Seçimde Ehem ve Mühim!
Seçimi önemli kılan “başkanlık sistemi”ne geçişle ilgili bir oylama olması mı? Eskiden “ehemm” ve “mühim” vardı. Ehemm mühimme tercih edilirdi... Kim bilir bu kelimeleri? Daha önemli ve önemli!
Seçim Türkiye’nin geleceği ile ilgili başka bir oylamaya dönüştürülmek isteniyor...
Terör uzantısı partinin baraja rağmen, barajı aşmanın yüksek riskine rağmen seçime girmesinin bugüne kadar makul bir izahını yapan olmadı. “Türkiye partisi olmak mı?” Geçelim efendim. Türkiye partisi olmayı benimseyen bunu sözüyle, fiiliyle gösterir. Nerede konuşuyorsan, orada bayrağı arkana alırsın, “silahların gölgesinde çözüm olmaz, silahı bırak” diye haykırırsın, herkes meramını anlar.
İzah yavaş yavaş vücut buluyor:
Van’da musluklardan kan akan afişler deşifre ediyor hedefi...
Güneydoğumuzda yaşayan, olup bitenleri bilmek mevkiinde bulunanları ile sohbet imkânımız oldu... HDP’li belediyelerin kazandığı bölgelerden ciddi göç var... Neden göçüyor insanlar? Atalarının topraklarını, mallarını, mülklerini, hatıralarını... Geride bırakarak?
Çünkü göçe zorlanıyorlar! Bölgede terör örgütünün sözde mahkemeleri var! Bu mahkemeden davet aldın mı, göçü toplamaktan başka çaren yok! Mahkemede hâkim mevkiinde silah oturuyor!
Göçenlerin kimliği peki? İlle de Türk olması gerekmiyor. İlle de Kürt olmaması da gerekmiyor. Terör yandaşı olmaması yetiyor...
8 Haziran’da şuna bakmalıyız: Bölgenin AK Parti oyları ne âlemde? Sert bir düşüş için herşey yapılıyor. Silahlı propaganda dâhil...
Sahadan gelen bilgiler arasında Orhan Miroğlu’nun yazdıkları Hükümet’e çok keskin bir uyarı olarak okunmalı. Midyatlı Miroğlu, bu seçimde AK Parti Mardin liste başı... Kendi memleketinde seçim çalışması yapıyor. Ya geçmişi? Siyasî olarak HDP’nin geçmişindeki partilerden gelmiş, yazar olarak yine aynı yapılanmanın gazetelerinde yazmış...
Şimdi AK Parti’den aday ve partiyi destekleyen bir gazetede yazıyor.
Aslında yazısının bütününü buraya iktibas etmek isterdim, maalesef bir kısmını aktarabileceğim:
Devlet bölgenin yoksulluğunu yenmeye çalışır, çocuklar dağlara gitmesin, fidan diksin diye çaba gösterirken, PKK hâlâ 15-16 yaşındaki çocukları dağlara kaçırmaya devam ediyor.”
“Bir devletin inşa ettiği barajı korumak için, o barajın maliyetinin üçte biri kadar güvenlik harcaması yaptığı tek ülke belki de Türkiye’dir. Ilusu Barajı’nı muhtemel bir saldırıdan korumak için, bir tugay asker görev yapıyor. Yetmiyor korucular da aynı bölgeye sevk ediliyor ve yeni korucu alımı yapılıyor… Şantiyeye malzeme taşıyan araçlar yakılmış, taciz ateşinin haddi hesabı yok. Barajın şantiyesi çok iyi korunmasa kim bilir kaç kez baskına uğrardı.”
“Mardin’in Dargeçit ilçesi bu güvenlik önlemlerinin alındığı bölgenin sınırları içinde bulunuyor… 28 bin nüfuslu ilçede AK Parti 3000’e yakın oy alıyor. Geçenlerde ilçe örgütümüzü ziyaret ettik. Karşılayanların sayısı 20 kişi kadardı. Korku dağları bekler… Her gün evine ses bombası atılan, kapısı penceresi kurşunlanan insanlar, oy verip Meclis’e gönderecekleri vekillerine gün aydınlığında bir merhaba bile diyemeyecek kadar büyük bir baskı altındalar.”
Bu yazıyı yazdığım gün, oğlunu 6-7 Ekim olaylarında kaybetmiş bir Dargeçitli, öldürülen oğlunun diğer kardeşleri dağa kaçırılmasın diye, nasıl da bin bir zorluk içinde, her birini uzak şehirlere gönderdiğini anlattı. Son bir hafta içinde yaşı 16-17 civarında olan çocuklardan 15’i dağlara kaçırılmış. Acılı baba soruyordu haklı olarak, ‘devletin istihbaratı, şusu busu yok mu?’ diye. Küçük bir ilçede çocuklar dağlara kaçırılıyor ve bunun önüne geçilemi-yor…. Annesinin gündeliğe giderek kazandığı parayla yaşayan çocukları dağlara götür, sonra da çözüm süreci bitti diye açıklama yap!”
“Çözüm süreci, hâlâ küçük çocukları dağlara yollayanlar için, olsa olsa ancak istismar aracı olabilirdi. Nitekim başka bir şey de olamadı. Çözüm süreci, baştan sona bir istismar alanı olarak kullanıldı.”
“Sayın Cumhurbaşkanı şimdi bu istismara karşı açık tavır alıyor. Sorun, kimilerinin sandığı gibi, AK Parti’nin milliyetçi kesimlerden oy almasını sağlamak değil… ‘Cumhurbaşkanı, İzleme kuruluna karşı çıktı, taraflar-masa yok dedi, o halde çözüm süreci bitti’ diye açıklama yapanlar, bölgeye gelip görsünler. İzleme Kurulu, neyi izleyecekti, dağlara kaçırılan çocukların, yol güzergâhında iyi bakıldığını filan mı?”
“Devletle masaya oturmayı talep edenler, valiyi misafir eden bir muhtarı müzakere masasında elleri güçlensin diye mi, birkaç saat sonra yakalayıp infaz ettiler?”
İmralı heyeti diye bir şey yok aslında. Tarih bu heyette yer alanların, mektup-mesaj taşımaktan başka bir marifetleri olmadığını yazacak mutlaka… Ne kadar da meraklıymışlar, ‘çözüm süreci’ bitti diyen fiyakalı açıklamalar yapmaya.”
Orhan Miroğlu, verdiği haberlere rağmen konumu gereği iyimser görünmeye devam ediyor. Acaba okuyucular aynı iyimserliği paylaşıyor mu?
8 Haziran’da HDP’liler bölgede AK Parti oylarını asgariye indirmiş olarak şunu söyleyecek: “Türkiye partisi mavalına kim inanır, biz etnik partiyiz. Etnik temizliği başardık, Hükümet partisini de sildik, burada başka horoz yok! Kendi meclisimizi kuracağız, kendi kendimizi yöneteceğiz. Öz savunma gücümüz de hazır!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.