormaya vakti olmuyor. Bu sorunun Bayburt’ta sorulduğunu cumartesi günü yapılan ödül töreninde bir daha anladık.
Çoğunluğu İstanbul’dan olmak üzere Türkiye’nin her tarafından ödül alanlar bir iki gün önceden Bayburt’a gelmeye başlamışlar. Bayburt’u tanımak, kültürüne vakıf olmak için yeterli zaman olmasa bile, ilk tanışma için mevsim müsait... Geciken baharla Bayburt’ta karşılaşmak bizi fevkalade memnun ediyor...
Bir ödül töreni ki, Dedem Korkud’un huzurunda, Hanlar Hanı Bayındır Han’ın divanında, Salur Kazan’ın sofrasında, Bamsı Beyrek’in otağında yapılıyor... Meşhur şair Zihni’nin hüznün, melâlin hası, nadir rastlanır lirizm madeni şiiri bir an aklımızdan çıkmıyor:
Vardım ki yurdumdan ayak çekilmiş
Yavru gitmiş, ıssız kalmış otağı...
Hasılı, ayak çekilmiş yurdu, ıssız kalmış otağı şenlendirmek için Bayburt’taydık!
"Bir gün Bayburt’a senfoni orkestrası gelir. Tüm Bayburt halkı bu konseri izlemek için davetlidir. Konseri merak eden Bayburtlular salonu hınca hınç doldurur. Konser sonunda bir gazeteci, Bayburtlu bir vatandaşa senfoni konserini nasıl bulduğunu sorar. Bayburtlu cevap verir: (Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi)"...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.