Dağ başını duman almış!
Dumanlı’nın seçim öncesi, Diyarbakır’da HDP’li belediye başkanı ile bir araya gelmesinin yankıları devam ediyor.. Bu ikilinin görüşmesi iktidara karşı Pensilvanya ile Kandil arasında bir diyalog ve işbirliği arayışının ürünü olarak görülüyor.. İkili ne görüştüler, mutabık kaldıkları konular neler, taraflar arasında bir belge, bilgi, mektup değişimi oldu mu ve bu diyalog sürdürülecek mi bilmiyoruz..
Paralel medyanın daha düne kadar Kandil’le ilgili yaptığı yayınların ardından böyle bir yakınlaşma oldukça dikkat çekici.. Bunu sadece iktidar karşıtlığı ile açıklamak da çok mümkün gözükmüyor. Daha derin ve kapsamlı bir işbirliği ihtimali üzerinde durmak gerek ve bu diyaloğu sağlayan uluslararası bir akım aktörlerin de süreçte devrede olması mümkün.
Geçen gün, M.Özer’den bir mesaj aldım. M. Özer, AFP’nin muhabiri idi. Cemaat tarafından servis edilen, Taraf’ın bir haberi ile kendini bir anda cezaevinde buldu.. Cemaat medyası dün olanları unutmuş gözüküyor. Kendileri dün, aralarında gazetecilerin de olduğu “makul şüpheli”leri sanık sandalyesine otururken, “yazılmadık kitaplar”ın yazarlarını içeri atarken basın hürriyetinden sözetmiyorlardı. ŞIK değildi herhal bu olay. Mustafa Kaplan’ı içeri atarken de. Kimse o günlerde bir gazetecinin evinde ele geçen bombanın oraya kimler tarafından nasıl konduğunu sorgulamadı.. Gerçekler ortaya çıkınca da özür dileyen olmadı.
M. Özer söz konusu mesajında barış süreci ve son olarak bölgede yaşananlarla ilgili ilginç tesbitlerde bulunuyor. “Ekrem Dumanlı’nın Diyarbakır belediyesini ziyaret etmesi Kürtlerde hiç de olumlu karşılanmadı. Bu ülkede yaşayan her Kürt, Gülen cemaatini ünlü KCK operasyonları ile hatırlıyor. Binlerce Kürt sorgulandı, tutuklandı. Hala içeride “cemaat”in kumpasıyla yatan binlerce insan varken. 10 binin üzerinde kumpasla zanlı yapılmış kürt varken bu ziyaret kürt tabanında tedirginlik yarattı. Başkaları üzerinde kendine yaşam alanı oluşturan parazitler gibi kendine yaşam alanı oluşturan cemaat ilk fırsatta yok etmek istediği kürtlerin iç organlarına mı sızıyor. Altan Tan’ı bile içine sindiremeyenlerin bu “Cemaat” - HDP yakınlaşması içlerine sindirmeleri mümkün değil. Ayrıca Fetullah Gülen’in sırf kürt olduğu için Said Nursi’den hoşlanmadığını, ama risaleleri bir dönem kendine meşruiyet kazandırmak için kullandığını her kürt bilir. Kürtler yine şunu bilir ki, Cemaat eski gücüne kavuştuğu gün önce HDP’yi heder seçecektir. HDP’nin cemaatle yaptığı flört her ne şekilde olursa olsun kasabın bıçağını yalayan kurbanlık pozisyonudur. HDP - Cemaat ilişkisinin sonucu sadece bu ilişkiyi kuranlara değil partilerine de zarar verir. Kaldı ki, Apo başta olmak üzere PKK’nın hiç bir yöneticisi de Cemaatle kurulacak bir ilişkiden memnun olmayacaktır. Murat Karayılan açıkca ve defalarca ‘STK değilsiniz, parti değilsiniz, ne olduğunuz belli değil, hayalet bir organizasyonsunuz’ diyerek HDP ile Kandil’in arasına mesafe koymuştur. Hatta cemaatin adını ‘Yeşil Ergenekon’ koyan ilk kişidir Karayılan. HDP oy hesabıyla cemaate yakınlaşırken aynı anda da cemaat kumpasıyla inanılırlık, ciddiyeti ile birlikte KCK tutuklularının tüm ailelerinin oyunu kaybedebilir. Yani Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak bu durumda sürpriz olmayacaktır.
HDP bu hareketiyle Kürtlerin CHP’si olma yolunda hızla ilerliyor. Ayrıca Erdoğan barış sürecini başlatırken cemaatin tüm engellemelerine karşı çeşitli önlemler almıştı. Çünkü dış mihraklar bu süreci sabote etmek isteyecekti ve bu anlaşılabilirdi. Ancak yurt içindeki tek engel cemaatti. Bunu da 7 şubat operasyonunda bizzat yaşadık. Cemaat özellikle kürtleri ya asimile yada yok etme politikası dayatmaya çalışıyordu hükümete.
Erdoğan’ın iktidarından önce de bu polisler, bu askerler, bu bürokratlar vardı. Ve ortalık kan gölüydü. Erdoğan tüm Kürt imha politikalarını sildi attı. Yeni bir süreç başladı Doğu’da ve bundan en çok cemaat rahatsız oldu. O dönem barış sürecine hizmet eden görevliler özellikle istihbarat görevlileri şahsi telefonlarının dışında sırf cemaatten kaçmak için eşlerinin bile numarasını bilmediği telefonlar taşıyorlardı. Kürtler tabanda cemaatin herhangi bir üyesinin bakkalından bile alışveriş yapmazken bu ilişki sadece 90’lı yılların başından beri faili meçhul cinayetler başta olmak üzere en ağır baskıların bile bitiremediği bir partiyi bir gecede yok eder.
HDP unutmamalı ki geçen günlerde serbest bırakılmaya çalışılan polislerin ideolojik görüşü Kürtlerin imha edilmesi yönündedir. KCK basın davasından göz altına alınıp, daha sonra MİT bağlantısı ortaya çıkan gazeteciye paralelci polislerin sorguda sordukları en çok merak ettikleri konu KCK operasyonlarının örgüt içindeki etkisi olmuş. ‘Operasyon işe yaradı mı, etkisi ne oldu’ diye sordular. Ben de ‘Belini kırdınız örgütün’ dedim. Şu an içeride bulunan müdür Serdar Bayraktutan sevinçten diğer paralel müdürleri aramış. Hatta sorgulama sırasında kürtler hakkında ‘Atabildiğimiz kadar adam içeri atmamız lazım, sen de bize yardımcı ol’ demişler. Peki şimdi ne oldu da Dumanlı ve Kışanak bir araya geldi. Dünkü düşmanlar bugün dost oluverdiler. Hele Demirtaş’ın geçtiğimiz günlerde arkası arkasına yaptığı skandal açıklamalar da zaten bu tartışmaya tüy dikti.
Seçime doğru, ‘düşmanımın düşmanı benim dostumdur’ mantığı ile başlatılan bu ‘arka kapı diplomasisi’, HDP’ye de Cemaate de fayda sağlamayacak. Dumanlı dağların dumanı daha da artacak göreceksiniz. 1 Mayıs’ta beklentileri gerçek olmasa da gelecek günler önemli gelişmelere gebe. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.