Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Çin’i Kim Durduracak?

Çin’i Kim Durduracak?

67 yıldır İsrail’in gün be gün Filistin’i yutması gibi 1949 yılından itibaren 66 yıldır Çin de Doğu Türkistan’ı dünyanın gözleri önünde yutuyor. Doğu Türkistan, Türklerin ata diyarı ve ilk coğrafyası. İslam’la burada şerefyap olmaya başlamışlar ve Karahanlılar İslam’la şereflenen ilk Türk devleti olmuştur. Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk ile A Haber’de birlikte idik ve akıcı aksanıyla ramazan münasebetiyle Doğu Türkistan’da tavan yapan Çin mezalimini ve İslam dünyasının sessizliğini anlattı.  Filistin Piri Şeyh Ahmet Yasin’in ifadesiyle ümmetten yakındı, şikayet etti. Gerçekten de Batılılar maslahatları gereği zaman zaman meseleyi kurcalasalar ve sistematik olarak takipleri altında tutsalar da Çin’le çıngar çıkarmamaya özen gösteriyorlar. Ya da maslahatları zedelendiğinde ‘yem/koz’ kabilinden meseleyi kurcalıyor ve gündeme getiriyorlar. İlgileri, hasbi ve insanlık namına değil. Bu da çözüme katkı sunmuyor. Doğu Türkistan davası karşısında Batı hem maslahatını hem de İslam karşıtı  ideolojisini gözetiyor. 

İslam dünyasının ise üzerine ölü toprağı serpilmiş durumda. Batı, İslam’a düşman Müslümanlar da kendi davalarına yabancı hatta düşman. Seyit Tümtürk, Doğu Türkistan’da durumun Myanmar’dan daha feci olduğunu söyledi. Myanmar en azından bir şekilde dünya gündemine geliyor ve belki vahşet açısından Myanmar yönetimi Çin’i aratmaz. Lakin Çin dünyanın birinci üretim üssü haline gelmiş bulunuyor. Bu açıdan da kimse Çin’i karşısına alamıyor. Bu yüzen Doğu Türkistan meselesinde müthiş bir karartma var. Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına haiz bir ülke. Adım adım ABD’yi yakalayıp, hayır deme noktasına geldiği gibi, onu da geçerek bütün dünyaya hayır deme veya meydan okuma noktasına gelmiştir.  11 Eylül sonrasına Rusya ve Çin, ABD’nin İslam dünyasına karşı başlattığı küresel akın ve çığır olan terörle mücadele ikliminden ve kampanyasından azami derecede yararlandı mezalimine zemin yaptı. Bir de içimizde kinlerine iman etmiş olanlar da nispet olsun diye Çin’e meccanen hizmet ediyorlar.

Seyyid Tümtürk benim geçmişte yazdığım gazetelerden birisinin  50 bin ‘IŞİD militanı Uygur’un Türkiye’nin tertibiyle Suriye’ye geçmeye çalıştığını yazdığını ve  bu şekilde Çin’in ekmeğine yağ sürdüklerini  beyan etti. Bir zamanlar asparagas haberlerin çetelesini tutan  bir gazete veya gazeteler grubuna ne demeli?  Bu kadar da asparagasa yar olunur mu? Hem de mazlumlar aleyhinde ve Çin namına! Birilerine husumet namına  ikide bir Salahaddin Demirtaş’ı ekranlarına konuk eden bir camiadan bunların sadır olması şaşırtıcı değil!  Şaşırtıcı olan ‘hizmet adına’ geldiğimiz nokta ve gerçek değerlerimize yabancılaşmamızdır.  Geçmişte Doğu Türkistan davasına da destek vermiş bir gazetenin bu hallere düşmesi içler acısı. Çin’in cadı avına da bir katkı! Belli ki sadece dostluk ve düşmanlığın sınırları değil hakikatin sınırları da aşınmış bulunuyor. Ontolojik bir çürüme hali yaşanıyor.

 İşte acı söyletir dert ağlatır misali Seyit Tümtürk bir çırpıda dertlerini dile getirdi ama zaman yetmedi. Ekranlardan Devlet Bahçeli’ye bir mesaj vermek istiyordu yayın erken bittiğinden buna muvaffak olamadı. Ben tercüman olayım dedim. Türk dünyası ve meseleleri adına Ak Parti ile MHP’nin koalisyon yapmasını istiyorlar.  Bu durumda koalisyon veya yeni hükümet çift kanatlı olmuş olacak.  Bir kanadı kuzeyimizi diğer kanadı güneyimizi temsil edecek. AK Parti daha genelde güneyimizi ve Arap dünyasını temsil ederken MHP kuzeyimizi ve Türk dünyasını temsil edecek ve koalisyon da bu birliği somutlaştırmış olacaktır.  Zaten Türkiye Türk-Arap birliğinin potansiyel ve görünmez köprüsüdür.  

Doğu Türkistan bağımsızlığını değil varlığını koruma kaygısına düşmüştür. Zira altlarındaki zemin giderek kaymakta ve sistematik olarak Çinlilerce doldurulmaktadır. Uygurların her vesile ile batı bölgelerine göçleri temin edilirken Çinliler ise Uygur bölgesine yerleştiriliyorlar. Bu petrol doğalgaz, kömür ve uranyum rezervleriyle zengin olan bölge Çin’in iştahını kabartmakta ve 11 Eylül ve Arap Baharı sonrasında kargaşa ikliminde asimilasyon politikasına hız vermektedir. 5 Temmuz 2009 katliamından sonra Çin yeni bir döneme girmiştir. 1 Ocak 2015 tarihiyle birlikte de dini yasakları resmi hale getirmiş bulunuyor.  5 maddelik sınırlama ile birlikte namaz kılmak ve onun ötesinde camilere girmek neredeyse yasak hale getirilmiştir. Dünyada hiçbir yerde örneği olmayan bir biçimde yaka kartı gibi cami kartı uygulaması getirilmiş ve bununla camilere giriş çıkış kısıtlanmak ve denetim altına alınmak istenmiştir. Bu sınırlama ile birlikte çocukların Kur’an öğrenme imkanı da ellerinden alınmaktadır. İslam veya kimlikle ilgili her şey yasak hatta terör bulgusu kapsamına alınmaktadır. Batı’nın 11 Eylül sonrası uygulamaları Çin’i şımartmıştır. İslam düşmanları birbirinden destek ve cesaret alırken maalesef Müslümanlar kendi davalarını kovalamaktan ve sahip çıkmaktan acizler. Bu da Doğu Türkistan ve Myanmar gibi bölgelere mezalim olarak yansıyor. Sakal, namaz, başörtüsü, oruç aklınıza ne geliyorsa yasak ve terör sembolü.

Bu nedenle de Seyid Tümtürk’ün bir ifadesi hoşuma gitti ve sizinle paylaşmak istedim: Çin gerçekten de Yecüc Mecüc olma vasfını üzerinde barındırıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi